ADANA - Azadiya Welat Gazetesi dağıtımcısı Kadri Bağdu’nun katledilmesinin üzerinden 9 yıl geçti. “Kapanmayacak” denilen dosyada ilerleme kaydedilmezken, AYM’ye yapılan başvuruya da 2 yıldır yanıt verilmedi.
Adana'nın Seyhan ilçesine bağlı Şakirpaşa Semti Ova Mahallesi’nde 14 Ekim 2014'te mavi bisikletiyle gazete dağıtımı yaptığı sırada DAİŞ'liler tarafından katledilen Azadiya Welat Gazetesi çalışanı Kadri Bağdu cinayetinde, 9 yıldır ilerleme kaydedilmedi. Bağdu'nun katledilmesinin üzerinden 9 yıl geçmesine rağmen Adana Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma dosyası, “adli vaka” olarak değerlendirilerek “daimi arama” kararıyla rafa kaldırıldı.
‘KAPANMAYACAK’ DİYELİ 7 YIL OLDU
“Adli vaka” olarak ele alınan soruşturmada 2016 yılında önemli bir gelişme yaşandı. DAİŞ’in “canlı bombacısı” olarak bilinen Servet Koç, Suriye'den Bağdu’nun oğlu İsmail Bağdu’ya sanal medya platformu Facebook üzerinden ulaşarak, önemli itiraflarda bulunduğu bir video gönderdi. Savcı, soruşturmayı genişletmeyerek itiraflarda adı geçen kişileri "bilgi sahibi" olarak ifadelerine başvurmadı. Dönemin Adana Valisi Mustafa Büyük, cinayetin aydınlatılması için Adana Emniyet Müdürlüğü'nde özel bir ekip kurulduğunu duyurup, “Bizim için kapanmayacak bir dosyadır" iddiasında bulunmasının üzerinden 7 yıl geçti ancak “belli” failler halen yargılanmadı. Faillerin bulunup yargılanması için hukuk mücadelesi veren Bağdu ailesinin avukatı Tugay Bek, "soruşturmanın etkin bir şekilde yürütülmediği" gerekçesiyle 2 yıl önce Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) bireysel başvuruda bulundu. Ancak AYM başvuruya dair bir karar almadı.
DOSYA ‘HUSUMET’ OLARAK ELE ALINIYOR
Avukat Bek, Bağdu cinayet soruşturmasının son durumunu değerlendirdi. Cinayet dosyasının faili meçhuller arasında tutulduğunu belirten Bek, Bağdu'nun hangi DAİŞ hücresi tarafından katledildiğinin ve bunların kim olduğunun emniyet ve savcılık tarafından bilinmesine rağmen olayın ilk günden beri bireysel bir husumetten dolayı işlenmiş bir cinayet olarak ele alındığını söyledi. Bağdu'nun Kobanê'ye destek eylemlerinde katledildiğini belirten Bek, aynı dönemde kentte Ahmet Albay ve Yusuf Güldüren’in de aynı DAİŞ hücresi tarafından öldürüldüğünü ifade etti.
‘FAİLLER TESPİT EDİLMEK İSTENMEDİ’
Olayın yaşandığı dönemde faillere dair herhangi bir kamera kaydının olmamasına dikkat çeken Bek, bunun inandırıcı olmadığının altını çizdi. Bek, "Bu kişiler, mutlaka güvenlik kamerasının birisine takıldı. Ancak biz o dönemki siyasi atmosferden kaynaklı faillerin tespit edilmek istenmediği düşüncesindeyiz. O günkü siyasi durumun yansımasını bugün de görüyoruz. İşin ilginç, Ahmet Albay ve Yusuf Güldüren cinayeti de sanki HDP'nin talimatıyla işlenen cinayetler sınıfında gösterilmek istendi. Oysa bu soruşturmaların içeriğine bakıldığında, zaten bunların da IŞİD tarafından işlendiği süreç içerisinde ortaya çıkartıldı. Bu cinayetleri işleyip daha sonra İŞİD saflarına giden Servet Koç isminde bir İŞİD militanı, Suriye'de bulunduğu sırada bir video çekerek bu cinayeti itiraf etti. Kendileri tarafından işlendiğini belirtti” diye kaydetti.
‘İTİRAFÇI TSK BOMBARDIMANINDA ÖLDÜ’
DAİŞ üyesi Servet Koç’un itiraflarda bulunmasının ardından TSK’nin hava saldırısında yaşamını yitirdiğini aktaran Bek, “Ancak Servet Koç'un dışında bu cinayete katılan, dahil olan, o dönem ilimize IŞİD faaliyetleri yürüten kişiler tam olarak ortaya çıkartılamadığı düşüncesindeyiz. Ondan sonraki süreçte zaten o dönem IŞİD'in bu tür faaliyetleri aydınlatılabilseydi, layıkıyla üzerine gidilebilseydi, bir yıl sonra Suruç'ta, Diyarbakır'da peşinden 104 yurttaşımızın yaşamını yitirdiği Ankara Gar patlaması olmazdı. Bütün bu cinayetler, katliamlar silsilesi içerisinde her aşamada biz etkin bir soruşturma izlenmemiş olması nedeniyle yurttaşlarımızın can güvenliğinin korunamadığı düşüncesindeyiz" ifadelerini kullandı.
Bağdu’nun katledilmesine dair Anayasa Mahkemesi’ne yaptıkları bireysel başvuruya 2 yıldır yanıt verilmediğini kaydeden Bek, iktidarın DAİŞ'le olan bağı nedeniyle cinayetin çözülmek istenmediğini sözlerine ekledi.
MA / Hamdullah Yağız Kesen