İZMİR - İmralı tecridine karşı 2013 yılında bedenini ateşe veren Masum Özen, bıraktığı son mektubunda, “Önder Apo'nun varlığı kabul edilmeli. Bu topraklarda isyan ve özgürlük, yaşam statüsü isteminden vazgeçilmemiştir" diye belirtmişti.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın “Üçüncü Dünya Savaşı’nın başlangıcı” tespitinde bulunduğu uluslararası komplo, Amerikan Birleşik Devletleri’nin (ABD) öncülüğünde uluslararası güçlerin dahil olmasıyla ilk olarak 6 Mayıs 1996’da imha planıyla devreye konuldu. Abdullah Öcalan’ın Suriye’de bulunduğu bir evin yakınlarında bombalı suikastla başlayan planın sonuçsuz kalmasıyla, bu kez tasfiye planı devreye konuldu. Baskılara karşı boyun eğen Şam hükümetinin baskısıyla 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkan Abdullah Öcalan, Moskova’dan Roma’ya, Atina’dan Nairobi’ye çarmıha gerildi. İmha ve tasfiye planlarını boşa çıkaran Abdullah Öcalan, 15 Şubat 1999’da idam cezasıyla arandığı Türkiye’ye getirilerek, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne konuldu.
Uluslararası komploya karşı ayağa kalkan Kürtler, “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemleriyle Abdullah Öcalan’ın etrafında ateşten çember oluşturdu. Bu eylemler, komplonun başladığı 9 Ekim 1998’de Mereş’te bulunan cezaevinde bedenini veren Mehmet Halit Oral tarafından başlatıldı. Komploya karşı cezaevlerinden Kurdistan’a, Türkiye’den dünyaya yayılan bu eylemler, daha sonra derinleştirilen İmralı tecrit sistemine karşı sürdürüldü.
İmralı tecrit protesto eden Masum Özen de 28 Aralık 2013’te İzmir Bayraklı’da bulunan Barış Anıtı yakınlarında bedenini ateşe verdi. 15 Ağustos 1992’de Mêrdîn’in Stewrê ilçesine bağlı Dengiza (Serenli) köyünde dünyaya gelen Özen, devlet baskılarıyla çocuk yaşta tanıştı. Devletin baskıları nedeniyle Özen ailesi Mêrdîn merkeze göç etti. Özen ailesinin çocuğu Halit Özen, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük uluslararası komploya karşı 1999 yılında PKK’ye katıldı ve 2004 yılında Cûdî Dağı’nda çıkan bir çatışmada yaşamını yitirdi. Aile ise 2002 yılında ekonomik nedenlerden dolayı İzmir’in Bayraklı ilçesine göç etti. İzmir’e gelmesinin ardından ailenin bir diğer çocuğu Şükran Özen de 2007 yılında PKK’ye katıldı. DAİŞ’in saldırıları üzerine Kuzey ve Doğu Suriye’ye geçen Şükran Özen, 2017 yılında çıkan bir çatışmada yaşamını yitirdi.
Masum Özen'in gerçekleştirdiği eylemin ardından Kırıklar Cezaevi'nde birlikte kaldığı tutuklular, Özen’e ait bir mektubu ve anılarını “Mirin jî jiyan jî bi bi rûmete” isimli kitapta bir araya getirdi.
MASUM ÖZER’İN SON MEKTUBU
Kitapya yer alan ve Özen’in gerçekleştirdiği eylem öncesi bıraktığı son mektubu şöyle: “İnsanın neler yaptığı ve niçin yaşadığı elbette cevap bulması gereken yönlendir. Günümüzde binlerce yıl önce de insanlık bu soruyla karşılaşmıştır. Bu sorular insanın beyninde dolanıp durmuş ve cevabı kısmen de olsa bulunmuştur. Onun içindir ki tarihin despot zihniyetine karşı baş kaldırılanlar başlamış ve isyan geleneği yaratılmıştır. Bu gelenek, sadece bir yerle sınırlı bir olay halinden çıkıp dünyada bir meşale gibi yanmaya başlamıştır. Tarih artık girdabı yaşamaktadır, Onun içindir ki ezilenlerin sesi artık dalga dalga büyümekte ve değişip dönüşen destansı yüzler bir bir açığa çıkmaktadır.
AMACA ULAŞMA HEDEFİ
Ölümlerin, katliamların sıradanlaştığı bir dünyada, insanın tek sözü özgürlük oluyor. Özgür yaşama ve yaşatma geleneği oluyor. Bu uğurda ölmek de amaca ulaşma hedefidir. İnsan beni değil de, bizi ve çoğulculuğu düşündüğünde, tarihteki önderlerin öldürülmesinde bile ardında yarattığı devrimsel gücün hala inadına amacına kilitlendiğini görüyor. Kapitalist modernite avcıları bunu unutmamalıdır ki; Bu topraklarda öldürecekleri her önderi, fiziken öldürebilirler ancak hiç yok olmazlar. Tarihteki birçok önder, peygamber, bilge bunlara örnektir. Ama ardından yükselen özgürlük sesi, hiçbir zaman yok edilememiştir. Bu doğrultuda doğup büyüdüğümüz Kürdistan topraklarında bu örnek haddinden fazla ve açık bir gerçektir. Ama unutulmaması gereken; Bu topraklarda isyan ve özgürlük, yaşam statüsü isteminden vazgeçilmemiştir.
ÖZGÜR GELECEK İNŞASI
İhanetler, katliamlar ve talanlardan defalarca geçen Kürt halkı ilk defa bu kadar istemi olan özgür yaşama yaklaşmıştır. 1970'lerin başında doğuşu başlayan ve bütün Kürdistan parçalarına yayılan, bütün bir Kürdistan şiarını yaratmada kararlı olan PKK hareketi ve önderi Sayın Abdullah Öcalan adım adım özgür bir gelecek inşa etmekte ve kararlılıkla devam etmektedir. Tarihin yarattığı bir iklim, günümüz dünyasında nasıl yaşanılması sorusuna verilen cevap ve pratiklerle bu süreç TC ve Kapitalist Modernite zihniyetini bugün bir çıkmaza sokmuştur. Önder Apo' nun uluslararası bir komplo ile İmralı Adası'nda tutulması, PKK Hareketi ile devrime kilitlenen Kürt halkı direnişinin yoluna devam etmesine ve devrimin inşa temelini gerçekleştirmesinde TC ve Kapitalist Modernite engel olamamıştır. Bu nedenle TC Hükümeti ve Kapitalist Modernite zihniyetini tamamıyla ortadan kaldırmak için büyük bir uğraş içinde bulunmuştur. Gelinen aşamada görülen odur ki; TC Hükümeti yaptığı katliamlarla istediğini elde edememiştir.
DİRENİŞ AMACINA ULAŞACAK
Kürt halkının özgür yaşamı yaratma, yaşama ve yaşatma ısrarı karşısında direnememiş ve Önder Apo'ya gitmek zorunda kalmıştır. Ancak 10 aylık bir 'Ateşkes' olmasına rağmen, TC Hükümeti ve yandaşları Kürt halkının taleplerini ve Önder Apo'nun istemlerini yerine getirmemiştir. Bunlar yetmezmiş gibi, Kürt halkını katletmeye ve tutuklamaya tabi tutmuştur. TC Hükümeti, sürece olumlu yaklaşmamış ve çözüme olan anlayışını açıkça düşmanlığını konuşturmuştur. Önder Apo' nun yaşamdaki amacı ve özgürlük direnişi, Kürdistan topraklarının dışına yayılmış ve ezilen halkların direnişini de etkilemiştir. Ama Kapitalist Modernite zihniyeti unutmamalıdır ki; Direniş ve serhildan ruhuyla mücadeleye başlayan PKK-Kürt halkı, amacına ulaşmadan durmayacak. T.C.'nin bunu böyle bilmesi ve algılaması yerinde olacaktır. Önder Apo'nun varlığı kabul edilmeli ve Önder Apo ile özgür yaşama hazır olunmalıdır.
BAŞKAN APO’YA BORÇLUYUZ
Bize, özgür yaşam kapısını açtıran Başkan Apo'ya sonsuz borçluyuz! Mazlumların, Kemallerin başlatmış olduğu direnişe binlerce Kürt evladı dahil olmuştur. Zîlanların, Bêritanların özgür yaşama olan sevdaları, Nûdaların, Rojînlerin, Gulanların dahiliyeti ile düşman aklında büyük patlamayı yaratmıştır. Dağlarda bütünleşen yaşam, artık önünde hiçbir engel kabul edilmeyecektir. Her bir Kürt bireyi, dağda da zindanda da direnişini sürdürmeyi bilmiş ve özgürlüğe olan inancını kaybetmemiştir. Müslümlerin, Mustafaların, Evrimlerin yaptığı eylem, eylem çizgisi kutsal ve ağır sorumlulukla önümde durmaktadır. Onların başlatmış olduğu yolda yürümek ve özgür yaşama isteği ile bize direniş geleneğinde büyük pay sahibi PKK Hareketi ve onurlu Kürt halkına, Kürdistan şehitleri, bunun genel bileşkesi olan Başkan Apo'ya sonsuz şükranlarımı iletiyorum.
Böylesine kirletilmiş bir yaşam içinden, bize özgür yaşam kapısını açtıran ve direnişi sağlayan Önder Apo felsefesinin amacına ulaşacağına olan inancımla, devrimci selam ve saygılarımla...”
‘ABDULLAH ÖCALAN'I ÇOK SEVİYORDU’
İmralı tecridine karşı bedenini ateşe veren Özen’in babası Burhan Özen (71), oğlunu ve gerçekleştirdiği eylemi anlattı. Baba Özen, oğlunun eylemi gerçekleştirdiği gün benzin bidonu alıp bir dükkana bıraktığını ve ondan sonra eve geldiğini, beraber yemek yedikten sonra “İşim var gitmem gerekiyor” diyerek evden çıktığını anlattı. Baba Özen, “Sonraki gün polis gelip Masum'u sordu. Bizde 'bilmiyoruz' dedik. Daha sonra polisler, 'Bir cenaze aldık, gelin bakın, oğlunuzun olabilir’ dedi. Abisi gitti, teşhis ettikten sonra Masum olduğunu anladık. Ardından bir mektup bıraktı ama polisler aldı, bize vermedi. Savcılığa, emniyete gittim ama bize vermediler. Oğlum Öcalan’ı çok seviyordu. Öcalan’dan söz açılınca üzülüyordu. Kendini yaktığı sırada orada bulunan bir bekçi, ‘kendini yaktı ama nasıl olduğunu görmedik’ dedi. O bekçi bize bilgi vermedi. Ama birilerine ‘Kendini ateşe verdiğinde 'Biji Serok Apo diye bağırdı’ demiş. Oğlumun cezaevindeki arkadaşları daha sonra onu anlatan bir kitap yazdılar” dedi.
MA / Delal Akyüz