RIHA - Türkiye’nin saldırılarla "DAİŞ’in başaramadığını başarmak" istediğini belirten Kuzey ve Doğu Suriyeli gazeteciler, uluslararası sessizliğin saldırıların artmasına neden olduğunu söyledi.
DAİŞ saldırılarına karşı Kürtler öncülüğünde verilen mücadeleyle özgürleştirilen Kuzey ve Doğu Suriye, bir kez daha Türkiye’nin saldırılarının hedefinde. DAİŞ’in yenilgiye uğramasının ardından “Suriye'de de bir veya birden fazla terör devleti kurulmasına izin vermeyeceğiz” diyerek Kuzey ve Doğu Suriye’yi hedef alan AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “harekat” adı altında ilk olarak Efrîn, daha sonra Girê Spî ve Serêkaniyê’ye saldırı başlattı. Yıllardır Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA) ile suikast saldırılarını sürdüren Türkiye, HPG’nin 1 Ekim’de İçişleri Bakanlığı’na yönelik eylemi sonrası Kuzey ve Doğu Suriye’ye yeni bir saldırı dalgası başlattı. 4 Ekim’de başlayan saldırılarda, fabrika, hastane, okul, baraj, su, elektrik ve petrol istasyonu ile rafinesi gibi birçok tesisi bombalandı. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin yaptığı son açıklamaya göre, Türkiye’nin saldırılarında 150’den fazla bölge hedef alındı, bu saldırılarda çok sayıda sivil, iç güvenlik güçleri ve QSD’li yaşamını yitirdi.
Günlerdir saldırıların hedefinde olan Kuzey ve Doğu Suriye’de gazetecilik yapan Jamal Balî ve Şervan Mehmûd, yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.
'TÜRKİYE HASTANEYİ BOMBALADI'
Uzun yıllardır Kobanê’de mesleki faaliyetlerini sürdüren Jamal Balî, Şehba’dan Dêrîk’e kadar her alanın günlerdir bombalandığını aktardı. Saldırıların zaman ve mekan fark etmeksizin gerçekleştiğini söyleyen Balî, “Bu durum sivillerin yaşamını her anlamda riskli hale getiriyor. Burada elektrik, su, gaz gibi sivillerin temel ihtiyaçlarını karşılayacakları yerler hedef alınıyor. Geçtiğimiz gün bir hastane bombalandı. Petrol ofisleri özel olarak hedef alınıyor. Hedef alınan altyapı merkezlerinin hepsinde sivil insanlar çalışıyor. Bu sebeple onlar da saldırıların hedefi oluyorlar” diye kaydetti.
Eyn Îsa’ya yönelik hem havadan hem karadan ağır silahlarla saldırıların gerçekleştiğini belirten Balî, bu saldırılarda birçok yerleşim yerine su sağlayan istasyonunun hedef alınarak kullanılamaz hale getirildiğini kaydetti. Saldırılardan milyonlarca insanın etkilendiğini dile getiren Balî, milyonlarca insanın susuz ve elektriksiz bırakıldığını, birçoğunun saldırılar nedeniyle evsiz kaldığını ifade etti. Saldırıların tesadüf olmadığını vurgulayan Balî, “DAİŞ’in başaramadığını başarmak istiyorlar” dedi.
‘SESSİZLİK CESARET VERİYOR’
Cizîre Kantonuna bağlı Qamişlo kentinde gazetecilik faaliyetlerini yürüten Şervan Mehmûd, saldırılardan 6 milyon kişinin etkilendiğini kaydetti. Saldırıların Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşayan yurttaşlara dönük bir kırım hamlesi olduğunu dile getiren Mehmûd, “Rojava halkları neredeyse 1 haftadır tüm dünyanın gözleri önünde bir kırımla karşı karşıya. Her gün saldırılarla sürüyor. Cizîre Kantonu özelinde konuşmak gerekirse, altyapının hedef alınmasıyla elektrik ve su kesintileri yaşanıyor. Önümüzde kış ayları var ve saldırılarla insanlar en temel ihtiyaçlarından edildi. Ancak bu saldırılar normal görülüyor. Bu sessizlik ve hesap sormama hali, Türkiye’ye cesaret veriyor. Öte yandan bu duruş bize uluslararası kurumların bu saldırıları onayladığını gösteriyor” ifadelerini kullandı.
‘HAKLAR ÖZERK YÖNETİMİN YANINDA’
Saldırılarla Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşamın hedef alındığını belirten Mehmûd, halkın hem saldırılara hem bu sessizliğe karşı iradesine ve topraklarına sahip çıktığını vurguladı. Mehmûd, şunları söyledi: “Rojava’da demografi, halkın yönetimi hedef alınıyor. Halk da bunun farkında olduğu için Özerk Yönetimin ve QSD güçlerinin yanında yer aldıklarını göstermek amacıyla alanlara çıktı. Halk kendi kendini savunuyor ve bunun bilinçle bir araya geliyor. Kürtler, Araplar, Türkmenler, Süryaniler, Ermeniler bu protestoların içerisinde yerlerini aldı. Hem saldırıları hem uluslararası alandaki sessizliği protesto ettiler ve Özerk Yönetimin yanında olacaklarını bir kez daha gösterdiler.”
MA / Ceylan Şahinli