WAN - İHD Wan Şubesi, Serhat kentlerinde bulunan 9 cezaevinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin hazırladıkları raporu açıklarken, raporda cezaevlerinde tecrit koşullarının giderek ağırlaştığına dikkat çekildi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Wan Şubesi, Van Yüksek Güvenlikli, Van T Tipi, Patnos L Tipi, Ahlat T Tipi, Iğdır S Tipi, Erzurum Dumlu 1 ve 2 Nolu Yüksek Güvenlikli, Erzurum H ve Kars T Tipi cezaevlerindeki hak ihlalleri raporunu açıkladı. Dernek binasında yapılan basın toplantısı ile açıklanan raporu İHD Şube Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Salih Coşkun okudu.
TECRİT KOŞULLARI AĞIRLAŞIYOR
Tutukluların en temel insan haklarının dahi askıya alındığını ifade eden Coşkun, tutuklular üzerindeki tecridin en üst seviyeye çıktığını belirtti.
Tutukluların hapishane koşullarında sosyalleşebilmesi için, bedensel ve ruhsal sağlıkları açısından ortak alan faaliyetlerinin büyük önem arz ettiğine vurgu yapan Coşkun, “Özellikle yüksek güvenlikli hapishanelerde tutulan mahpuslar beden ve ruh sağlıkları için uzun süre veya süresiz sosyal yalnızlaştırmaya maruz bırakılmamalıdır. Pandemi ile birlikte başlayan süreçte mahpusların ortak alan faaliyetlerinin yaptırılmaması mahpusların içinde bulunduğu tecrit koşullarının ağırlaşmasına neden olmuştur” dedi.
HABER ALMA VE İLETİŞİM HAKLARI ENGELLENİYOR
Tutuklu ve hükümlülerin dış dünya ile iletişim kurmaları önünde engellerin olduğunu belirten Coşkun, “Mahpusların dış dünya ile iletişim kurması, toplumdan tamamen kopmadan, meydana gelen gelişmeleri takip edebilmesi için en önemli iletişim araçlarının başında süreli ve süresiz yayınlar gelmektedir. Mahpuslar kitaplar sayesinde birçok konuda kendilerini geliştirirken gazete ve dergiler sayesinde toplumda yaşanan gelişmeleri takip edebilmektedir. Bu durum tecridin mahpuslar üzerindeki etkilerinin bir parça olsun azalmasına neden olmaktadır. Ancak hapishanelerde kitaplara getirilen kısıtlamalar ile dergi ve gazetelere getirilen yasaklamalar nedeniyle mahpuslar ifade özgürlüğü kapsamında bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğü ve haber alma hakkından faydalanamamaktadır. Bu uygulamalara derhal son verilmelidir” diye konuştu.
HASTA TUTUKLULARIN DURUMU
Tutukluların ailelerinden uzak cezaevlerine gönderilmesi ve hasta tutsakların durumuna dikkat çeken Coşkun şöyle devam etti; “Tutsaklar, ailelerinden uzak bölgelere sürgün edilen mahpusların aileleri kapalı görüş yapabilmek için uzun seyahatler yapmak durumunda kalmakta, bu durum mahpus ailelerinin sağlığını da riske atmaktadır. Bu sebeple mahpuslara daha fazla telefon hakkı sağlanmalı ve en azından ziyaretçi listesindeki herkesle telefon ile görüşebilme imkanı sağlanmalıdır. Hapishanelerde yüzlercesi ağır, binlerce hasta mahpus bulunmaktadır ve hasta mahpusların sağlık hakları sistematik bir biçimde ihlal edilmektedir. Ağır hasta mahpusların infazları durdurulmalı ve derhal tahliye edilmeleri için gerekli işlemlerin yapılmalıdır. Yine bütün hasta mahpusların insan onuruna yakışır bir şekilde eksiksiz olarak tedavileri sağlanmalıdır.”
SÜRGÜN, TECRİT, DİSİPLİN CEZALARI
Cezaevinde son dönemde sürgün olaylarının yaşandığına dikkat çeken Coşkun, “Yaşanan sürgünlerin keyfi kararlar sonucu gerçekleştiği mahpuslar tarafından bildirilmiştir. Yine, ağırlaştırılmış hapis cezası ile hüküm giyen bazı mahkumların sosyalleşmesinin önüne geçilerek günde sadece bir saat tek başına havalandırmaya çıkmalarına izin verilmektedir. Aynı şekilde bu kişilerin sosyal aktivitelere de katılmalarına izin verilmediği aktarılmıştır. 25 yıldan fazla hükümlü olan bazı mahpusların ise tek kişilik koğuşlarda tutuldukları ve diğer mahkumlarla görüşmelerine izin verilmeyerek adeta tecrit uygulandığı tarafımıza aktarıldı. Yanı sıra bazı mahpusların cezalarının infazı bir yılın altına düşmesine ve hiçbir disiplin cezasının olmamasına rağmen cezaevi gözlem kuruluna birer ay arayla yazılan dilekçeleri cevapsız bırakılarak mahpuslara yönelik ayrımcılık yapıldığı ve mahpusların yaşamış oldukları bu belirsizlikten dolayı psikolojik sıkıntılar yaşadıkları, tarafımıza aktarılmıştır” diye aktardı.
İHLALLER SIRALANDI
Coşkun, tutuklu ve hükümlülerle yapılan görüşmelerde dile getirilen hak ihlallerini ise şöyle sıraladı:
“*Çeşitli ağır hastalıkları bulunan ve bu hastalıklar sebebiyle hastaneye sevk edilmesi gereken mahpusların hastaneye sevklerinin çok güç olduğu,
*Hastaneye sevk edilen mahpuslar, sevk edildikleri hastanelerde doktorlar tarafından kendilerine kötü muamele edildiğini ve gerekli tedavilerin yapılmadığı,
*Mahpuslarla yapılan görüşmelerde birçok cezaevinde aynı koridordaki bazı koğuşların boşaltıldığı, bilinçli olarak yan koğuşlara özellikle tecavüz, istismar suçlarından hükümlü/tutuklu olan adli kişilerin getirildiği,
*Cezaevi personellerinin mahkûmlara karşı kışkırtıcı tavır sergiledikleri; neticesinde mahkûmların aksi hareketlerde bulunmasını sağlayarak müdahalede bulundukları, provakatif yaklaşımlarla birkaç gün ara ile oda baskınlarının olduğu ve bu esnada eşyalarının tamamının dağıtıldığı, eşyalarına zarar verildiği, arama esnasında arama yapan memurlarca maket bıçakları ile nevresimlerinin kesildiği,
*Cezaevinde yeterli doktor ve sağlık personeli bulundurulmadığı, kurum revirindeki doktorların sık sık değişmesi sebebiyle mahpusların tedavi sürecinde aksamalara sebebiyet verildiği, hastane sevklerinin geç yapıldığı, jandarma birimleri tarafından tedavi için hastaneye götürülen mahpuslara tedavi esnasında dahi kelepçe uygulandığı,
*Mahpusların sığamayacağı darlıkta olan tekli ring aracı ile sevklerinin yapıldığı, hastanelerde ve revirde kelepçeli muayenenin yapıldığı, sevk esnasında tacize varan aramalara maruz kaldıklarını, itiraz etmeleri sebebiyle de mahpusların disiplin cezası aldıklarını,
*İlaveten hastaneye sevk halinde ise insan haklarına aykırı bir şekilde ağız içi aramalarının yapıldığı, bu aramayı reddedenlerin hastaneye götürülmediği gibi haklarında disiplin soruşturması başlatıldığı, sürekli ağız kontrolü yapıldığını, kontrollerin çıplak el ile eldiven takılmadan gerçekleştirildiğini, dişlerinin zarar gördüğünü, ağız kontrol usulünün güvenlik önleminden ziyade işkence aracı olarak kullanıldığı, sebeple de gayrı insani bir şekilde yapılan ağız içi kontrol uygulamasına maruz kalmamak amacıyla ağır durumda hasta olanların olmasına rağmen hastaneye gitmek istemedikleri, kaldı ki zaten doğru düzgü bir revir uygulamasının da olmadığı, bundan kaynaklı çok mahpusun ciddi ağız içi ve diş dökülme-çürüme problemi yaşadığı, yapılan kontrollerin amacının dışına çıktığı ve ağız kontrol usulünün görevliler tarafından güvenlik önleminden ziyade işkence aracı olarak kullanıldığı hususları tarafımıza aktarılmıştır.”