İSTANBUL - Abdullah Öcalan’a tecrit uygulayanların “aciz ve zayıf” olduğunu belirten sosyolog Neşe Özgen, “Türkiye toplumu, demokratikleşme için Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılması çağrısı yapmalı” dedi.
Küresel güçlerin Ortadoğu’ya müdahalesinin ilk adımı olan uluslararası komplo, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkmasıyla başladı, 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilmesiyle devam etti. Özel dizayn edilen İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit koşullarında tutulan Abdullah Öcalan, 31 aydır aile ve avukatlarıyla görüştürülmüyor. Haber alınamama haline karşın uluslararası komplonun 25’inci yılına, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü talebi damga vurdu.
Abdullah Öcalan’ın Kurdistan ve Türkiye başta olmak üzere dünya siyasetine etkilerine değinen Almanya’da bulunan Osnabrück Üniversitesi Göç Araştırmaları Enstitüsü ve Kültürlerarası Çalışmalar (IMIS) bölümü akademisyenlerinden sosyolog Neşe Özgen, Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün, aynı zamanda dünya siyasetinin demokratikleşmesi anlamına geldiğini belirterek, özellikle Türkiye toplumunun bu noktada çağrı yapması gerektiğinin altını çizdi.
‘TECRİT UYGULAYANLAR ACİZ VE ZAYIF’
Abdullah Öcalan’ın ağır tecrit koşullarında tutulduğunu ancak fikirlerinin özgür olduğunu dile getiren Özgen, tecrit uygulayanların aciz ve zayıf olduğunu söyledi. Abdullah Öcalan’a dönük uygulamalarla hukukun ağır şekilde ihlal edildiğini ifade eden Özgen, dünya halklarının insan haklarını savunması gerektiğini belirtti.
‘TÜRKİYE TOPLUMU ÇAĞRI YAPMALI’
İmralı Adası’nda 31 aydır devam eden haber alınamama halinin büyük bir korkunun eseri olduğunu vurgulayan Özgen, bu durumun devletin demokrasi sorunu olduğunu kaydetti. “Türkiye toplumu, ülkenin demokratikleşmesi için Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılması çağrısını yapmalı” diyen Özgen, tecrit politikasının Kurdistan’dan başladığını, tepkilerin yetersiz olması nedeniyle Türkiye’nin tamamına yayıldığını dile getiren Özgen, “Saldırı ve tecrit politikasında ısrar etmek, totaliter bir rejimin aklıdır, fakat bunun nereye gideceğine biz halklar karar veririz” dedi.
‘TECRİT BİR DEMOKRASİ MESELESİDİR’
İmralı tecrit sisteminin global ve siyasi boyutu üzerinden değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Özgen, “Bu mesele sadece Kürtlerin sorunu değil, aynı zamanda Türklerin de demokrasi meseledir. Eğer biz Türkler, demokratik bir devlete sahip olamıyorsak, bunun sonuçları sadece Kürtlere yansımayacak. Abdullah Öcalan’a dönük tecritten söz ederken, biz sadece bunu siyasi önderin tecridi olarak bakamayız. Burada asıl mesele Kürt sorununun demokratik çözüm mekanizmasıdır” şeklinde konuştu.
‘KÜRT SORUNUNUN MUHATABIDIR’
Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununun demokratik çözümünün muhatabı olduğunu vurgulayan Özgen, bunun inkar edilemeyeceğini ve devletin de Abdullah Öcalan’ı taraf olarak kabul gördüğünü söyledi. Özgen, “Aksi takdirde devlet, Öcalan’ı bu kadar uzun bir süre tecrit altında tutmazdı. Kürt sorununun demokratik bir çözüme kavuşması için öncelikle muhatapların eşit ve birbiriyle saygı çerçevesinde masaya oturmaları gerekir. Abdullah Öcalan da taraflardan birisi olarak, bu masada yer almak zorunda” ifadelerini kullandı. Abdullah Öcalan'ın Kürt halkı için önemli bir aktör olduğuna dikkat çeken Özgen, fiziki olarak özgür olmamasının Türkiye demokrasisine zarar verdiğini kaydetti. Özgen, “Türk devleti, Abdullah Öcalan'ı tecrit altında tutarak, toplumun tamamını ‘terörize’ ederek, sesini kısarak, istediği noktaya varamaz. Çünkü anti demokratik bir devlet ve yıkma sözü veren bir devlet, asla var olamaz. Bir devlet ancak inşa sözü verdiğinde var olabilir” diye belirtti.
‘TECRİDİN DERİNLEŞMESİ SİYASİ HAMLEDİR’
“Öcalan üzerindeki tecridin derinleşmesi siyasi bir hamledir” diyen Özgen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Abdullah Öcalan’ın dışarıda olması, sembolik olarak tüm dünyadaki siyasi mahkumlar için bir aşamadır. Öcalan’ın özgür olması, sadece bir siyasi önder olarak özgür olması anlamına gelmez, aksine bütün dünya siyasetinin demokratikleşmesi anlamına gelir. Çünkü dünya demokrasisi bir bütündür. Bu yüzden Abdullah Öcalan tüm dünyada önemlidir. Şu anda tüm dünyada kampanyalar yürütülüyor. Her birimizin kazanımı bir diğerinin kazanımı anlamına geliyor.”
‘EVRENSEL İNSAN HAKLARI MESELESİ’
Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi’nin (CPT) İmralı’ya dair raporlarını açıklaması gerektiğini belirten Özgen, raporların erişebilir hale getirilmesi için herkesin taraflara çağrıda bulunması gerektiği vurgusunda bulundu. Özgen, “CPT de giderek ağırlaşan tecridin farkında ve hazırladığı raporları sadece üye devletlerle paylaşması, CPT için de bir insan hakları ihlalidir. Bu nedenle tecride karşı daha fazla ses çıkarmak lazım. Öcalan üzerindeki tecridin bir evrensel insan hakkı meselesi olduğunu ve tüm dünya demokrasisi için elzem bir durum olduğunu vurgulamamız gerekiyor” diye konuştu.
TECRİDE KARŞI FARKINDALIK ÇAĞRISI
Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik artan saldırılarının da tecridin derinleştirmesiyle ilgili olduğunu dile getiren Özgen, “Türk devletinin, Türk ve Kürt halklarını anti-demokratik bir yapıya mahkum etmesine karşı bütün dünyayı bir farkındalığa, tecride karşı tavır almaya çağırmalıyız” dedi.
MA / Esra Solin Dal