İSTANBUL - Ortadoğu uzmanı Hamide Rencüs, Türkiye saldırılarının ABD’nin izni dahilinde olduğunu işaret ederek, "Türkiye, Barzani çizgisindekilerinin sınıra hakim olmasını ve YPG etkisinin kırılmasını istiyor. Bu pek mümkün görünmüyor" dedi.
İçişleri Bakanlığı yerleşkesinde bulunan Emniyet Genel Müdürlüğü'ne dönük 1 Ekim'de gerçekleşen eylemin ardından Türkiye bir kez daha Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırı dalgası başlattı. 4 Ekim’den bu yana süren saldırılarda okul, hastane, baraj, su, elektrik, petrol istasyonu gibi birçok hizmet binası hedef alındı. Onlarca kez bombalanan bölgede, çok sayıda kişi yaşamını yitirdi. Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılar sürerken, bir kez daha İsrail-Filistin arasındaki gerilim patlak verdi ve Hamas 7 Ekim'de Gazze Şeridi'nde İsrail'e karşı saldırı başlattı. Gazze'deki Sağlık Bakanlığı, İsrail'in saldırılarında 78'i çocuk 413 kişinin öldüğünü, 2 bin 300 kişinin yaralandığını açıkladı. İsrail basını ise, saldırılarda en az 700 İsraillinin öldüğünü, 2 bin 150 kişinin yaralandığını açıkladı.
Ortadoğu uzmanı Hamide Rencüs, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarını, İsrail ve Filistin savaşını değerlendirdi.
Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarının yıllardır bir gelenek haline getirdiğini dile getiren Rencüs, “Türkiye’de ne zaman bir ‘terör’ saldırısı olsa, ‘Suriye'den geldi’ denilerek bir saldırı furyası başlıyor” dedi. 13 Kasım 2022 tarihinde Taksim’de gerçekleşen bombalı saldırıyı hatırlatan Rencüs, o dönem de iktidar yetkililerinin, “Efrîn tarafından bize saldırı gerçekleşti” şeklinde açıklamalar yaparak, Kuzey ve Doğu Suriye’yi hedef aldığını anımsattı. Rencüs, “Ankara saldırısının ardından yapılan güvenlik toplantısı sonrasında, ‘Biz terörün kökünü kurutacağız’ sözü ile Rojava'ya saldırı başlatıldı. Saldırılarda yer altı ve yerüstü zenginlikler hedef alındı; petrol, elektrik, enerji kaynakları hedef alındı. Saldırılar devam ediyor, iki gün önce yine sivil yerleşim alanları, tarlada çalışan işçiler de hedefteydi, birçok kişi yaşamını yitirdi” diye konuştu.
ABD’NİN ROJAVA MESAJI
Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarının ABD’nin izni dahilinde olduğunu vurgulayan Rencü, ABD’nin bu duruma hala göz yumduğunu söyledi. Rencüs, saldırı tehdidinin son bulmadığını kaydederek, “Türkiye'ye SİHA’nın düşülmesi sonrası, ABD’nin ‘bunu tehdit olarak algıladığımız için düşürdük’ şeklinde açıklaması yapması aslında Türkiye'nin yanında olduklarını ama aynı zamanda da operasyonlara bir sınırlama getirmesi için bir uyarı niteliği taşıyordu” dedi.
BÖLGEDE HEDEFLENEN NE?
Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Suriye'ye dönük saldırılar ile Suriye'nin Humus kentinde bir askeri akademinin mezuniyet törenine yapılan SİHA saldırısının bağlantılı olduğunu söyleyen Rencüs, her iki saldırının yeniden “dizayn” projesi olduğuna dikkat çekti. Rencüs, “Her şeyden önce Rusya'nın ve Türkiye'nin yakınlaşması, ABD’nin bir yere kadar istediği bir şeydi. Fakat Türkiye'nin Rusya ve Ukrayna savaşında tarafsızlığını koruması ve Rusya'yla ilişkilerini sürdürmesi, daha fazla yakınlaşması ABD’nin işine gelmedi. ABD, Türkiye'nin Kürt güçlerine saldırmasına izin vererek, Türkiye’nin biraz daha NATO’ya yakın durması gerektiği için taviz verdi. Eğer ABD, Türkiye’yle ittifakını biraz daha NATO’ya doğru çekmeyi başarırsa, SDG’nin etki alanının sınırlandırma üzerinden müttefik ilişki kurabilirler. Çünkü Türkiye, Barzani çizgisindeki Kürtlerin sınıra hakim olmasını ve YPG etkisinin kırılmasını istiyor. Bu şu aşamada pek mümkün görünmüyor. Çünkü orada kendi öz gücüne dayanan ve sadece Kürt savaşçılardan değil, aynı zamanda yereldeki bütün dinamiklerin içinde bulunduğu bir oluşum var” şeklinde konuştu.
İSRAİL-FİLİSTİN SAVAŞI
İsrail-Filistin savaşında ortaya çıkan görüntüleri de değerlendiren Rencüs, “Suriye savaşı başladığında, kimse yapılan vahşet görüntülere ses çıkarmadı ve kimileri ‘bu bir devrimci kuşatma’ demişti. Ne zaman İŞİD militanlarının vahşet görüntüleri servis edildi, sonra herkes ‘orada devrim yok, vahşet var’ dedi. Hatta o süreçte dahi bazı kesimler, bu vahşet olaylarının Suriye devrimini temsil etmediğini öne sürüyordu. Hayır, tam da Suriye devriminin kendisiydi bu radikal barbarlık. Ve başından itibaren selefi karakteri görülmedi. Şimdi Gazze saldırısına dair benzerlik kurmayacağım. Gazze'de Hamas ne ise, İŞİD o dur; İŞİD neyse, Hamas o dur. Çünkü ideolojik olarak İHVA ideolojinin Suriye'deki pratiklerini biliyoruz, bunun inkarı olmaz. Hiçbir şey Hamas’ın çocuk ve kadın bedeni üzerinde yaptığını ya da sivil masum insanların bedeni üzerinden böyle bir vahşeti haklı göstermez” ifadelerini kullandı.
MA / Esra Solin Dal