İSTANBUL - İmralı’da hukukun işletilmediğini belirten ÖHD Eş Genel Başkanı Serhat Çakmak, AİHM ve CPT’nin bu noktadaki tutumlarıyla varlıklarını tartışmalı hale getirdiklerini söyledi.
Amerikan Birleşik Devletleri’nin (ABD) koordinatörlüğünde birçok ülkenin dahil olduğu PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük uluslararası komplo, Avrupa ülkeleri başta olmak üzere birçok devletin uluslararası hukuku yok saymasıyla hayata geçirildi. İmha ve tasfiye planlarına karşı Kürt sorununu demokratik çözüm zeminine kavuşturmak için Ortadoğu’dan çıkarak dünyaya açılan Abdullah Öcalan, gittiği ülkelerde siyasi iltica talepleri kabul edilmeyerek çarmıha gerildi. 130 gün süren Avrupa sürecinin ardından idam cezasıyla arandığı Türkiye’ye getirilen PKK Liderine, Ankara 2 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde 31 Mayıs 1999’da başlayan ve 29 Haziran 1999’da görülen son duruşmayla biten yargılamada idam cezası verildi. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına dönüştürülen bu cezayla Abdullah Öcalan, 25 yıldır İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tecrit koşullarında tutuluyor.
ÖHD Eş Genel Başkanı Serhat Çakmak
‘UMUT HAKKI’ BAŞVURUSU
Abdullah Öcalan’ın avukatlarının başvurduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 2014 yılında “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası” ile ilgili ihlal kararı verdi. AİHM’in bu kararı üzerine Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), İnsan Hakları Derneği (İHD) ile Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), PKK Lideri Abdullah Öcalan ile birlikte tutuklu Hayati Kaytan, Emin Gurban ve Civan Boltan hakkında AİHM’in verdiği ihlal kararlarını acil gündemine alması için 26 Temmuz 2021’de Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne başvurdu.
TÜRKİYE’DEN YANIT
Abdullah Öcalan ile diğer tutuklular açısından ‘Umut Hakkı’nın sağlanması gerektiğine dikkat çekilen başvuru üzerine, Türkiye 7 Eylül 2021 tarihinde Komite’ye yanıt verdi. 2009’dan bu yana İmralı’da ihlal olmadığını savunan Türkiye, Abdullah Öcalan ve diğer tutukluların tahliye imkanını gündeme getiren “umut hakkı” ve “ağırlaştırılmış müebbet cezası hakkında yasada değişiklik” yapılmasına ilişkin başvuruda yer alan tespit ve önerileri ise görmezden geldi.
‘HÜKÜMET YANILTIYOR’
Türkiye’nin komiteye verdiği yanıt üzerine, başvurucu insan hakları ve hukuk örgütleri de Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne yeni bir bildirimde bulundu. Türkiye’nin herhangi bir “Eylem Planı” sunmadığına dikkat çekilen bildirimde, "Hükümet, cevaplarında STK’lerin bildiriminde belirtilen hususlara dair hiçbir somut cevap vermemiştir. Yanıltıcı bir şekilde, Türkiye hukuk sisteminde müebbet ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları bakımından koşullu salıvermenin imkan dahilinde olduğu belirtilmiş ve İmralı Hapishane koşullarının 3. maddenin ihlali niteliği taşımadığı iddia edilmiştir" denildi.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış olan Abdullah Öcalan için AİHM’in ‘Umut Hakkı’ kararı ile ilgili Türkiye’den ne tür adımlar atıldığı konusunda bilgi istedi.
TÜRKİYE’DEN BİLGİ İSTEDİ
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ise 30 Kasım-2 Aralık 2021 tarihlerinde yaptığı toplantıda, Abdullah Öcalan ile birlikte Türkiye’deki diğer ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına mahkum olan Hayati Kaytan, Emin Gurban ve Civan Boltan hakkında verilen AİHM kararlarını görüştü. Komite, Türkiye’den “umut hakkı” ile ne tür adımlar atıldığı konusunda bilgi istedi. Bunun için Türkiye’ye 2022 yılı Eylül ayına kadar süre veren komite, Türkiye’ye daha fazla gecikmeden mevcut yasal çerçeveyi AİHM tarafından belirlenen standartlara uygun hale getirmek için gerekli tedbirleri kabul etmesi çağrısında bulundu. Komitenin çağrısına rağmen Türkiye şimdiye kadar bir adım atmadı.
Avrupa Konseyi Bakanları Komitesi’ne başvuran kurumlardan ÖHD Eş Genel Başkanı Serhat Çakmak, 26’ncı yılına giren uluslararası komplo, İmralı tecrit sistemi ve Abdullah Öcalan’a "özel" dizayn edilen hukuk mekanizmasını değerlendirdi.
ULUSLARARASI KOMPLONUN HEDEFİ
Çakmak, uluslararası komplonun asıl hedefinin yüzyıllık Kürt sorununun demokratik yollarla çözümünün engellenmesi olduğunun altını çizdi. Kürt sorununun çözülmesinin önündeki en büyük engelin kapitalist modernite ve “tekçi zihniyet” olduğunu belirten Çakmak, “Kürtler, kapitalist moderniteye karşı demokratik modernite sistemiyle tüm halkların bir arada yaşamasını esas alıyor. Bu sistem Ortadoğu’da ciddi anlamda dengeleri bozabilecek bir tehdit olarak görülüyor. Bu nedenle Sayın Öcalan'a yapılan komployu sadece kişi üzerinden değerlendiremeyiz. Zaten Sayın Öcalan, ‘Mesele ben değilim, mesele Kürt sorununun çözümünde benim rolüm ve misyonumdur’ diyor” ifadelerini kullandı.
Çakmak, 9 Ekim komplosunun bugün Abdullah Öcalan’a uygulanan ağırlaştırılmış tecrit ve bir dizi hukuksuzlukla devam ettiğini ifade ederek, “Anayasa’da hiçbir hükümlü için aile, avukat, telefon ve sosyal haklarının kısıtlanacağına dair tek bir düzenleme yok. İmralı’da hukuk net bir şekilde uygulanmıyor. Hukuk uygulanmadığı için verilen keyfi disiplin cezalarının nedenleri hiçbir şekilde öğrenilemiyor. Avukatlar, disiplin cezalarının var olduğunu kabul edip itiraz ediyor, bu itirazlar Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) önünde birikmiş durumda. Meslektaşlarımız şeffaf olamayan hukuksal mekanizmalara karşı bir hukuksal süreci yönetiyorlar” dedi.
'HUKUK İŞLETİLMİYOR'
AİHM’in verdiği “ihlal” kararına işaret ederek mevcut hukuksuzluklara değinen Çakmak, “Özellikle Sayın Öcalan'ın adil yargılanma hakkıyla ilgili bir kısım ihlallerin olduğunu tespit etti. Buna rağmen Türkiye hiçbir adım atmadı. Sayın Öcalan, İmralı’da tutulduğu günden bu yana hukuk işletilmiyor. İmralı Hapishanesi, sistem için deneysel bir yer oldu. İmralı’da başlayan tecrit, daha sonra diğer hapishanelere ve topluma da uygulandı. Ve ‘dışarının içerileştiği’ bir toplum haline geldik” diye belirtti.
‘AİHM TARTIŞMALI HALE GELDİ’
Türkiye’nin AİHM kararlarını hala uygulamadığını dile getiren Çakmak, bu durumun kendisi AİHM’in varlığını tartışmalı hale getirdiğini söyledi. Avrupa Konseyi’nin Türkiye’yi yaptırımlara tabi tutabileceğinin altını çizen Çakmak, “Bu kadar uzun bir süre bir kararın uygulanmaması, AİHM’in varlığını tartışmalı hale getiriyor. Bu kararla ilgili geçen sene ÖHD olarak Bakanlar Komitesi’nin bu kararın uygulanması ve tekrar gündeme alınmasına dair başvuruda bulunduk. Ama bir olumlu bir sonuç alınamadı” diye aktardı.
CPT İMRALI’DA NEYİ İNCELEDİ?
Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi’nin (CPT) 20-29 Eylül 2022 tarihleri arasında İmralı Adası’na yaptığı ziyarete dair raporunu açıklamadığına dikkat çeken Çakmak, CPT’nin bu tutumunun kendi varlığını tartışmalı hale getirdiğini sözlerine ekledi. Çakmak, şunları söyledi: “CPT, insan hakları alanında çalışma yürüten bir kurum olduğu için, bir yerde hak ihlali varsa, bunu tespit edip kamuoyuna açıklamalıdır. CPT neyi inceledi? Ne tespit etti? Kişinin sağlık durumu nasıl? Hapishane koşulları nasıl? Sosyal hakların kullanımı nasıl? Diğer temel haklarını kullanabiliyor mu? Buna dair bir açıklama yok. Bu da CPT’nin varoluş amacını ve insan hakları alanında var olan bir kurum olma iddiasını ciddi anlamda tartışmaya açıyor.”
TECRİDE KARŞI HUKUKSAL GİRİŞİMLER
Abdullah Öcalan’la ilgili yaşanan hukuksuzluklara karşı hukuki girişimlerinin devam ettiğini vurgulayan Çakmak, “Geçen sene kurum temsilcileri ve baro başkanlarının da bulunduğu 29 farklı baroya kayıtlı 775 avukat, İmralı’da görüşme yapma talebiyle 10-17 Haziran tarihleri arasında Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurmuştu. Sonrasında 22 ülkeden 350 avukat 14 Eylül'de; Kuzey ve Doğu Suriye ile Suriye’nin farklı bölgelerinden 691 avukat da 19 Eylül'de benzer başvurularda bulunmuştu. Hukukçular topladıkları imzalarla Adalet Bakanlığı'na başvuruda bulundu. Ancak bakanlık, avukatların başvurusuna henüz cevap vermedi. Sonra 2023’te Türkiye Barolar Birliği’ne (TBB) başvuruda bulunduk. Bununla ilgili bir geri dönüş yok. Fakat Barolar Birliği’nin bununla ilgili bir adım atmasını bekliyoruz. Yakın zamanda da Barolar Birliği’yle tekrar bir görüşme planlamamız var. Önümüzdeki dönemle ilgili bir dizi hukuksal çalışmalarda gerçekleştirmeyi düşünüyoruz” şeklinde konuştu.
MA / Esra Solin Dal