ŞIRNEX - Yerel yönetimlerde eşit temsiliyete dikkati çeken Jineolojî dergisinden Seher Tümer, “Kadınlar yerel yönetimleri tekçi ve erkek zihniyetinden uzaklaştırarak, demokratikleşmesini sağlıyor” dedi.
Türkiye ve Kurdistan'da kayyım uygulamasıyla 2016 ve 2019 yıllarında seçilmiş belediye eşbaşkanları hedef alındı. 1 Eylül 2016 tarihinde imzalanan 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile belediyelere kayyım atama yetkisi ile aynı zamanda belediyelerin taşınır ve taşınmaz mallarına el koyma, belediye çalışanlarını görevden uzaklaştırma yetkisi vali ve kaymakamlara verildi. Bu kararnameden sonra Demokratik Bölgeler Partisi'nden (DBP) seçilen belediyelere 11 Eylül 2016 kayyım atandı. 95 belediyeye kayyım atanırken, 93 belediye eşbaşkanı ise tutuklandı.
19 Ağustos 2019 tarihinde ise Amed, Mêrdîn ve Wan büyükşehir belediye eşbaşkanları görevlerinden uzaklaştırılarak yerlerine il valileri kayyım olarak atandı. Daha sonra Halkların Demokratik Partisi'ne (HDP) bağlı 59 belediyeye kayyım atandı. Her iki kayyım uygulamasında da ilk hedef alınan yerler kadın kurumları oldu. KHK ile kayyım atanan Kurdistan’daki belediyelere bağlı kadın kurumları ya kapatıldı ya da erkekler tarafından yönetilmeye başlandı.
Kayyımlar AKP iktidarının kadın politikalarını yerel yönetimlerde hayata geçirirken, kentlerde cinsiyet eşitsizliği en üst seviyeye çıktı. Öyle ki kadına yönelik şiddet ve katliamlarda artış yaşandı.
KADININ YEREL YÖNETİMLERDEKİ ÖNEMİ
Jineolojî dergisinden Seher Tümer, kadınların yerel yönetimlerdeki rolüne ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Tümer, "Erkeğin kadın ile ilişkisindeki o tahakkümcü, iktidarcı sistemin yaşama, yönetim biçimlerine yansıdığını görüyoruz” dedi.
Kadının yerel yönetimlerde yer almasının önemine değinen Tümer, “Kadının olmadığı bir yönetim biçimi tamamen erkek zihniyetiyle organize edilen, üretilen bir yönetim biçimidir. Bu yönetimde kadına, doğaya, engelliye, ötekileştirilenlere ve diğer etnisitelere yer yoktur. Kadın devreye girince toplumun özgürleşme pratiği de açığa çıkıyor. Bunu geçmiş deneyimlerimizde de gördük. Kadınlar yerel yönetimlerde söz sahibi ve irade sahibi olduğu zaman kentlerde doğa ile barışık yaşıyoruz. Kadın-erkek ilişkilerinde tahakküm üreten, iktidar üreten değil, eşitlikçi ve özgürlükçü ilişkiler üreten pozisyonlar açığa çıkıyor. Kadınlar yerel yönetimi tekçi ve erkek zihniyetinden uzaklaştırarak, demokratikleşmesini ve özgürleşmesini sağlıyor” ifadelerinde bulundu.
AHLAKİ POLİTİK TOPLUMA MÜDAHALE
Kayyım pratiklerini hatırlatan Tümer, kayyım atamalarının ahlaki-politik topluma da bir müdahale olduğunu söyledi. Tümer, "Sistem özgür kadın istemez. Çünkü özgür kadın demek, özgür toplum demektir. Kadın kurumlarına ve kadın çalışmalarına yönelik müdahale bu düşünceden bağımsız değil. Diğer yandan kayyımlar için İmralı Adası’nda başlayan sistemin, Kurdistan'ın bütün kentlerinde uygulanmış pratiği de diyebiliriz. Bu şekilde toplum bir bütün olarak tecrit altına alınıyor. Bu yolla kadınlara dönük taciz-tecavüz artıyor, gençlerin uyuşturucuya, fuhuşa bulaştırılma yöntemleri de çoğalıyor. Kadın kurumlarına müdahale ve onların yok edilmesi bütün ahlaki-politik topluma bir müdahale olduğu gibi, toplumda yozlaşmayı ve mevcut sistemle ortaklaşmayı da beraberinde getiriyor. Kayyımlar aynı zamanda bir bütünen toplumu özgürlük mücadelesinden uzaklaştıran bir yöntem de inşa etmek istiyor” diye belirtti.
KOMÜNAL EKONOMİ
Yerel yönetimlerin en önemli ayaklarından biri olan ekonomide kadınların rolüne dikkat çeken Tümer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ekonominin ilk elden üreticisi kadındır. Tarihsel arka plan da bunu gösteriyor. Tarihsel süreç içerisinde kadının ekonomiden uzaklaştırıldığını görüyoruz. Kadınların zaman içerisinde ekonominin dışında bırakıldığını görüyoruz. Kadınlar, ücretsiz veya düşük ücretli, yedek iş gücü, ya da ilk olarak evine gönderilecek iş gücü olarak tarif ediliyor. Ama yaşanılan evlerin içerisinde o ev halkını doyurmakla yükümlü kılınan kadınlar olduğunu ve toplumsal cinsiyet rolünün kadına verildiğini görüyoruz. Demokratik yerel yönetimlerde kadınlar olarak komünal ekonomiyi nasıl inşa edebilirizi tartışıyoruz. Bu da sadece belediyeler eliyle olabilecek bir şey değil. Toplumsal ayağını nasıl örgütleyeceğimizi, doğduğumuz yerlerde nasıl yaşayabileceğimizi tartışıyoruz."