AMED - Amed Baro Başkanı Nahit Eren, AYM’nin kararıyla birlikte makul sürede yargılama hakkı ihlalinde iç hukukta başvurulacak bir mekanizmanın kalmadığını belirterek, “Meclis’in buna yönelik derhal bir çalışma yapması gerekiyor” dedi.
Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Anayasa ile güvence altına alınan yargılamaların makul sürede tamamlanmasına dair ihlalleri incelememe kararı aldı. AYM, Keser Altıntaş’ın yaptığı başvuru üzerinden açıkladığı kararında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “Ümmühan Kaplan/Türkiye” kararında “makul sürede yargılanma hakkı” kapsamında yapısal sorun olduğu ve etkili bir başvuru yolu olmadığından pilot karar usulünün uygulanmasına karar verdiğini hatırlattı. 2022 yılında Nevriye Kuruç kararıyla yasal sorumluklarının yerine getirildiği, yasal düzenleme için pilot karar uygulandığı ancak sorunun çözülmediğine dikkat çekilerek, şunlar kaydedildi: “Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılama yapılmadığı iddiasına ilişkin başvuruları ilk elden incelemeye devam etmesi, bu aşamadan sonra temel hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi açısından bir önem taşımamaktadır. Yalnızca tazminat miktarının belirlenmesinden ibaret bu kararların 55.000'den fazla ihlal kararından sonra insan haklarının korunması ve geliştirilmesine artık bir katkı sağlamadığı da açıktır.”
Amed Baro Başkanı Nahit Eren, AYM’nin adil yargılanmanın bir parçası olan makul sürede yargılanma hakkı ihlalini incelememe kararını değerlendirdi.
‘İÇ HUKUK YOLLARI KAPANDI’
Kararın emsal olacağını vurgulayan Eren, alınan pilot karar sonrası AYM’nin hükümetten bu konuda düzenleme istediğini, ancak hükümetin sadece yapılan başvurulara ilişkin bir tazminat düzenlemesi yaptığını, sorunun ortadan kalkması için ise gerekli yasal düzenleme yapmadığını ifade etti. Eren, yapısal bir düzenleme yapılmadığı için yeniden makul sürede yargılama hakkının ihlali nedeniyle başvurular yapıldığını ve bunun üzerine AYM’nin bu konudaki davaları düşürme kararı aldığını ifade etti. Tazminat düzenlemesinin yapıldığı 9 Mart 2023’ten sonraki başvuruların düşürülmesi kararının, hukuk ve bireysel başvurular açısından sorunlu bir karar olduğunu vurgulayan Eren, kararla birlikte makul sürede yargılama hakkına dair iç hukuk yollarının kapandığını dile getirdi.
‘TÜRKİYE’DE BU ÖNEMLİ BİR SORUNDUR’
Türkiye’de sadece ceza davalarının değil hukuk, tapu davalarının da yıllarca sürdüğünü ifade eden Eren, makul sürede yargılamanın tamamlanmamasının mağduriyetlere yol açtığını aktardı. Eren, Bismil’deki arazi anlaşmazlığında 11 kişinin öldüğü olaydaki gibi makul sürede yargılamanın yapılmaması, yurttaşların kendi “hakkını arama” gibi yanlış bir yola yönelttiğini vurguladı. Yine ceza yargılamasında insanların haklarındaki yargılama bitmediği için yıllarca “hüküm özlü” ya da “tutuklu” olarak cezaevinde kaldığını dile getiren Eren, “Bunun temel sebebi, makul sürede yargılamanın tamamlanamıyor olmasıdır. Bu, Türkiye’de önemli bir sorundur” dedi.
‘MECLİS’İN ÇALIŞMA YAPMASI GEREKİYOR’
Adalet Bakanlığı’nın her eylem planında bu soruna dikkat çekerek, “makul sürede yargılanmanın tamamlanması” yönünde mesajlar verdiğinin altını çizen Eren, bu durumun yargının iş yükü ve yargısal sorunlardan kaynaklandığını belirtti. “Peki, bu mahkeme kararının yansıması nasıl olacak?” sorusunun da önemli olduğunun altını çizen Eren, “Daha önce makul süre yargılamalarında verilen ihlal kararları bir baskı unsuru oluşturuyordu. Ama bu durumda Türkiye’de artık başvurabileceğiniz, itiraz edebileceğiniz, hak ihlalinin giderimi konusunda başvuracağınız bir mekanizma artık yok. Bu hukuk sistemi içinde önemli bir sorun. Meclis’in buna yönelik derhal bir çalışma yapması gerekiyor” diye konuştu.
‘KARARLAR SALT BAŞVURANA İLİŞKİN DEĞİLDİR’
AYM’nin tazminat sorunun bireysel baz da ihlali giderdiğini ama ihlal sorununu ortadan kaldırmadığı yönündeki tespitini değerlendiren Eren, AİHM’in ihlal kararlarını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) aykırılıktan dolayı olduğunu ve Avrupa Konseyi’nin hükümetlerden bunu giderecek, yasal düzenlemeler istediğinin altını çizdi. “Kararın salt o bireye ilişkin icra edilmesi değil, hukuk düzeninizdeki, yargı düzeninizdeki o aksaklıkları da gidermeniz gerekiyor” diyen Eren, “Bu aynı zamanda AİHM’in varlık sebebi AYM’ye başvuru da aynı şey aslında. İhlal boyutunu tazminatlarla gideriyor, ama hükümete, Meclise şunu söylüyor; Yasal düzenleme yapmanız lazım. Adalet Bakanlığı’na ve yerel mahkemelere şunu söylüyor; Yargıladığınız kişiyi makul bir sürede, adalet duygusunu tatmin edin. Anayasa Mahkemesi, ‘Ben içtihadımı ortaya koydum. Siz de böyle bir yargılama yapın’ diyor” ifadelerini kullandı. Türkiye’de yargıda yapısal sorunlar bulunduğu, bu konuda verdiği örneklerle anlatan Eren, adalet duygusunu tatmin edecek yargısal bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu kaydetti.
‘KAYGI VERİCİ’
AİHM’in bireysel başvuru kararlarına uyulmadığı gibi, Türkiye’de de AYM’nin kararlarına da uyulmadığının altını çizen Eren, şöyle devam etti: “Anayasa da açık hüküm var; AYM kararları herkesi bağlar. Örneğin Cumartesi Anneleri kararı... AYM, çok açık bir şekilde ifade ve toplanma gösteri yürüyüşlerine yönelik ihlal kararı, bir kaymakam tarafından Türkiye’de işletilmiyor. Milletvekili dokunulmazlığına ilişkin Leyla Güven, Gergerlioğlu, Enis Berberoğlu kararlarına bakın. Tutuklamaya ilişkin verdiği bir karar var, ama geçen gün Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi, AYM kararının hukukiliğini tartıştı ve böyle bir yetkisi olmadığını söyledi. En üst yargı merci olan AYM’nin verdiği kararların yerel mahkemeler tarafından tartışılıyor olması gerçekten kaygı verici bir durum. Peki, yerel mahkemeler bu kararları verme cesaretini nerden alıyor? Tabii ki her mahkemenin kararları tartışılabilir, AYM’nin kararları da eleştirilebilir, bu konuda herhangi bir engel yok. Ama kararın uygulanmaması ve kararın hukuki olmadığını söyleme cüreti yargıya güvenin ne kadar azaldığını, iktidarın AYM, AİHM’nin kararlarını uygulamamasındaki istikrarlı söyleminin sebep olduğunu çok rahat söyleyebiliriz. İktidarın beğendiği ya da beğenmediği kararlar üzerinden o mahkemeyi hiçleştirmesi tamamen siyasal niyetle ilintilidir.”
‘İKTİDARDAN CESARET ALIYORLAR’
Hükümetin yargıya yönelik söylemlerinin rahatsız edici olduğunu söyleyen Eren, “Eğer iktidar AYM kararlarının meşruiyetini tartışma konusu ederse, yerel mahkemeler de maalesef bu siyasal iklimden aldığı cesaretle o kararları uygulamama ya da o kararların aksine hüküm kurabiliyor. AYM, ‘örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek’ konusunda verdiği ve Meclis’ten düzenleme istediği Türk Ceza Kanunun 220/6 maddesinde bir yıldır bir düzenleme yapılmadı. İhlal kararına rağmen insanlara hala 220/6’dan dolayı ceza verilmeye devam ediliyor. İnsanlar, yerel mahkemelerden yeniden yargılama talebinde bulunuyor. Yerel mahkemeler, AYM kararını uygulamıyor. Bu da hukuk adına, adalet adına, yargı adına kaygı verici bir durum” diye kaydetti.