AMED/ÊLIH - İnsan hakları savunucuları ve kayıp yakınlarının Êlih ve Amed’te yaptığı açıklamalarda Farqîn’de kaybettirilen Ahmet Biçimli’nin hikayesi okunarak, “Geçmişle yüzleşilmeli” mesajı verildi.
İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) ve kayıp yakınlarının “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” eylemi 764’üncü haftasında Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı’ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde yapılan açıklama ile devam etti. Eyleme, kayıp yakınları, insan hakları savunucuları katıldı. Kayıpların fotoğraflarının yer aldığı pankartı açan aileler, kaybedilen ve faili meçhul cinayetlerde katledilen yakınlarının fotoğraflarını taşıdı.
Bu hafta Amed’in Farqin (Silvan) ilçesinde 20 Eylül 1994’de kaçırılan ve bir daha haber alınamayan 55 yaşındaki Ahmet Biçimli’nin akıbeti soruldu. İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Yakup Güven kayıpların akıbetini sormaya devam edeceklerini söyledi.
İHD Amed Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Baver Çindemir, Ahmet Biçimli'nin kayıp hikâyesini okudu.
Evli ve 7 çocuk babası olan 55 yaşındaki Ahmet Biçimli’nin Amed’in Farqîn’in (Silvan) Korit (Umur) köyünde yaşadığını dile getiren Çindemir, şunları söyledi: “ 1994 yılı ortalarında eşi ve yengesiyle birlikte köyünden Silvan'a gitmek üzere yola çıkan Ahmet Biçimli'yi yolda yüzleri maskeli bir grup Hizbullahçı durdurdu. Kimlik kontrolü ve üst araması yapmak isteyen grupla tartışınca ‘ayağını denk alması’ yönünde tehdit edildi. Bir kere de eşiyle yalnızken Ahmet Biçimli'yi kimlik kontrolü yapmak için durdurdular. Sürekli tehditler alıyordu.
ZORLA ARACA BİNDİRİLDİ
Bu olaylardan yaklaşık beş ay sonra, 20 Eylül 1994'te yine Silvan'a doğru giderken Heremşeytan köyü civarında Hizbullahçılar tarafından yine önü kesildi, o bölgede çobanlık yapanların anlattığına göre arkadan gözleri bağlanarak beyaz bir arabaya zorla bindirildi ve götürüldü. O gün olayı gören çoban daha sonra gördüklerini inkâr etti, tanıklık yapmak istemedi. Akşam eve dönmeyince endişelenen ailesi o gün Silvan'a giden tanıdıklarına Ahmet'i sordu ancak bilgi alamadı. Eşi, oğluyla beraber Silvan İlçe Jandarma Komutanlığı’na giderek Ahmet'in akıbetini sordu ancak oradan da herhangi bir bilgi alamadı. Daha sonra Hizbullah sığınaklarının olduğu bilinen bir köye o gün gözleri bağlı birinin götürüldüğünü öğrendiler. Aracı olabileceğini söyleyen köylüler bir miktar para hazırlamalarını, belki o şekilde Ahmet Biçimli'yi kurtarabileceklerini söylediler. Aile parayı hazırladı, ancak herhangi bir sonuç alamadı. Biçimli ailesinin devlet kuruluşları nezdinde yaptıkları tüm girişimler sonuçsuz kaldı. Ahmet Biçimli'den o günden sonra bir daha haber alınamadı.”
Açıklama oturma eylemi ardından sona erdi.
ÊLIH
Êlih’te İHD ve kayıp yakınları, eylemlerinin 600'üncü haftasında Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. "Ortak hafızanın adalet ve hakikatin peşinde 600 hafta" pankartının açıldığı eylemde, kayıpların fotoğrafları taşındı. Eyleme kayıp yakınları, insan hakları savunucuları, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Êlih Şubesi üyeleri, Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma, Dayanışma, Birlik ve Kültür Derneği (MEBYA-DER) Şubesi yöneticileri, Êlih Barosu, HDP, DBP ve Yeşil Sol Parti, Êlih Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleri ile çok sayıda yurttaş katıldı. Bu haftaki eylem kitlesel geçerken, basın metnini İHD Êlih Şube Eşbaşkanı Rumeysa Deniz Kaya okudu.
Kaya, devletin artık kayıp gerçeğiyle acilen yüzleşmesi gerektiğini belirterek, “Kimine göre düşük yoğunluklu savaş, kimine göre de ‘Gayri Nizami Harp’ olarak da anılan ve özellikle 90’lı yıllarda coğrafyamızda yoğun bir çatışma hali yaşandı. Bu çatışmalı sürecin en ağır bedelini yine sivil yurttaşlarımız ödedi” dedi.
‘SUÇLAR İŞLENMEYE DEVAM EDİYOR
Türkiye’den Sri Lanka’ya, Pakistan’dan Irak’a, Suriye'den Mısır’a kadar dünyanın çeşitli bölgelerinde düzen karşıtı insanlara karşı hala bu suçların uygulandığına dikkat çeken Kaya, "Hafıza Merkezi ve İnsan Hakları Derneği’nin verilerine göre, ülkemizde ağırlıklı olarak 1980-2001 yılları arasında olmak üzere bin 388 kişi devletin kolluk güçleri ve ona bağlı paramiliter unsurlar tarafından zorla kaybedildi. Elbette ki gerçek rakamların bunun çok üzerinde olduğunu biliyoruz. Aynı dönem içerisinde ayrıca binlerce faili meçhul siyasi cinayetler işlendi. Bu dönemin askeri, idari ve siyasi sorumluları hiçbir zaman gerçek anlamda soruşturulmadı, yargılanmadı ve hukuk önünde hesap vermedi. Zorla kaybetme insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Hiçbir savaş gerekçesi, savaş ilanı, iç siyasi istikrarsızlık ya da olağanüstü haller zorla kaybedilmeleri haklı çıkaramaz. Birleşmiş Milletler Zorla Kaybedilmelere Karşı Herkesin Korunmasına Dair Bildirisi devletlerin sorumluluklarını net bir şekilde hatırlatmaktadır" ifadelerini kullandı.
‘ETKİN BİR YARGILAMA YAPILMALI’
Kaya insan hakları savunucuları olarak taleplerini şöyle sıraladı: “Her şeyden önce zorla kaybettirilenlerin akıbetleri ortaya çıkarılmalı ve zorla kaybedilenlerin bulunması, faili meçhul cinayetler sonucu katledilenlerin faillerinin ortaya çıkarılması için devletin tüm arşivlerini açması gerekmektedir. Toplu mezarların Minnesota Protokolü çerçevesinde usulüne uygun açılması ve faillerin yargı önünde hesap vermesi sağlanmalıdır. Hükümeti, ‘BM Kişilerin Gözaltında Kayıptan Korunmaları ile İlgili Uluslararası Sözleşme’yi imzalamaya ve sözleşme gereklerini yerine getirmeye davet ediyoruz. Türkiye’nin Uluslararası Ceza Mahkemesini kuran Roma Statüsüne taraf olması gerektiğini hatırlatıyoruz. İçinde bulunduğunuz zaman diliminde Cemil Kırbayır dosyasında olduğu gibi geçmişte yaşanmış birçok katliam ve kayıp davaları maalesef bugün zamanaşımına uğramış durumdadır. Tüm kayıp vakaları konusunda etkin bir yargılama yürütmeye, uluslararası sözleşmeler uyarınca bu suçlar için zamanaşımı hükümlerini dikkate almamaya çağırıyoruz. Bu topraklarda bir daha benzer acıların yaşanmaması, hakikatlerin ortaya çıkarılması ve toplumsal barışın tesisi için ‘Geçmişle Yüzleşme ve Hakikatleri Araştırma Komisyonu’ kurulmasını talep ediyoruz.”
Açıklama oturma eylemi ile son buldu.