HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan, avukatlarıyla yaptığı görüşmelerde yeni anayasanın evrensel değerler taşıması gerektiğine vurgu yapmış ve Kürt sorunu başta olmak üzere tüm sorunların çözümü için “Demokratik Anayasa Kongresi” önerisinde bulunmuştu.
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, her yıl Meclis’in yeni yasama yılı açılışında Kenan Evren’in başını çektiği askeri darbenin ürünü olan 1982 Anayasası’nı gündeme getirip, “yeni ve sivil anayasa” çağrısı yapıyor. Söz konusu gelenek bu yıl da devam etti. Erdoğan, bir kez daha Meclis açılışında “yeni anayasa” çağrısı yaptı.
Türkiye Cumhuriyeti, “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesiyle ve demokratik değerler çerçevesinde hazırlanan 1921 Anayasası üzerine 29 Ekim 1923’te kuruldu. Ancak 1924 Anayasası ile tüm farklılıklar yok sayılarak, herkes “Türk” sayıldı, Kürtlere imha ve inkar dayatıldı. 1980 askeri darbesi sonrası hazırlanan 1982 Anayasası’nda da değişen pek bir şey olmadı. Birçok parti, söz konusu anayasayı değiştirmek üzere iktidara geldi. Ancak her gelen askeri darbe ürünü olan anayasa ile ülkeyi yönetti.
AKP de iktidara geldiği 2002 yılından “sivil ve demokratik anayasa” vaadinde bulundu. Ancak 21 yıl içerisinde değişen bir şey olmadı. AKP de Kürt karşıtlığı politikalarıyla “imha ve inkarı” sürdürdü. Bu durum ülkenin en can yakıcı sorunu olan Kürt sorununun çözümsüzlüğünü daha da derinleştirdi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan, derinleşen sorunun çözümü noktasında bugüne kadar birçok kez “yeni anayasa” çağrısı yaptı. Abdullah Öcalan, avukatlarıyla yaptığı görüşmelerde sık sık Kürt sorununun demokratik çözümü için “demokratik anayasa” önerisinde bulundu.
ANAYASA’YA TEK MADDELİK ÇÖZÜM
Abdullah Öcalan, 19 Eylül 2007’de avukatlarıyla yaptığı görüşmede, Anayasa’ya “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası bütün kültürlerin demokratik bir şekilde varlığını ve kendini ifade etmesini kabul eder” ibaresinin eklenmesiyle çözümün sağlanabileceğini belirtti.
Çözüm için Kürtlerin ve toplumun tüm kesimlerinin mutabık kalacağı bir Anayasa yapılması gerektiğini vurgulayan Abdullah Öcalan, 31 Ekim 2007 tarihli görüşmede, “Biz her türlü çözüme varız, tekrar barış elimi uzatıyorum” dedi.
DEMOKRATİK ANAYASA KONGRESİ
Abdullah Öcalan, 1921 Anayasası’na atıfta bulunarak Kürtlerin kendi kimlikleriyle yer aldığını hatırlatarak, 7 Aralık 2007 tarihli görüşmede, “Demokratik Anayasa Kongresi’ni Türkiye için önermek gerekir. Bir ay içinde toplanabilmelidir. Biliyorsunuz, anayasa tartışmaları var. Toplumsal anlamda Türkiye’nin demokratikleşmesine pek çok çevre inanıyor. Bu konuda bir olgunlaşma var. Demokratik ulus anlayışı temelinde bir anayasa olmalıdır. Bu hedefle bir Kongre oluşturulmalıdır. Pek çok çevre buna hazır. Sosyalist demokratlar var, liberal demokratlar var, feministler var; aydınlar -Türk-Kürt ayrımı yapmıyorum- bir araya gelmeli. Bir Kongre toplanmalıdır. Bu Kongre anayasa yapılıncaya kadar sürebilir. Eğer gerekli görülürse, daha sonra Kongre biçiminde, parti biçiminde ya da seçim ittifakları biçiminde devam edebilir. Bu Kongre ile cumhuriyetin demokratiklik ilkesi öne çıkarılır. Devletin demokratikleşmesi çerçevesinde bir anayasa yapılmalıdır. Bu Kongre Kürtlerle devletin nasıl bir ilişki kuracağını anayasal çerçevede belirler. Demokratik bir anayasanın ilkelerini, esaslarını tartışabilir. Toplumsal anlamda önemlidir. Kürtlerin de Türklerle nasıl yaşayacağını belirlemesi gerekir. Bu, cumhuriyetin demokratiklik ilkesinin öne çıkarılması demektir. Ayrılık ya da başka anlam içermiyor” diye belirtti.
‘KÜRTLERİN HAKLARI GÜVENCEYE ALINMALI’
Anayasanın evrensel değerleri taşıması gerektiğinin altını çizen Abdullah Öcalan, 9 Ocak 2008 tarihli görüşmede şunları söyledi: “Bu değerlerin yanında Kürt hakları da anayasal güvenceye alınırsa, ciddi bir çözüm gelişir. Ben yine tekrar ediyorum, bu sorun yüz yıllık, iki yüz yıllık bir sorundur. Bu sorunun çözülmesi gerekiyor. Sorunu ben çıkarmadım. Bu sorunu ben Ankara’da önümde buldum. Kürt sorununun çözümü ancak demokratizmle mümkündür.”
‘KÜRT SORUNU DEMOKRASİYLE ÇÖZÜLÜR’
PKK Lideri, Kürt sorununun demokrasiyle çözülebileceğinin altını çizdiği 4 Haziran 2008 tarihli görüşmede, “Bizim istediğimiz Türklerin ve Kürtlerin sürdürülebilir demokratik birliktelikleridir. Bizim sınırlarla bir sorunumuz yok. Kürt sorunu demokratik değer ve ilkelerle anayasada yapılacak bir takım değişikliklerle çözülebilir. Bizim istediğimiz, demokratik bir siyasetin önünün açılmasıdır. Bu gerçekleşirse, Türkler ve Kürtler Ortadoğu’nun en gelişkin toplumları olurlar. Türklerin ve Kürtlerin kardeşliğinden bahsediliyor, sadece söylemelerine gerek yok, Kürtler ve Türkler zaten kardeştir ama bu kardeşlik ve birlikteliklerini demokratik stratejik bir noktaya getirebilirlerse, bu önemlidir. Yani ihtiyaç olan, aralarındaki ilişkilerin demokratizasyonu ve koordinasyonudur. İlişkilerin demokratikleşmesidir. Ben daha önce de ifade etmiştim; bana demokratik siyaset yapma fırsatı verilirse, ben bütün Türkiye halkına hitap edersem, halkın yüzde 90’ı beni desteklemezse, o zaman beni asabilirsiniz. Bana demokratik siyaset imkânı verilirse, bir bölücülük görürseniz, o zaman bana bölücü diyebilir, beni asabilirsiniz. Bizim isteğimiz, gerçek demokrasi ilkeleridir, demokratik birlikteliktir. Yine de demokratik bir adım gelişirse, halkların demokratik ilişkileri için önemli olur. Türklerin içinde de gerçek demokrasi istemleri olan çok kimse var. Ama bunların hayata geçirilmesi önemlidir” şeklinde konuştu.
‘1921 ANAYASASI ESAS ALINMALI’
Çözüm için 1921 Anayasası’nın esas alınması gerektiğini belirten Abdullah Öcalan, 22 Mayıs 2009 tarihinde gerçekleştirilen görüşmede, “Ben bundan başka bir belge tanımam. Bu tarihi bir belgedir. Bunun üzerine yoğunlaşacağım. 1921 Anayasası ayrılıkçı bir anayasa değildir, birleştiricidir, Misak-ı Milli sınırlarını kapsar, ayrışma yoktur. Kurdistan milletvekilliği vardır, Kürtler için muhtariyet vardır. 1921 Anayasası demokratik çerçevede bir anayasadır; Kürtlerle Türklerin ortak ulusal kurtuluş belgesidir. Bu anayasa Kürtlerle Türklerin ortak anayasasıdır. İçinde Kürtlere muhtariyet vardır. Musul-Kerkük’ü de içine alıyor, Suriye ve Irak’taki Kürtleri de içine alıyor, hatta Türkmenleri de içine alıyor. Ben bugün bu bölgeleri içine alsın demiyorum ama diyalog olmalıdır ve oradaki Kürtler için bir çözüm gündeme gelmelidir” dedi.
DEMOKRATİK ÇÖZÜM MODELİ ÖNERİSİ
Demokratik bir Anayasa iradesinin açığa çıkması gerektiğini ifade eden Abdullah Öcalan, 24 Haziran 2009 tarihli görüşmede, “Bu sürece herkesin sorumlulukla yaklaşması gerektiğini söylüyorum, biz üzerimize düşen sorumluluğu fazlasıyla yerine getiriyoruz. Bu çözüm tartışmalarına sadece hükümetin değil, muhalefetin de sorumlu yaklaşması gerekiyor” şeklinde konuştu.
Demokratik Anayasa’nın hayati önemde olduğunu vurgulayan Abdullah Öcalan, 2 Eylül 2009’da gerçekleştirilen görüşmede, “Bizim önerdiğimiz demokratik çözüm modelidir. Sorunu anlayış bazında ele alırsın. Birlikteliği esas alırsın. Benim modelimde herkes kendini özgürce ifade eder. Kadınlar, gençler için de bu böyledir.
‘1921 ANAYASASI YENİDEN GÜNCELLENMELİ’
PKK Lideri, 31 Mart 2010 tarihinde gerçekleştirilen görüşmede, 1924 Anayasası’nın oligarşik ve bürokratik olduğunu, bunun şimdilerde “AKP Anayasası” haline getirildiğini ifade ederek, “Şu anda AKP anayasası ile de Kürtler inkar edilmeye devam ediliyor. Ben demokratik anayasa diyorum, komplocu anayasa ile olmaz. Ben, gelin 1921 Anayasası’nı yeniden güncelleyelim diyorum” ifadelerinde bulundu.
‘MİLYONLARIN İRADESİ GÖZARDI EDİLİYOR’
Abdullah Öcalan, 14 Mart 2010 tarihinde yapılan görüşmede, Anayasa tartışmalarına dair şunları söyledi: “Anayasa işi öyle basit değil, öyle safsata değildir, yaz-boz kağıdı değildir. Anayasa, egemen güçlerin birbirleriyle olan ilişkilerini ve halkın bunlarla ilişkilerini, hukukunu düzenler. Bu nedenle çok önemlidir. Anayasa bir toplumsal sözleşmedir, toplumun taleplerinin ortaklaşmasıyla olur. 1921 Anayasası, eksiklikleri olsa da bu niteliği yansıtıyordu. Önemli olan mevcut anayasada kendisini ifade etme imkanı bulamayan sınıfların, grupların, kesimlerin sesi olabilmektir. Önemli olan milyonlarca yoksulun, emekçinin haklarının anayasal güvenceye alınmasıdır. Mevcut anayasa ve yapılmak istenen değişiklikler sadece CHP’nin, MHP’nin ve AKP’nin taleplerini karşılıyor. Milyonların talepleri gözardı ediliyor. Eğer samimilerse, neden bunların talepleri de görülmüyor? Bu şekilde milyonlarca ezilenin iradesinin Meclis’e yansımasına engel oluyorlar.”
DEMOKRASİ VE İNSAN HAKLARI ŞARTI
Anayasa tartışmalarının tek şartı demokrasi ve insan hakları olması gerektiğinin altını çizen Abdullah Öcalan, 21 Mart 2010’da avukatlarıyla yaptığı görüşmede, şu önerilerde bulundu: “Türkiye'de demokratik bir anayasanın varlığı zorunludur. Demokratik anayasanın gerekliliği ve bu konuda yepyeni toplumun temel ihtiyaçlarına cevap veren bir anayasanın oluşturulması konusunda nabız yoklanır. Toplumun diğer kesimlerinin onayı, desteği alınmalı, dahil edilmelidir. Gerçek demokratik bir anayasanın anlam ve ruhuna uygun hareket edilmelidir. Demokratik bir anayasa olmadan, demokratik bir toplum nasıl oluşturulabilir? Bunun yanında bir de çocukların durumu var. Terör yasası var, bu yasanın kaldırılması gerekiyor.”
‘MECLİS ÇÖZÜM İÇİN İNİSİYATİF ALMALI’
Meclis’in Kürt sorununun çözümü için inisiyatif alması gerektiğini söyleyen Abdullah Öcalan, “Kürtlerin hakları anayasal güvence altına alınacak. Anayasada ‘Anayasa Kürtlerin haklarını, kültürlerini güvence altına alır’ şeklinde tek bir madde yer alırsa, çözüm gerçekleşir. Ben bu anayasal güvenceyi çok uzun bir süredir dile getiriyorum” dedi.
‘ÇÖZÜMÜN SAĞLANMASI İÇİN ÇABALIYORUM’
Demokratik anayasanın kesin çözüm olduğunu dile getiren Abdullah Öcalan, 9 Haziran 2010’da yapılan görüşmede, “Eninde sonunda çok kan dökülse de gelinecek nokta çözümdür, çözüm galebe çalacaktır. Bu kadar acı çekmeden, bu kadar kan dökülmeden çözümün sağlanması için çabalıyorum. Bunun için demokratik anayasa çalışmalarını yoğunlaştırın diyorum. Bu çerçevede herkesle görüşün diyorum. Demokratik anayasa çerçevesinde kim ilkeli davranıyorsa, onunla demokratik anayasa konusunda ittifak yapılabilir” önerisinde bulundu.