ŞIRNEX - Yerel yönetimlerde kent inşasındaki tüm süreçlerde yer almaları gerektiğini ifade eden kadınlar, “Kapitalist moderniteye karşı alternatif demokratik moderniteyi artık işlevsel hale getirmemiz gerekiyor” dedi.
Şirnex’in Silopiya (Silopi) ilçesinde, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) ile Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi tarafından 7-8 Ekim tarihleri arasında düzenlenen “Yerel Yönetimler Kadın Politikaları Çalıştayı’nda bir araya gelen kadınların gündemlerinden biri de ekoloji oldu. “Ekoloji Atölyesi”ne katılan kadınlar, yaşanan doğa tahribatının yanı sıra ekolojik kentleri tartıştı.
Deniz Yıldızı Kadın Dayanışma Derneği Yöneticisi Nilüfer Sayılan, yerel yönetimlerin ilgili alanlarından birinin de ekoloji olduğunu belirterek, “Zaten ekolojik sistemle belediyecilik anlayışı iç içedir. Yeşil belediyecilik anlayışı, ekolojik ve toplumsal sürdürülebilirliği esas alan bir yönetim biçimidir. Bunun için de adil, şeffaf ve katılımcı bir yönetim anlayışını benimser” dedi.
YEŞİL BELEDİYE NEYİ HEDEFLER?
Ekolojik, doğaya tahribat vermeyen ve doğa haklarını tanıyan belediyecilik anlayışına çok ihtiyaç olduğunu dile getiren Sayılan, “Yerelde yaşıyorsak sözümüzün geçmesi gerekiyor. Tabi burada eşit temsiliyet çok önemli. Yerel belediyeler, mahalle meclisleri, kent konseyleri faal hale getirilmelidir ve bir proje yapıldığında kentte yaşayanlara danışılmalıdır” diye belirtti. Kadının toplumdaki yeri güçlendikçe ekolojik yaşamın da güçleneceğini ifade eden Sayılan, “Kadın aklı, çevredeki bütün etkenleri ve faktörleri düşünerek plan yapıyor. ‘Yeşil belediye’ denilen şey aslında sürdürülebilir kalkınmayı hedefler. Bilinçlendirme çalışmalarının yapılması gerekiyor. Yanı sıra belediyelerde iklim krizi ve afet müdürlüklerinin de bu politikada halkla belediyeler arasında köprü kurabilir” diye belirtti.
‘KAYYIMLARLA KURDİSTAN TOKİ’YE ÇEVRİLDİ’
Şehir Plancıları Odası Amed Şubesi Eşbaşkanı Berivan Güneş de kayyımlarla birlikte Kurdistan coğrafyasında her yerinin TOKİ’ye çevrildiğini aktardı. Güneş, “Binalar yaptılar, yeşil alanları yok ettiler. Bakanlık üzerinden maden sahaları açıldı ve ormanlarımız yok edildi. Bunların hepsinin altında ise güvenlik gerekçesi vardı. Yani devletin sistematik olarak, 'ben kayyımları güvenlik gerekçesiyle getirdim, bu projeleri yaparken zaten bir güvenlik kaygımız var ve eğer yaparsak o güvenlik sorunu ortadan kaldıracağız' demesinin ardından bu tarz projeler kayyımlar aracılığıyla imara açıldı” ifadelerini kullandı.
‘KADINLAR DOĞAL KENT PLANCISIDIR’
Kadınların TOKİ’lerle betona dönüştürülen Kurdistan kentlerini kendilerine göre mekana dönüştürdüğünü söyleyen Güneş, “Çünkü kadınların doğa ile ilişkisi var, ilk başta kültürel değeri, kentin kimliği olan tandırları yaptılar. Ardından TOKİ’lerin dibinde bostanlar yaptılar. Çünkü kadın-doğa ilişkisini örgütlenme şekli olarak algılıyor ve kadınlarla ortak alanlar yaratılması gerektiği bilincindeler” şeklinde konuştu. Kadınların, mekanlar üzerinde tahakküm kuran, kadını eve hapseden sisteme karşı doğa ile buluştuğunu aktaran Güneş, “Kadınlar doğal bir kent plancısıdır. Kadınlar kentin mimarisini belirler, mekanı şekillendirir. Eğer bir kent ya da mekan inşa edilecekse ve yeniden inşa sürecine girilecekse bunun öncülüğünü kadınlar yapmalıdır. Bu yüzden kadınlar, yerel yönetimlerde kent inşasında tüm süreçlerin baş aktörü olarak görülmelidir” dedi.
‘DEMOKRATİK MODERNİTEYİ HAYATA GEÇİRMEMİZ GEREKİYOR’
Toplumun kentin hafızası ve kimliği hakkında bilinçlendirilmesi gerektiğine dikkati çeken Güneş, şunları söyledi: “Kültürün taşıyıcısı kadındır. Mekanı nasıl işlevsel hale getireceğini bilen de kadındır. Bu noktada kadınların başat rol oynaması gerekir. Kenti planlarken ötekileştirilmiş engelli bireyleri de sürecin içine katarak mekanlar ve yollar tasarlamamız gerekiyor. Kurdistan’da hala kapitalist modernitenin girmediği kentlerimiz ve yerleşim yerlerimiz var. Kapitalist moderniteye karşı alternatif demokratik moderniteyi artık işlevsel hale getirmemiz gerekiyor. Bizleri kentlerimizden uzaklaştıran kapitalist moderniteyle kentin kimliğini, hafızasını, dilini ve kültürünü ya da mahalledeki örgütlülüğümüzü de kaybetmeye başladık. 2016 sürecinden sonra Kurdistan'da kentler üzerine tahakküm kuruldu. Ancak ekolojik, toplumsal cinsiyete duyarlı kentlerde bunların yaşanması imkansız. Çünkü 2013’teki süreçte Nusaybin’de hiç bir şekilde kadın cinayeti işlenmedi. Bu yüzden demokratik modernite alternatifini hayata geçirmemiz gerekiyor.”