WAN - TJA aktivisti Gönül Uzunay, uluslararası güçlerin komployla Abdullah Öcalan'ın paradigmasını hedeflediğine işaret ederek, "Ancak amaçlarına ulaşamadılar, evrenselleşen bir paradigmayla karşı karşıya kaldılar” dedi.
Küresel güçlerin Ortadoğu’ya müdahalesinin ilk adımı olan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük uluslararası komplonun 26’ncı yılına girdi. 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkmasıyla başlayan ve 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilmesiyle devam eden uluslararası komployala imha edilmek istenen Abdullah Öcalan, bu planın boşa çıkmasıyla getirildiği İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 25 yıldır ağır tecrit koşullarında tutuluyor.
Ağır tecrit koşullarında tutulduğu İmralı’da ortaya koyduğu “Kadın Özgürlükçü, Ekolojik, Demokratik Paradigma” ile yeni bir yaşam modeli sunan Abdullah Öcalan, bu fikriyatıyla kadınlar başta olmak üzere halkların umut kaynağı oldu. “Kadın özgürleşmeden toplum özgürleşmez” tespitiyle kadın özgürlük mücadelesinin de kaynağı olan Abdullah Öcalan’a dönük uluslararası komploya karşı Viyan Soranlardan Elefteriya Fortulakilere ateşten çember oluşturan kadınlar, 25 yıldır İmralı tecrit sistemine karşı da en büyük direnişi ortaya koyan kesim oldu.
Abdullah Öcalan’ın ortaya koyduğu “Jin, jiyan, azadî” felsefesinin kadın özgürlük mücadelesinin kaynağı haline getiren Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad-TJA) aktvisti Gönül Uzunay, 26’ncı yılına giren uluslararası komployu, küresel güçlerin rolünü, İmralı tecrit sistemini, Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün önemini değerlendirdi.
Gönül Uzunay
EVRENSELLEŞEN PARADİGMA
Kürt Özgürlük Hareketi ile halkların umudunun yeşerdiğini vurgulayan Uzunay, uluslararası komployla Kürt Özgürlük Hareketi’nin tasfiye edilmek istendiğini söyledi. Abdullah Öcalan’ın halklar için bir alternatif yaşam modelini ortaya koyduğunu ifade eden Uzunay, “Sayın Öcalan’ın paradigması, Ortadoğu ve Kurdistan halkları için, kapitalist ve emperyalist sistemlere karşı güçlü bir alternatif oldu. Kapitalist ve emperyalist devletler bir komplo geliştirerek, Kürt halkının özgürlüğünü engellemek, özellikle paradigma ve özgürlük perspektifini engellemeyi amaçladı. Ancak amaçlarına ulaşamadılar, günbegün evrenselleşen bir paradigmayla karşı karşıya kaldılar” dedi.
'TÜRKİYE TECRİT ALTINDA'
Uluslararası komplo ve İmralı tecrit sisteminin birbirinden bağımsız olmadığını dile getiren Uzunay, “Sayın Öcalan, 25 yıldır tutsak ve bugüne kadar ağırlaştırılmış bir tecrit altında tutuluyor. Bu nedenle İmralı Adası’nda uygulanan tecridin komplonun devamı olduğunu söylemek mümkün. Tecritle ‘Kadın Özgürlükçü, Ekolojik, Demokratik’ paradigmanın yaşamsallaşmasını engellemeye çalışıyorlar. Nitekim tecrit de uluslararası bir komplo haline geldi ve şu an Türkiye’nin her yeri tecrit altında” diye belirtti.
Ağır tecrit koşullarında rağmen Abdullah Öcalan’ın fikirlerinin, paradigmasının İmralı Adası ile sınırlı kalmadığını ifade eden Uzunay, “Halklar 1998’de nasıl Sayın Öcalan’a sahip çıktıysa, şimdi de aynı şekilde sahip çıkıyor ve sesi oluyor. 25 yıldır yaratmak istedikleri sistem, başarıyla sonuçlanmadı ve sonuçlanmayacak” diye konuştu.
KADIN ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ
Uluslararası komplonun bir diğer hedefinin ise kadın özgürlük perspektifine müdahale olduğunun altını çizen Uzunay, “Kadın özgürlüğü, Kürt kadın mücadelesi ve bunun yanı sıra enternasyonalist kadın mücadelesi kolay bir şekilde bu süreçlere kadar gelmedi. Büyük bedeller ödenerek bu seviyeye ulaştırıldı. Özellikle Kurdistan, Türkiye ve Ortadoğu’da da elbette Kürt halkının özgürlük mücadelesi, Sayın Abdullah Öcalan öncülüğünde bu seviyeye getirildi. Komployla bir diğer hedef, özgür kadın hareketiydi. Kürt kadın özgürlük hareketi, özellikle Kurdistan özgürlük hareketi, Öcalan’ın perspektifinde ‘Xwebûn’ oldular. Kürt özgürlük hareketi günbegün bu perspektifle büyüdü. Sayın Abdullah Öcalan’ın perspektifiyle, kadınlar mücadele yer edindi ve ‘ben varım’ dedi. Asıl tecrit altına alınmak istenilen şeylerden biri de Sayın Abdullah Öcalan şahsında, Kürt kadın özgürlük mücadelesidir. Halkların lideri ve kadınların yol arkadaşı Sayın Öcalan şahsında, Kürt kadın özgürlük mücadelesini boşa çıkarmak istediler. Abdullah Öcalan, perspektifleriyle ve paradigmasıyla bu mücadeleyi daha ileriye taşıdı. Sema’lardan Zilan’lara uzanan bir kadın özgürlük mücadelesi var. Ve bugün bu mücadele her yerde Sayın Abdullah Öcalan’ın evrenselleşen paradigmasıyla devam etmektedir” şeklinde konuştu.
‘KADINLAR KOMPLOYU BOŞA ÇIKARDI’
Kadınların özgürlük mücadelesiyle komployu boşa çıkardığını vurgulayan Uzunay, kadınların PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın “Savaşan kadın özgürleşir, özgürleşen kadın güzelleşir, güzelleşen kadın sevilir” tespitinin doğruluğunu ortaya koyduğunu söyledi. Uzunay, şunları söyledi: “Kadınlar, Sayın Abdullah Öcalan’ın paradigmasıyla her alanda mücadelesini sürdürüyor ve çok güçlü bir mücadelede ortaya koydular. Ağır bedeller ödedik, Kürt kadın hareketi direnerek 9 Ekim komplosunu boşa çıkardı. Rojava’da özgürlüğü getiren kadın mücadelesi, tecridi de komployu da boşa çıkararak mücadeleye devam etti. Yıllardır süre gelen ve evrenselleşen paradigma, kadınlar öncülüğünde şimdi çok daha güçlü. Uluslararası komployu boşa çıkaran Kürt kadın hareketi, Sayın Abdullah Öcalan’ın paradigmasıyla daha güçlü olduklarını gözler önüne serdi. Bugün paradigma, kadınlar ve gençler öncülüğünde evrenselleşti.”
‘HER SOKAK EYLEM ALANINA DÖNÜŞMELİ’
Komploda yer alan uluslararası güçlerin tecritteki rolüne değinen Uzunay, Abdullah Öcalan’dan 31 aydır haber alınamamasına rağmen CPT’nin sessizliğini sürdürdüğünü kaydetti. Uzunay, Türkiye’nin bir tecrit devleti haline geldiğini belirterek, “Bu tecridin lağvedilmesi için daha çok mücadele etmek gerekiyor. Kürt halkı ve Kürt siyasetini yürüten öncüler, kadınlar ve gençler, tecridin kırılması yönünde daha güçlü mücadele vermeli. Bütün halklar tecridi iyi anlamalı ve tecride karşı eylemsellikle cevap vermeli. Her sokak, her mahalle eylem alanına dönüşmelidir” diye seslendi.
MA / Ruken Polat