AMED - Sûr’da sokağa çıkma yasağı sırasında polis kurşunuyla katledilen 12 yaşındaki Helin'in annesi Nazmiye Şen, "8 yıldır eksiğim" dediği kızı için adalet arıyor.
Amed’in Sûr (Sur) ilçesinde uygulanan sokağa çıkma yasağının devam ettiği 12 Ekim 2015 tarihinde ekmek almaya giden 12 yaşındaki Helin Hasret Şen'in kobra tipi zırhlı araçtan açılan ateş sonucu öldürülmesinin üzerinden 8 yıl geçti. Cansız bedeni saatlerce yerde bekletilen Şen'in ölümü hakkında sadece bir polis hakkında dava açıldı. Söz konusu dava 8 yıldır sonuçlanmazken, Şen’in ailesinin adalet mücadelesi sürüyor. Her ekmek almaya gittiğinde o günü tekrar tekrar yaşayan Anne Nazmiye Şen, o gün ve sonrasında yaşadıklarını anlatırken, aile avukatı Abdullah Zeytun dava sürecini değerlendirdi.
Nazmiye Şen
‘KIZIM HEDEF ALINDI'
Helin’in katledilmeden önce o gün devam eden çatışma seslerinden dolayı çok korktuğunu hatırlatan Şen, “Öldürülmeden önce çok korkuyordu, ‘Anne korkuyorum, burada bir şey olmamasına rağmen bu sesler geliyor’ diyordu. Televizyonlar çatışmaları gösteriyordu. Bir polis yaşamını yitirmişti. Helin o akşam çok ağlamıştı. ‘Düşünsene annesinin babasının tek çocuğu, o çocuk artık kime sarılacak’ o polis için çok ağladı. Onlar için ağlayan ve onlar tarafından katledilen bir kız çocuğu... Su, elektrik, ekmek, hiçbir şey yoktu. İki domatesim kalmıştı onu doğradım biraz da komşudan aldığımız bayat ekmek vardı. Helin o gün hiçbir şey yemedi. 3 yaşında kız kardeşi vardı, sabaha kadar onun ellerini öpüp kokladı. Sanki gideceğini anlar gibi…” diye belirtti.
Kızının katledildiği Hasırlı Mahallesi’nde çatışma ve hendek olmamasına rağmen bir anda sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini ve evde hiçbir şey olmadığı için kızı Helin ile ekmek almaya gittiğini aktaran anne Şen, “Sadece kadın ve çocuklarla ordaydık ve birden 3 el ateş açıldı. O an kızım yerdeydi, sırtı bana dönüktü, neyin ne olduğunu anlamadım. Ben bayıldı sandım. Öldüğünü bile bilmiyordum. Komşular ambulans için kapılara, her yere vurdular. Ambulans bile gelmedi, düşünsenize 12 yaşında bir çocuk katledildi, hedef alındı. Niye koluna değmedi? Niye başından vuruldu? Benim kızım hedef alındı. Küçücük bir çocuğun hedef alınması hangi insanlığa sığar? Ambulansın gelmesi de en az 1-2 saati bulmuştu. Annesiyle fırına ekmek almaya giden bir çocuk hayatından oldu. Bu kadar basit mi insan canı?” diye sordu.
‘8 YILDIR EKSİĞİM’
“O günden sonra bana ve aileme kalan tek şey acı” sözleriyle yaşadıklarını özetleyen Şen, “8 yıldır ben eksiğim, kardeşleri, babası eksik… Küçücük bir çocuk, 12 yaşında ve hep 12 yaşında kalacak. Şu an yaşasaydı 21 yaşında genç bir kız olacaktı. Tabi bırakmadılar yaşasın. 8 yılı aştı 9’uncu yıla geliyor ve hala faili yargılanmadı, faili yargılanmış olsaydı, bir zerre de olsa içimize biraz su serpilecekti. Bir anne evladından 8 yıldır ayrı, bir kardeş ablasından 8 yıldır ayrı ve ömür boyu da ayrı olacağız… Ben konuşurken bile boğazım düğümleniyor. 8 yıl sesine, yüzüne hasretim, sadece anıları var… Anıları bir süreden sonra yetmiyor. Bir anne olarak çocuğunun sesini unutmak çok zor bir durum, evinin her köşesine fotoğraflarını astım, kızımın yüzünü unutmamak için. 8 yıldır bu acıyı yaşıyoruz. Bu kelimelere dökülemez. Sağlığımızdan olduk, çocuklarımız hala o travmayı atlatamadı. Onların okuluna yansıdı” diye konuştu. Helin’in avukatlık hayalinin olduğunu aktaran Şen, “‘Haksızlığa karşı haklının yanında durarak, onların mücadelesini devam ettirmek istiyorum’ diyordu. 12 yaşındaydı ama hakkın, hukukun, adaletin ve merhametin ne olduğunu bilen bir kız çocuğuydu. Onun en büyük hayali okuyup, avukat olmaktı ama bırakmadılar” dedi.
‘NEDEN CEZALANDIRILMIYORLAR?’
Helin’in ne ilk ne de son Kürt çocuğu olduğunu ifade eden Şen, “Kızım gibi çok sayıda çocuk o dönemde öldürüldü. Kürt çocuklarının tek suçu Kürt olmaları mı? Sadece Kürt olduğun için hayatından oluyorsun. Ben sadece kendi evimde, mahallemde oturduğum için evladımdan oldum. Neden cezalandırılmıyorlar? Fail belli, faili meçhul değil. Neden o fail yargılanmıyor? Bir suç işlenmişse fail yargılanırsa diğeri de cesaret edemez. Fail belli olmasına rağmen hiçbir şekilde tutuklanmıyorsa, görevine devam ediyorsa bu diğerlerine de açıkça bir suç eylemi demektir. Yıllardır soruyorum neden? O fail nasıl hayatına devam edebiliyor? Yıllarca ona seslendim, hiç mi vicdanın sızlamıyor? Küçük bir çocuğu öldürdün, sen onu tanıyor muydun, hayallerini biliyor muydun? Bu kadar kolay mıydı hedef alıp öldürmek? Bunun nasıl bir açıklaması olabilir? Açıklaması yok!” şeklinde konuştu.
'DOSYAYI SAHİPLENİN'
Helin katledildikten sonra Sur’a gidemediğini belirten Şen, “Bir kere tek gittim. Oraya gittiğimde sanki boğazımı iki el sıkıyor gibi geliyor. Ben oraya gittiğimde o taşlarına basamıyorum. Orada milyonlarca anne babanın ciğeri yandı ve şu an orada eğlenceler yapılıyor. Turistler gelip, gidiyor. O katliam yaşandığında neredeydiler? Biz orada öldürülürken neredeydiler? Şu an herkes oraya eğlenceye gidiyor” diyerek, tepki gösterdi. Kızının adalet mücadelesinden vazgeçmeyeceğini vurgulayan Şen, “8 yıl değil 88 yıl bile geçse fail tutuklanana kadar mücadele edeceğim. Benim evladım kara topraktaysa, o fail bir an önce görevden alınıp tutuklanmalı. Herkesin bu dosyaya sahip çıkmasını istiyorum” şeklinde konuştu.
AV. ZEYTUN: YARGIYA TALİMAT VERİLDİ
Abdullah Zeytun
Türkiye’de özellikle 2015 sonrasında uygulanan sokağa çıkma yasakları döneminde işlenen bütün ağır insan hakkı ihlalleri ve öldürülen çocukların sembol dosyasının Helin Şen dosyası olduğunu söyleyen aile avukatı Zeytun, Helin Şen davasının ilk gününden itibaren cezasızlık pratiği kurgulanarak, sürdürüldüğünü kaydetti. Delillerin eksik toplandığını aktaran Zeytun, “Bu eksiklik bir ihmalin değil bir tercihin sonucu. Öldürme eylemini yapanın, mahallede yaşayan tanıkların ifadelerinde ve görüntülerde çok net olmasına rağmen hem savcılık hem de valilik kolluk dışında bir fail bulma arayışına girdi. O gün itibariyle dosyada terörle mücadele soruşturma biriminde yetkili savcılık eliyle bu işlemler yapıldı” diye anlattı.
‘HUKUKSUZLUKLAR KASTİ BİR ŞEKİLDE YÜRÜTÜLÜYOR’
Sorumluların tespiti ve dosyadaki eksikliklerin giderilmesi için defalarca verdikleri dilekçeler ardından yargılamanın 2021 yılında başladığının altını çizen Zeytun, “Fail olan kolluk görevlisi en az 10 yıl boyunca çalışmış olması ve kullandığı silah sistemindeki termal kamerada en az bir metrede kişileri ve canlıları net görüntüleyen bir sistem var. Tüm bunlara rağmen sanık hakkında ‘bilinçli taksirle insan öldürme’ suçlamasıyla mütalaa verildi” dedi. Zeytun, Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 19 Ekim’de görülecek duruşmada mütalaaya karşı failin Helin’i kasti bir şekilde öldürdüğüne dair savunma yapacaklarını söyledi. Sokağa çıkma yasaklarında katledilen çocukların davaları açısından sembol olan Helin Şen Davası’nda failin “kasıtla öldürme” suçundan ceza almasının önemli olduğunu da sözlerine ekleyen Zeytun, aksi yönde yani “bilinçli taksirle ölüme neden olma” suçundan ceza verilmesi halinde de hukuki mücadelelerini sürdüreceklerini kaydetti. Kürtlere karşı cezasızlık politikalarının devrede olduğunu dile getiren Zeytun, “Bütün bu hak ihlalleri Kürt meselesinin adil çözümünün de ne kadar acil bir konu olduğunu gösteriyor. Bugün şiddet ve çatışma odaklı güvenlik ve otoriter politikalardan bahsediyorsak; elbette ki bu cezasızlık sisteminin her geçen gün kendisini somutlaştırması ve yayılmasıyla alakalı bir konu. Cezalandırılmayan her fiil, her suç daha fazla otorite daha fazla denetlenmeyen kamu görevlilerinin fiilleri demektir” dedi.
DAVAYA DAİR
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından olay hakkında başlatılan soruşturma için kısa bir süre sonra kısıtlılık kararı getirdi. Sanık polis Abdullah Ercan hakkında İstanbul Valiliği İl Polis Disiplin Kurulu tarafından yürütülen idari soruşturma 28 Eylül 2017 tarihinde karara bağlandı ve 2 yıl kıdem durdurma cezası verildi. İçişleri Bakanlığı aleyhine açılan tazminat davasında ise, Diyarbakır 3’üncü İdare Mahkemesi, bakanlığın yüzde 85 kusurlu olduğuna hükmederek, aileye 314 bin TL tazminat ödenmesine karar verdi. Şen’in ölümüyle ilgili Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma, 3 yılı aşkın süre sonra tamamlanıp, sanık polis hakkında 12 Aralık 2018 tarihinde “olası kastla öldürme” suçundan iddianame hazırlandı. Fakat iddianame “sevk maddelerinde hata” olduğu gerekçesiyle iade edildi. Ardından 14 Ekim 2019 tarihinde bu kez “taksirle öldürme” suçundan iddianame hazırlandı.
İddianamenin gönderildiği Diyarbakır 8'inci Asliye Ceza Mahkemesi, sanığın eyleminin “olası kastla öldürme” suçu oluşturduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verdi. Kararın ardından sanık polis Ercan, “taksirle öldürme” suçundan Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaya başlandı. Sanık polis Ercan hakkında son duruşmada “bilinçli taksirle öldürme” suçundan 2 ile 6 yıl arası değişen hapis cezası istemiyle mütalaa verildi. Bir sonraki duruşma ise 19 Ekim’de görülecek.
MA / Eylem Akdağ