İZMİR - Uluslararası komployla başlayan hamlenin topluma yayıldığını belirten TJK-E Sözcüsü Ayten Kaplan, "O’nun özgürlüğü, bizim özgürlüğümüzdür. Kimliğimiz üzerindeki komployu kırmak için elimizden geleni yapmalıyız” dedi.
Küresel güçlerin Ortadoğu’ya yönelik müdahalelerinin ilk adımı olan PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın 9 Ekim 1998'de Suriye'den çıkmasıyla başlayan uluslararası komplo, 26’ncı yılına girdi. Avrupa’da 130 gün devam eden “sürek avı” ardından 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilen Abdullah Öcalan, özel olarak dizayn edilen İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit koşullarında tutuluyor. Bugün haber alınamama haliyle sürdürülen 25 yıllık tecrit sisteminde “Kadın Özgürlükçü, Ekolojik, Demokratik” paradigmasıyla başta kadınlar olmak üzere halkların ilham kaynağı oldu.
‘KADINLAR KENDİSİNİ FARK ETTİ’
Avrupa Kürt Kadın Hareketi (TJK-E) Sözcüsü Ayten Kaplan, Kürt kadınların verdiği mücadelenin gelişimi, mücadelede PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın etkisini ve uluslararası komploya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kürt kadınların büyük bir mücadele verdiğini dile getiren Kaplan, 30 yıldan fazla “Kadınların bu noktaya gelmesinde Kürt Halk Önderinin büyük etkisi oldu. Kürt toplumunun sorunlarına çözüm bulmanın yanında, kadına yönelik baskıları kırma, kadına zemin açarak kendi olması, örgütlemesi için mücadele verdi. Kadın da bu alanları iyi doldurdu. Siyasi, sosyal, kültürel konumunun nerede olduğunu, toplumun bir parçası olduğunu ve asıl motor gücün kendisi olduğunu fark etti" dedi.
‘KADININ ÖRGÜTLÜ GÜCÜ ORTAYA ÇIKTI’
Kadınların özgürlük ideolojisi etrafında mücadeleyi geliştirdiğini ifade eden Kaplan, DAİŞ'in Ortadoğu'da saldırılarına karşı kadın direnişi ve askeri boyutunun öne çıktığını dile getirdi. Dünya çapında kadının savaşan ve direnen gücünün farkına varıldığını belirten Kaplan, "Birçok ülke, kadın hareketini çağırdı ve tanıttı. Siyasette, kültürde, moda sektöründe kadını öne çıkaran ama politik, ideolojik gücünü ortaya çıkarmayan siyaset anlayışına karşı önemli bir başarıydı. Ardından Jîna Emînî'nin katledilişi ve Rojhilat kadınlarının direnişi ise, Kürt kadın mücadelesini farklı bir ivmeye çıkardı. 'Jin, jiyan, azadî' dediğimizi tüm dünya anladı. Kadının örgütlü gücü ortaya çıktı. Rojhilat'ta sistemin kadına biçtiği rolün kadın gücüyle kırılması çok önemliydi" diye belirtti.
‘KÜRT KADINI DÜNYAYA ÖRNEK OLUYOR’
“Jin, jiyan, azadî” felsefesinin evrenselleştiğini vurgulayan Kaplan, şöyle devam etti: "Avrupa'da yıllardır yaptığımız eylemler, panellerde bu sloganı kullanırdık. Arkasındaki anlam Rojhilat ile birlikte ortaya çıktı ve birçok kadın örgütü bunun etrafında kenetlenmeye çalışıyor. Avrupa'da geçen yıl Aralık ayında online konferans yaptık ve 38 ülkeden kadın hareketi katıldı. Bir umut ve bu umudun Kürt kadın hareketi etrafında örgütlendiğini gördük. 'Jin, jiyan, azadî', kadınlara kısmi hakları almasını, biraz rahatlamasını dayatan anlayışa karşı daha fazlasını istemeyi öğretti. Kurmak istediği toplum ve gelecek için gereken iradeyi ortaya çıkarma anlamında bir ivme kazandırdı."
'ÖZGÜR TOPLUM ÖZGÜR KADINLA MÜMKÜN'
Bu başarının kadını iradeleştirerek sağlandığını söyleyen Kaplan, "Paradigmamız özgür toplumun özgür kadınla olacağıdır. Kadın mücadelesinin birleşerek, kazanımlarını daimi hale getirmesi gerektiğine inanıyoruz. Onun için kadın hareketinin başlattığı hamleyle birlikte birçok kadın örgütünü ortaklaştırma ve bir sonuç yaratmaya çalışıyoruz. Bunlar Kürt Halk Önderinin sunduğu paradigmayla mümkündü. Kadınlara sunduğu ve kadınların irade olması için erkeğin kendisine yönelmesi gerektiğini ve değişmesi gerektiği fikrini üretti. Yeni bir anlayış ve zihniyetle kadını ele alan, kadının da irade olduğunu hem yaşamında hem felsefesinde savundu. Bu da komplonun nedenleri arasındaydı" ifadelerini kullandı.
‘KADINLAR ERKEKLERİ ÜRKÜTTÜ’
Abdullah Öcalan'ın sadece Kürtlere değil, bölgenin tüm sorunlarına ilişkin çözümleri olduğuna dikkat çeken Kaplan, halklara tekçi anlayışı dayatan güçlerin bundan rahatsız olduğunu ifade etti. Bu güçlerin kendi statülerini korumak için böyle bir komplo geliştirdiğini belirten Kaplan, "Kadın hareketi neden böyle bir komplo olduğunu da değerlendirdi. Mevcut sistemin kendi varlığının mücadelesini veriyor ve buna alternatif sunan bir Kürt Halk Önderi var. Kadının kendi iradesinin olması, en küçük birim olan aile içinde bile sıkıntılıdır. Devlet sistemine baktığımızda, bu sıkıntı daha da büyüyor. Kadının farklı düşünmesi sistemi yıkacağı için kadın dışlanmış, ona bir rol biçilmiş ve burada kalması gerektiği belirlenmiştir. Fakat Sayın Öcalan kadının eşit olduğunu ve alternatif sistemin içinde eşit olarak karar mekanizmasının içinde olması gerektiğini düşünüyordu. O döneme bakınca, böyle bir mücadele Ortadoğu'da yayılsaydı, farklı şeyler olurdu. Kadının hayata ortak olması fikri erkekleri ürküttü. Çünkü erkeğin toplumsal rolünü elinden aldığınız zaman, kendisini ifade edecek hiçbir şeyi kalmayacaktı. 9 Ekim döneminde de Sayın Öcalan'ın şahsında da sistemin gelişmesi ve yaygınlaşmaması için böyle bir komplo süreci başladı" şeklinde konuştu.
'ALTERNATİF SİSTEM MÜMKÜN'
Bu düşüncelerin yıllar sonra Kuzey ve Doğu Suriye’de hayat bulduğunu, kadınların yeni bir sistem kurmak için hayata ortak olduğunu dile getiren Kaplan, şimdi de kadın gücünün ortaya çıktığında birçok şeyin değişeceği korkusunun yayıldığını sözlerine ekledi. Kadınların yeni bir yaşam ve toplum istediğini kaydeden Kaplan, "Sayın Öcalan'ın da halklara vaat ettiği düşünen, analiz yapan bir toplum gelişiyor. Öcalan'ı Ortadoğu'dan çıkararak kendi hakimiyetlerini koruyacaklarını düşündüler. Ama onun paradigmasını benimseyen ve alternatif bir yaşamın mücadelesini verenler var. Bunun yaygınlaştığını da görüyoruz. Bu anlamda komplo boşa çıktı. Toplum artık sistemin dayattığı gibi yaşamaya mecbur olmadığını söylüyor. Artık Rojava'da deneyimi olan, alternatif bir yaşamın mümkün olduğunu gösteren bir paradigma var. Rojava'da kadının kendisini bulacağı alanlar yaratıldığını görüyoruz. Demek ki alternatif bir sistem mümkün" dedi.
'FİKİRLERİNİ ANLATMALIYIZ'
"9 Ekim ile başlayan bu hamlenin sadece Sayın Öcalan'a değil, topluma yapıldığı görülmeli" diyen Kaplan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Onun özgürlüğünü bizim özgürlüğümüz olarak görmek gerekli. Kimliğimiz üzerindeki bu komployu kırmak için elimizden geleni yapmalıyız. Mücadele tek boyutlu değil. Siyasette, kültürde, yaşamda bunu yansıtmamız gerekiyor. O açıdan başta kadınlar olmak üzere tüm halkımızın bir rolü var. Bunu görerek mücadelemizi geliştirmeli ve bulunduğumuz ülkelerde Sayın Öcalan'ın fikirlerini ve sunduğu alternatif sistemin paradigmasını anlatmak zorundayız. Komplonun boşa çıktığını ancak böyle gösterebilir ve alternatif siyaseti dayatabiliriz.”
MA / Tolga Güney