AMED – PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşmek isteyen imzacı 775 avukattan biri olan Yakup Demir, uygulanan tecrit politikası için “hak ihlali oluşturmakla birlikte aynı zamanda bir suç” dedi.
İmralı Adası’nda tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile Hamili Yıldırım, Veysi Aktaş ve Ömer Hayri Konar’dan 31 aydır haber yok. Sürdürülen mutlak tecrit politikasına son verilmesi için 775 avukat, PKK Lideri Öcalan ile görüşmek üzere 10 Haziran 2022’de Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na görüşme başvurusunda bulundu. Fakat üzerinden bir yılı aşkın zaman geçen bu başvuruya da yanıt verilmiş değil.
Başvuruda bulunan isimlerden biri olan Avukat Yakup Demir, İmralı’da uygulanan tecride ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Yakup Demir
PKK Lideri Öcalan’ın İmralı Adası’na getirildiği günden itibaren tecrit altına alındığını hatırlatan Demir, ailesi, avukatları ve vasisi ile görüşmesi engellenen Abdullah Öcalan’ın dış dünya ile bağlantısının kesildiğini ve kendisinden haber alınmasının engellendiğini belirtti. Demir, “Bu tecrit, gelişen süreçler itibarıyla bazen ağırlaşmakta bazen de nispeten zayıflamaktadır. Abdullah Öcalan’ın, kardeşi Mehmet Öcalan ile 25 Mart 2021’de yaptığı kesintili telefon görüşmesinden sonra şimdiye kadar kendisinden haber alınamamıştır. Hukuki hiçbir dayanağı olmadan Abdullah Öcalan’ın ailesi, avukatları ve vasisi ile görüşmesi bir şekilde engellenmektedir” dedi.
‘HUKUKSAL HAKLARI VAR’
İmralı Adası’nda bulunanlardan 31 aydır herhangi bir haber alınmamasının hem evrensel hukuk normlarına hem de iç hukuka göre bir hak ihlali olduğunun altını çizen Demir, şunları ekledi: “Tutuklu olan bir bireyin bir takım hukuksal hakları vardır. Belli periyotlarla görüşmeler yapması gerekir. Bunun yasal bir çerçevesi var. Bu yasal çerçevenin kullandırılmaması, bir hak ihlali oluşturmakla birlikte aynı zamanda bir suçtur.”
775 avukat olarak, Abdullah Öcalan ile görüşmek için hem Adalet Bakanlığı’na hem de bağlı bulundukları Barolara başvuruda bulunduklarını kaydeden Demir, başvurularına cevap verilmediği gibi tecrit durumunda da herhangi bir değişikliğin meydana getirilmediğine işaret etti.
İmralı’daki tecridin ağırlaşması veya zayıflamasının Kürt sorununun çözümüne yaklaşımla ilgili olduğunu vurgulayan Demir, “Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit nispeten zayıfladığında Kürt sorununun çözümüne dair olumlu gelişmeler yaşanırken, tecrit ağırlaştığında ise Kürt sorununda şiddet ön plana çıkmaktadır. Yani Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit tamamen Kürt sorunu ile alakalıdır” ifadelerini kullandı.
‘TECRİT KALKARSA SORUNLAR ÇÖZÜLÜR’
Tecridin son bulması halinde Kürt sorununun barışçıl ve demokratik bir şekilde çözülmesi için büyük fırsatın ortaya çıkacağını söyleyen Demir, “Kürt sorununun barışçıl ve demokratik bir şekilde çözülmesi halinde sadece Kürtler açısından değil; Türkler, diğer etnik ve dini gruplar, kadınlar başta olmak üzere tüm sosyal ve siyasal kesimler açısından da şiddet, yoksulluk, hak gaspları, baskılar ortadan kaldıracak, hukuka bağlı, sosyal adaleti savunan, demokratik değerlere sahip düzen ortaya çıkacaktır. Bu düzen sadece Kürtler için değil, tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için barış içinde, huzurlu ve mutlu bir yaşam sunacaktır” diye belirtti.