ANKARA - Kobanê Davası’nda hakkındaki iddialara tek tek yanıt veren tutuklu siyasetçi Ayla Akat Ata, "Benim muhatabım yargı değil siyasetçiler. Ben bu halkın bir evladı, kadınıyım. Yok sayılmaya karşı yıllardır mücadele ediyoruz” dedi.
DAİŞ'in Kobanê’ye yönelik saldırısı sonrasında 6-8 Ekim 2014 tarihinde yaşanan eylemler nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında olduğu 108 kişi hakkında açılan davanın 36’ncı duruşmasının üçüncü oturumu Sincan Cezaevi Kamüpsü’ndeki Ankara 22’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı.
Duruşmaya, tutuklu siyasetçiler Sebahat Tuncel, Ayla Akat Ata ve pek çok kadın siyasetçi katılırken, Yüksekdağ ve birçok tutuklu siyasetçi ile avukatları Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandı. Duruşmadaki izleyiciler arasında Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Milletvekilli Adalet Kaya da bulundu.
‘MUHATABIMIZ YARGI DEĞİL SİYASETÇİLER’
Kimlik tespitinin ardından savunmasına dün kaldığı yerden devam eden tutuklu siyasetçi Ayla Akat Ata, demokratik özerklik talebine dair yaptıkları basın açıklamaları nedeniyle “Örgüt yöneticisi” iddiasıyla suçlandıklarını belirterek, “KCK gözaltı ve tutuklamaları devletin arşivlerinde ‘kumpas’ olarak yer almıyor muydu? Bir zamanlar ‘kumpas davası’ olan davayı sürdürdüler” diye belirtti. Gülen Cemaati’nin yaptığı dinlemelerle açılan soruşturmalara dikkat çeken Ata, bu kapsamda ifadelerinin dosyalarda yer aldığını ancak hiçbirinin suç teşkil etmediğini söyledi. Ata, “Hakkımızdaki bu kumpaslarla nereye kadar gidilecek? Demokratik özerklik talebi nedeniyle yargılanıyoruz ancak ‘fiil ve fail’ üzerinden yargılama yapmak istediğinizi söylüyorsunuz. Dosyanın tarihi olmadığını söylüyorsunuz. Benim için bu dosya tarihi bir dosyadır. Bu dosyanın tarihi olmasına siz sebep oldunuz. Bu, zihniyet sebep oldu. Benim muhatabım yargı değil siyasetçiler. Ben bu halkın bir evladı, kadınıyım. Yok sayılmaya karşı yıllardır mücadele ediyoruz” dedi.
‘ÖZER AKP’Yİ TEHDİT ETTİ’
Dönemin Genelkurmay Başkanı Necdet Özer’in 30 Ağustos 2014’te yaptığı açıklamaya işaret eden Ata, Özer’in AKP’ye yönelik "Hükümet yol haritasını bize vermedi, basından öğreniyoruz. Keşke görüşümüz sorulsaydı. Hükümet silahsız çözüleceğini söyledi, analar ağlamasın isteriz. Çözüm sürecinde kırmızı çizgiler aşılırsa gerekli cevabı veririz” şeklinde ifadeler kullandığını dile getirdi. Özer’in bu ifadelerle AKP’yi tehdit ettiğini belirten Ata, bu açıklamanın üzerinden günler geçtikten sonra ise DAİŞ’in Kobanê’ye saldırmaya başladığına dikkat çekti.
ANADİL TALEBİ SUÇ SAYILDI
Ankara İsviçre Büyükelçisi’nin kendilerine yaptığı bir ziyaret sırasında sarf ettikleri sözlerin de suçlama konusu yapıldığını söyleyen Ata, bu ziyarette demokratik özerklik ve anadil taleplerini dile getirdiklerini kaydederek, ekledi: “İnsanlar hastaneye giderken hizmet almadan geri dönüyorlardı. Bu yönlü durumları masada tartıştık. Ancak bu yönlü ifadelerimiz suçlama konusu yapılıyor. Biz resmi dilin Türkçe olmasına karşı değiliz. Ancak Kürtçenin de yasaklanmasına karşıyız” dedi.
‘BU SON DEĞİL BAŞLANGIÇ’
Bir açıklamada PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın “Bu bir son değil, başlangıçtır” sözlerini hatırlatmasının da suçlama konusu haline getirildiğini dile getiren Atan, “diyalog süreci”nde Abdullah Öcalan ile yaptıkları görüşmelere işaret ederek, “PKK Lideri devlet heyetine, ‘Sürecin arkasında siyaset olacak mı?’ diye sordu ve devlet heyeti de ‘evet’ dedi. PKK Lideri, bu süreçte dikkatli olmamızı her an herkesin zarar görebileceğini söyledi. Ahmet Türk’e de uyarılarda bulundu. Günler sonra Fransa’da 3 Kürt kadın katledildi. Daha sonra süreç bir süre akamete uğradı” ifadelerini kullandı.
Sürecin bitirilmesinin ardından ise Kurdistan kentlerine yönelik saldırıların başladığını söyleyen Ata, “İnsanlar bodrumlarda yakıldı. Çok büyük bir yıkım yaşandı” diye belirtti.
14 ESKİ DOSYA DAVAYA EKLENDİ
Kobanê Davası’na daha önce hakkında “Örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla açılan 14 dosyanın da gönderildiğini aktaran Ata, “diyalog süreci”nin devam ettiği sırada Ardahan’da bir minibüsün tarandığını ve bir yurttaşın yaşamını yitirdiğini bu nedenle kente gidip savcı ve pek çok resmi kurum temsilcisiyle görüştüklerini söyledi. Savcının olay yerinde inceleme yapmadığını ve kendilerinin gidip inceleme yapıp rapor hazırladıklarını belirten Ata, “Cenazede, ölen kişinin bir gerilla babası ve Alevi olduğunu, saldırının ise provokasyon olduğu yönünde konuşma yaptım. Ancak bu konuşma nedeniyle de hakkında soruşturma açıldı ve davaya dönüştü” dedi.
Amed’de bulunan Koşuyolu Parkı’nda 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle yaptıkları açıklamanın gerekçe göstererek haklarında dava açıldığını dile getiren Ata, bu durumu Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) kadar taşıdıklarını ve ihlal kararıyla döndüklerini aktardı. Türkiye’nin Efrîn’e dönük saldırılarına tepki göstermek için sokağa çıktıklarını ve Amed İl Örgütü’nde yapmak istedikleri açıklama engellenmesine rağmen bu hususta beyanına başvurulduğunu kaydeden Ata, “Yerel Yönetimlerle ilgili yapılan bir konferansa katıldığım iddia edilmişti. Ancak bu konferansa katılmamıştım bile. Ayrıca her yıl 9 Ocak’ta Fransa’da katledilen 3 Kürt için yaptığımız açıklama ve etkinlikler suçlama konusu haline getirildi. Bu tür durumlardan dolayı ‘Örgüte üye olmak’ iddiasıyla yargılanıyoruz. Ne katıldığım bu etkinlikler ne de kullandığım ifadeler suç içermiyor. Bana ait olmayan ancak ismim ile açılan sanal medya paylaşımlarından dahi dava açıldı” ifadelerini kullandı.
‘HÜKÜMET DE SÜRECİ KOMPLO OLARAK GÖRÜYORDU’
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın rolüne dair yaptığı konuşmaların da suçlama konusu yapıldığını dile getiren Ata, konuşmalarında Abdullah Öcalan’ı “Barışın mimarı” olarak nitelendirdiğini ve her türlü komployu boşa çıkaracak güce sahip olduğunu belirttiğini söyledi. Ata, “Biz sürekli sokaktayız. Kadın çalışmaları, etkinlik yapıyoruz. Hele çözüm sürecinde ‘hükümet adım at’ kampanyası başlattık. O çerçevede her hafta etkinlik yapıyorduk. Gelin görün ki 6-8 Ekim’de sokakta olan güçleri tanımıyorduk. Efkan Ala, ‘Güçlerinizi sokaktan çekin’ dedi. Ancak o güçlerin bize ait olmadığını söyledik. O süreçte HÜDA-PAR ile görüştük. Bu kişilerin kim olduğunu anlamaya çalışıyorduk. Çünkü kim olduklarını bilmiyorduk. Hükümet de o süreci komplo olarak görüyordu. Onun için süreç devam etti. Ancak iktidarları, gençlerin canından daha tatlı geldi. Devlet bizimle aynı kaygıları paylaşmış olsaydı çok görkemli bir yürüyüş gerçekleştirecektik” ifadelerini kullandı.
Mahkeme, daha sonra Ata’nın talebi üzerine duruşmaya öğlen arası verdi.