HABER MERKEZİ - Ortadoğu'daki çatışmaları "kaynayan kazana" benzeten gazeteci Fehim Işık, "Kaynayan suyun kazandan taşma vakti. Bu nedenle herkesin acelesi var. Herkes elindeki kozu son kertesine kadar kullanıyor" dedi.
Türkiye, İçişleri Bakanlığı yerleşkesinde bulunan Emniyet Genel Müdürlüğü'ne dönük 1 Ekim'de gerçekleşen saldırının ardından bir kez daha Kuzey ve Doğu Suriye’yi hedef aldı. 4 Ekim’den bu yan süren saldırılarda okul, hastane, baraj, su, elektrik, petrol istasyonu gibi birçok hizmet binası hedef alındı. Onlarca kez savaş uçakları ve insansız hava araçlarıyla bölge bombalandı. Çok sayıda kişinin hayatını kaybettiği saldırılar sürürken, İsrail-Filistin'de "savaş" patlak verdi.
Hamas, 7 Ekim'de Gazze Şeridi'nde İsrail'e karşı "Aksa Tufanı" adıyla saldırı başlattı. Gazze'deki Sağlık Bakanlığı, İsrail'in saldırılarında 78'i çocuk 413 kişinin öldüğünü, 2 bin 300 kişinin yaralandığını açıkladı. İsrail basını ise, saldırılarda en az 700 İsraillinin öldüğünü, 2 bin 150 kişinin yaralandığını açıkladı.
Gazeteci-yazar Fehim Işık, son yaşanan saldırılar ve çatışmalı ortamı değerlendirdi.
‘KİM KİMİNLE DOST?’
Ortadoğu’daki siyasetin uzun süredir normal dışı bir seyir izlediğini belirten Işık, “Kimin kiminle dost, kimin kiminle düşman olduğunu kestiremiyorsunuz. Bu son günlerde kendisini bir kez daha gösterdi. HSM Karargâh Komutanlığı, Ankara’da İçişleri Bakanlığı’na yapılan eylemi HPG’ye bağlı Ölümsüzler Taburu’nun gerçekleştirdiğini açıkladı. O açıklamada, istenirse zaman ve mekan değişikliğine gidilerek, daha fazla ölümlü bir eylem yapabilecek güce sahip olduklarının altını çiziyorlardı. Açıklamadan anlaşılan şu; PKK, siyasal çözüme yol açmak için etkili bir uyarı eylemi gerçekleştirmeyi, sansasyonel bir eyleme tercih etmişti. Saldırıdan hemen sonra kendini sol veya sosyalist olarak tanımlayan çevreler, eylemi kınayıp, bir kısmı da ‘terör saldırısı’ olarak değerlendirdi. Kürt ya da Kürt dostu olduğunu söyleyen bir kesim de açıklamasıyla Erdoğan iktidarının ardından hizaya girdi” diye belirtti.
Saldırının ardından Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın sivil ve silahlı ayrımı yapılmaksızın herkesi vuracaklarını ve tüm alt-üst yapıyı hedef alacaklarını açıkladığını hatırlatan Işık, “Bu açıklamasında isim vermeden ABD’yi de tehdit etti. Nihayetinde denileni yaptılar ve açıklamadan 8-10 saat sonra Rojava’ya dönük geniş kapsamlı bir saldırı başlattılar. Hastaneler, ibadethaneler, fabrikalar, üretim tesisleri, kooperatifler, yollar, aklınıza gelebilecek her şey vuruldu. Bu saldırılar hala sürüyor. Saldırılar Rojava ile sınırlı kalmadı. Güney Kürdistan da saldırıların hedefi oldu" dedi.
‘İKİYÜZLÜLÜK VAR’
Kuzey ve Doğu Suriye ile Federe Kurdistan Bölgesi'ne dönük saldırılar sürerken, Hamas’ın İsrail’e karşı saldırı başlattığına dikkati çeken Işık, "El Kassam Tugayları, birçok noktadan işgal alanlarına geçerek siviller de dahil çok sayıda İsrailliyi öldürdü, yüzlercesini de esir aldı. PKK’nin eylemini ‘terör’ olarak değerlendirenler, Hamas’ın sivillere dönük barbar katliamının ardında durdular, kutsadılar. Rojava’ya dönük barbarca katliama ses çıkarmayanlar, kör-sağırı oynayanlar, Hamas’ın eyleminden sonra İsrail’in başlattığı karşı saldırıya karşı en sert açıklamaları yapıp Filistin halkının yanında olduklarını belirttiler. Filistin halkının yanında olmak, onların mücadelesini desteklemek doğrudur ancak bu Hamas barbarlığına selam durmayı gerektirmiyor” ifadelerini kullandı.
‘KÜRT SESSİZLİĞİ, FİLİSTİN KESKİNLİĞİ’
Işık, en dikkat çeken açıklamanın saldırılara karşı günlerce sessiz kalan Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) geldiğine işaret ederek, "TİP, Rojava’ya dönük saldırılara ilişkin tek bir açıklama yapmamıştı. Bu konuda tamamen kör ve sağırdı. Hamas’ın eyleminden sonra bir açıklama yapmaya karar verince önce utangaç bir tutumla Rojava’ya dönük saldırıları kınadı, ardından alabildiğine net ifadelerle Filistin halkının mücadelesine ve Filistin’in bağımsızlığına destek verdi. Yani işin özü TİP, siyasi bir kurnazlık yaptı. Benzer açıklamalar başka sol örgütlerden de geldi" şeklinde konuştu.
Ortadoğu’da suların kaynadığını vurgulayan Işık, şunları söyledi: "Artık kaynayan suyun kazandan taşma vakti. Bu nedenle herkesin acelesi var. Herkes elindeki kozu son kertesine kadar kullanıyor. Bu dönemler önemlidir. Bu dönemlerde yapılan her açıklama, atılan her adım da geleceğin belirleyicisi olacaktır."
MA / Yüsra Batıhan