İSTANBUL - Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Suriye'ye dönük saldırılarına tepki gösteren kadınlar, Türkiye’nin insanlık ve savaş suçu işlediğini belirterek, saldırılar karşısında ortak mücadele edilmesi gerektiğini belirtti.
Türkiye’nin, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik 20 Ocak 2018’de Efrîn ile başlayan saldırıları devam ediyor. Yıllarca hava saldırılarını suikastlarla sürdüren Türkiye, 9 Ekim 2019’da Girê Spî ve Serêkaniyê kentlerine saldırdı. Bu bölgeleri kontrolündeki paramiliter güçlerle işgal eden Türkiye, bölgeye dönük saldırılarını 4 Ekim’de kapsamlı hale getirdi. Kuzey ve Doğu Suriye’nin alt yapılarının da hedef alındığı saldırılarda, 2’si çocuk 47 kişi yaşamını yitirdi.
Türkiye’nin saldırılarına tepki gösteren siyasi partilerin kadın temsilcileri, savaş politikalarına karşı mücadelenin önemine vurgu yaptı.
‘İŞGAL ALANLARINI GENİŞLETME SALDIRILARI’
Kadınların Kurtuluşu’ndan Gamze Taşçı, sivil yaşam alanlarına, yer üstü ve yer altı kaynaklarına dönük saldırıların kabul edilemez olduğunu vurgulayarak, iktidarın Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırılarla “işgal” alanlarını genişletmeyi amaçladığını söyledi. Taşçı, 1 Ekim’de İçişleri Bakanlığı’na dönük saldırıyı gerekçe göstererek uluslararası desteği yanına çekmek istediğini dile getirerek, Kürtlerin özgürlük mücadelesini bitirmeye yeminli bir AKP-MHP iktidarıyla karşı karşıya olduklarını söyledi. Taşçı, “Rojava Devrimi sürecine en başından beri kadınlar öncülük etti. Özellikle İŞİD barbarlığına ve oradaki bütün işgalci emperyalist güçlere karşı, kendi kaderlerini, özgürlüklerini elde edecek bir sürece giriştiler. Kürt kadınları, mücadeleleriyle dünya kadınlarına kendi özgürlüklerini nasıl elde edebileceklerini mesajı verdiler. AKP-MHP faşizmi ve onun erkek ittifakı, Rojava Devrimi’nden büyük rahatsızlık duyuyor” şeklinde konuştu.
‘İKTİDAR ROJAVA’DA SAVAŞ SUÇU İŞLİYOR’
İktidarın savaş suçu işlediğini ve bunun ilk olmadığını dile getiren Taşçı, “AKP-MHP faşizminin, Rojava halkına saldırısı insanlık suçudur, savaş suçudur. Patriarkal sistem özellikle çatışma ortamlarında kadınları daha yoğun bir erkek şiddetine maruz bırakıyor. Devletler, iktidarlar karşıt olduğu halklar karşısında, o halktan kadınlara saldırmanın o toprakları işgal etmekle eş değer olarak görüyor. Bu patriyarkal sistem karşı kadın dayanışması ve kadın enternasyonalist mücadeleyi güçlendirmemiz gerekir. Türkiye kadın hareketinin, Rojava’da kadın kazanımlarına dönük saldırılara karşı yan ayna gelmesi önemli. Güçlenen AKP-MHP rejimine karşı tek vücut olmamız lazım” diye belirtti.
‘HEP BİRLİKTE SAVAŞIN KARŞISINDA DURMALIYIZ’
Emekçi Hareket Partisi’nden (EHP) sosyalist feminist Sanem Deniz Kural, Türkiye'de her zaman Kürt sorununa karşı demokratik ve siyasi bir çözüm yerine savaş politikalarının izlendiğini vurgulayarak, “Bundan derhal vazgeçilmeli. Demokratik ve siyasal çözüm önerilerine tamamen kulak tıkandığı, savaş uçaklarının her zaman devreye konulduğu bir çözüm değil. Halkların tamamen eşit ve kardeşçe yaşadığı bir çözüm üzerinde durulmalıdır. Ama şu anda bunun tam tersi yapılıyor. Bunun kimseye bir kazanımı olmaz. Bu saldırılar AKP-MHP iktidarına seçim kazandıracak bir politika haline geldi. Şu anda yine bir seçim var ve Suriye sınırını geçerek savaş politikalarını sürdürüyor, bunun karşısında hep birlikte durmak gerekiyor” dedi.
‘SALDIRI ÖZERK YÖNETİMİN İMHASINA DÖNÜKTÜR’
Halkevleri İstanbul İl Başkanı Zeynep Çelik, 8 yıldır Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük kesintisiz bir saldırı olduğuna dikkat çekerek, iktidarın her fırsatta Kuzey ev Doğu Suriye bölgesine dönük saldırıları devreye koyduğunu söyledi. İktidarın Ortadoğu halklarına savaş siyasetini dayattığını sözlerine ekleyen Çelik, “İsrail- Filistin savaşıyla birlikte Ortadoğu'da bütün dengelerin değiştiği bir konsept yaşanıyor. Türkiye’de bunun dışında kalmak istemiyor ve Rojava’ya saldırmaya meşruiyet sağlayacak bir zemin tasarladıklarını düşünüyorum. Savaşın karşısında halkların barışını, birlikteliğini savunma ve örgütlenmek dışında başka bir seçeneğimiz yok” ifadelerini kullandı.
‘KADINLARLA ORTAK İTTİFAK ZEMİNİ OLUŞTURMALIYIZ’
Savaşın kadınlar ve çocuklar için başka bir yıkıcılığı olduğunu vurgulayan Çelik, 21’inci Yüzyılda kadınların hala savaş ganimeti olarak görüldüğünü kaydetti. Çelik, “Her savaşın sonunda kadın ve çocuk ticareti, kadına yönelik tecavüz ve katliamlar artıyor. Şu an yaşanan savaşların hiçbiri halkların kendi özgürlük talebiyle oluşan savaşlar değildir. Tamamen emperyalist paylaşımların bizim gibi ülkeleri taşeron olarak kullandıkları bir savaştır. Ve bu savaşta, hukuk, ahlak, etik beklemenin hiçbir anlamı yok. Yapılacak şey Ortadoğu’da kadınlarla savaş karşıtlığı ittifak zeminlerini çoğaltarak, uluslararası arenada bunu dile getirmek” diye konuştu.
‘ROJAVA’YI GÖRMEYİP FİLİSTİN’E AĞLAMAK…’
Türkiye'deki iktidar ve siyasetin ikiyüzlü olduğunu ifade eden Çelik, “Bu sadece Filistin’i görüp Rojava’yı da görmemek değil, daha önce Cizre'de, Nusaybin’de, Sur’da da gördük. Türkiye’deki iktidar ve siyasetin, Filistin’e ağlayıp Rojava’yı görmemesi ikiyüzlülüktür. Üstelik bunu Müslümanlık adı altında yapmak, tam bir Siyasal İslam’ın iki yüzlülüğünü ortaya koyuyor. Çünkü İsrail’in yaptığıyla, Rojava’da yaşananların arasında hiçbir fark yok. Bir taraftan Müslüman bir coğrafyayı kan gölüne çevireceksin, öldürülen insanların din kardeşi olarak adlandıracaksın, öbür taraftan Rojava’ya ‘terörist’ diye itham edeceksin. Bunun gerçeklikle alakası yok” diye belirtti
MA / Esra Solin Dal