HABER MERKEZİ- Lefkoşa’da parlamenter, avukat ve aktivistlerin katılımıyla “3. Dünya Savaşı’nda kapitalist moderniteye karşı Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Demokratik Modernite paradigması” konulu konferans düzenlenecek.
Teofilos Kürt Kültür Merkezi, Kıbrıs’ın başkenti Lefkoşa’da yarın “3. Dünya Savaşı’nda kapitalist moderniteye karşı Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Demokratik Modernite paradigması” konulu bir konferans gerçekleştirecek. “Kıbrıs’tan Kurdistan’a: Özgür ve demokratik bir toplumun inşasında karşılaşılan zorluklar ve perspektifler” sloganıyla yapılacak konferansa, Kıbrıs’ta bulunan birçok siyasi parti, milletvekilleri, sivil toplum kuruluşları, sendikalar ve gençlik örgütleri katılacak.
Konferans Hazırlık Komitesi, Lefkoşa’nın 7 Agios Andreou caddesinde bulunan Pallouriotissa eski pazarında düzenlenecek konferans için güçlü katılım çağrısında bulundu.
Konferansın Kıbrıs halkı için tarihi bir anlam ifade ettiği belirtilen çağrı metninde şu ifadeler yer aldı: “Ortadoğu’dan Doğu Avrupa’ya bölgedeki gelişmeler, özgür ve demokratik toplumların inşasındaki zorluklar ve beklentiler üzerine bir konferans düzenliyoruz. Kapitalist modernite, yaşadığımız çok boyutlu krizin merkezi ve kaynağıdır. Sosyal ve ekolojik sorunlar giderek büyüyor ve ufukta yeni bir dünya savaşı görünüyor. Sömürgecilik, ırkçılık, cinsiyetçilik, emperyalizm, faşizm ve diğer otoriterlik biçimleri gibi yeni ve eski tahakküm ve baskı biçimlerini yaratan, örgütleyen, sürdüren ve teşvik eden tam da bu kapitalist modernitedir. Bununla birlikte, kapitalist modernite sistemi, her şeyden önce ideolojik olmak üzere kendi içerisinde bir krizi ve kaos yaşamaktadır. Kıbrıs, Kurdistan ve bölgedeki diğer birçok halklar için, insanlığa ve doğaya karşı olan bir sisteme alternatifler aramak ve tartışmak aciliyet arz etmektedir. Özellikle de Türk emperyalizmine, işgaline ve etnik temizliğine karşı sürekli direnişin demokratik ve özgür toplumların yaratılmasının önünü açabilmesi için alternatiflerin tartışılması gerekmektedir.Bu bağlamda, Kürt devrimi dünya çapındaki demokratik güçler için bir umut ışığıdır. Kapitalist sistemin krizlerinin devam ettiği bir dönemde, Rojava’daki devrim bize özellikle kadın özgürlüğü, radikal demokrasi ve toplumsal ekoloji temelinde toplumsal özyönetimin mümkün olduğunu göstermektedir.
Bu anlamda, Türk devletinin Kurdistan’daki bu demokratik kazanımlara yönelik saldırıları, Kürt halkı gibi büyük bir halkın kimliğini ve kültürünü ortadan kaldırırken aynı zamanda bu alternatif siyasi projeyi de ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır. Avrupa’da Kürt hareketine karşı yürütülen kriminalizasyon politikası, demokratik kazanımları izole etme girişiminin bir parçası olarak anlaşılmalıdır.”