İSTANBUL - PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununun çözümünde çok önemli bir aktör olduğunu belirten Ahmet Faruk Ünsal, yeni yüzyılda çözümsüzlüğün sürdürülemeyeceğini, yeni adımların atılması gerektiğini vurguladı.
Ulus devletlerin politikaları sonucu yüz yıl önce dört parçaya bölünen Kürtler, PKK’nin kuruluşuyla yeniden tarih sahnesine çıktı. Kürt sorununda demokratik ısrarıyla yola çıkan PKK Lideri Abdullah Öcalan, küresel güçlerin Ortadoğu’ya dönük planlarıyla uluslararası komployla gardiyan rolü verilen Türkiye’ye getirilerek ağır tecrit koşullarına alındı. Kürt sorununda demokratik çözüm ısrarıyla komployu boşa çıkaran Abdullah Öcalan, 25 yıldır tutulduğu İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde bu ısrarını sürdürdü. Nitekim Abdullah Öcalan, devlet ile diyalog sürecinin başladığı 2013 yılında yapılan ilk görüşmede “20 yıldır barış için uğraşıyorum” ifadelerinde bulundu.
Abdullah Öcalan’ın çözüm ısrarıyla Dolmabahçe Mutabakatı’yla tarihi noktaya gelen bu süreç, AKP iktidarı 30 Ekim 2014 tarihli Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında karar altına aldığı ‘Çöktürme Planı’ kapsamında 5 Nisan 2015’te görüşmeleri sonlandırdı, 7 Haziran seçimlerinde tek başına iktidar olma vasfını kaybetmesiyle de 24 Temmuz 2015’te savaş konseptini devreye koydu.
Abdullah Öcalan ile devlet heyeti arasında 2013 ile 2015 yılları arasında süren görüşmeler sırasında kurulan Akil İnsanlar Heyeti’nde yer alan dönemin İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal, Kürt sorununda çözümsüzlük ısrarı ve sonuçlarına dair değerlendirmelerde bulundu.
ÇÖZÜM İÇİN EN BÜYÜK FIRSAT
Cumhuriyet rejiminin Kürt karşıtlığı üzerinden kodlandığını belirten Ünsal, bu durumun Kürt sorununu ülkenin temel sorunu haline getirdiğini dile getirdi. Ünsal, yüzyıllık Cumhuriyet tarihinde Kürt sorununun çözümüne dönük en büyük fırsatın 2013-2015 yıllarını kapsayan “çözüm süreci” ile ortaya çıktığının altını çizdi. O dönem oluşturulan Akil İnsanlar Heyeti içerisinde yer almasının da kendisi açısından çok önemli olduğunu vurgulayan Ünsal, “Doğrusu çok önemli bir meselenin çözümünde yer almak, bir kere tarihi bir sorumluluktu. En azından 50 bin insanın hayatını kaybettiği, toplumsal kırılmaların yaşandığı, büyük ekonomik maliyetleri yüklenmek zorunda kaldığınız, bir tarafıyla sadece Türkiye'yi değil, Irak, Suriye ve İran topraklarında yaşayan Kürtler için de ilham olabilecek örnekliğin inşasında rol almak, gerçekten istisnai bir durumdu ve tarihi bir sorumluluktu” dedi.
ABDULLAH ÖCALAN’IN MUHATAPLIĞI
Devletin bu süreçte muhataplık sorununu aşarak doğrudan Abdullah Öcalan ve PKK’yi muhatap almasını, sürece dair atılan en büyük adım olduğunu söyleyen Ünsal, bunun topluma da pozitif anlamda etki ettiğini kaydetti. Ünsal, şunları söyledi: “Türkiye’de siyaset normalde egemenlik pratiğinin bir inşası olarak tabandan yukarı değil, genellikle yukarıdan aşağıya doğru yapılıyor ancak devlet bu süreçte PKK’yi muhatap aldığını ilan etti ki bence bu çok önemli bir kırılma noktasıydı. Barış süreci içeride iktidarın ya da Kürt merkezli siyaset yapan siyasal partilerin önünü açan bir etki doğurdu. Yani bir yere iyi gözle bakınca, toplum da iyi gözle bakıyor. Normalde PKK’nin, Kandil’in muhatap olarak görülmesi, Öcalan'ın doğrudan bir aktör olarak kabul edilmesi, HDP’nin Kandil, Öcalan ve iktidar arasında bir role bürünmesi, Türkiye toplumuna kabul ettirilebilecek şeyler değildi. İktidar doğru bir süreç başlattığı zaman, toplum da çok rahat dönüşebiliyor.”
İKTİDARIN ATTIĞI YANLIŞ ADIMLAR
Ancak başlatılan sürecin ardından iktidarın birçok noktada yanlış adımlar attığını söyleyen Ünsal, özellikle sorunun çözümü açısından oluşturulan Akil İnsanlar Heyeti ve diğer yapıların iktidar tarafından suiistimal edildiğini belirtti. Ünsal, “Bu süreçte tamamlayıcı kurumlar iktidar tarafından bir türlü yerine getirilmediği ve ikame edilmediği için, sürecin akamete uğradığı kanaatindeyim. Mesela Akil İnsanlar bu süreçte meselenin hem beşeri hem ekonomik maliyeti hem de bunun Türkiye’ye getireceği potansiyel büyüme imkanlarını anlattı ve toplum da büyük ölçüde ikna oldu ama bu meselenin takibini yapacak bir mekanizma kurulmadı. Yani bir gözlem heyeti inşa edilebilmiş olsaydı, tarafların birbirlerine verdikleri sözleri, yerine getirmekle yükümlü oldukları ev ödevlerinin ne kadarını yapıp, ne kadarını yapmadıklarını bu tarafsız gözlem heyeti tarafından kontrol edebilirdi. İktidar bunu inşa edebilmiş olsaydı, bu süreç daha sağlıklı giderdi. Kaldı ki bu tür uluslararası meselelerin ayağı bu şekilde oluşuyor” şeklinde konuştu.
İKTİDAR ‘ÇÖZÜM’ SAMİMİYETSİZLİĞİ
İktidarın sorunun çözümünde samimi olmadığını dile getiren Ünsal, iktidarın kimi farklı hesaplarının olduğunu dile getirdi. Ünsal, “O dönemde ortaya çıkan Arap Baharı sürecinde Arap ülkelerinde meydana gelen ayaklanmaların Arap devletlerini ve merkezi otoritelerini dağıtması süreci yaşanıyordu. Arap Baharı dalgaları Suriye kıyılarına vurmaya başladığında, diğer beş Arap ülkesinde de gördüğümüz gibi Suriye'de merkezi iktidarı çökerteceği düşünülüyordu. AKP’nin de merkezi otoritenin dağılmasının Kuzey Suriye'de bir Kürt yapısı ortaya çıkartması ihtimalini görerek, bir ön alma olarak yaklaştığı kanaatindeyim. Çözmek için yaklaşmış olsaydı, çözüm sürecinin gerek bizim Kürt illerindeki büyük sempatisi gerek İç Anadolu ve Karadeniz’de dahil olmak üzere sürece desteğin kısmen daha düşük olduğu yerlerde bile bu meselenin çözülmesine dair talebi dikkate alarak, meselenin çözümüne dair anayasal, yasal ya da idari tedbir ve değişiklikleri yapabilirdi ama bunu yapmadı” diye konuştu.
KÜRT SORUNUNUN BUGÜNE ETKİLERİ
Kürt sorununun bugün daha can yakıcı hale dönüştüğünü belirten Ünsal, yaşanan temel krizlerin Kürt sorununun çözülmemesinden kaynaklı olduğuna işaret etti. Ünsal, “Kürt meselesine hak temelli baktığınız zaman, Kürtler açısından son derece meşru taleplerin devletin katına çıkması, orada kabul görmesi gibi bir tarafı var ama hem Kürtler hem Türkler bakımından bir ekonomik maliyetinin olduğu da bir gerçek. Çünkü nihayetinde adına savaş deseniz de demeseniz de bugün çok ağır ekonomik maliyetler yüklenen bir askeri operasyonlar süreci yaşanıyor. Bir taraftan Irak ve Suriye Kurdistan’ında, bir taraftan da Türkiye kendi toprakları içerisinde de bu devam ediyor. Bu mesele çözülmüş olsa oraya harcanan bu kaynaklar, elbette iş alanlarına, kalkınmaya, hastanelere, okula, yola, barajlara harcanacaktı. Ancak gelinen noktada insanın temel ihtiyaçlarına dönük ekonomik potansiyeli maalesef askeri ya da işte asayiş operasyonlarında harap ediyoruz” diye belirtti.
‘ÖCALAN ÇOK ÖNEMLİ BİR AKTÖR’
Bugün gelinen aşamada 31 aydır hiçbir şekilde haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük yürütülen ağır tecrit koşullarının da Kürt sorunun çözümsüzlüğüyle doğrudan bağlantılı olduğunun altını çizen Ünsal, bu durumun hukuka aykırı olduğunu söyledi. Ünsal, “Öcalan’ın bir tecrit altında tutulması, yani avukatlarıyla ve ailesiyle görüşmesinin mutlak anlamda kesilmiş olması, Türkiye'nin kendi mevzuatı bakımından da kendi hukukuyla da uyuşmayan bir durum. Politik olarak da Kürt sorunu, Öcalan'ın çok önemli politik bir aktör olduğu bir vakadır. Zaten devletin 2013’te Öcalan’ı muhatap alması, devletinde bir anlamda itiraf ettiği bir durum. Bu muhataplığın 2013-2015 arasında çatışmaların olmadığı, toplumda çok iyi ilişkilerin kurulması gibi faydalarını gördük. O halde bu faydadan geri kalmanın politik akılla bir ilişkisi, bir bağlantısı yok. O halde niye devam ediyor bu tecrit durumu?” diye sordu.
‘ÇÖZÜM İÇİN YENİ ADIMLAR ATILMALI’
Kürt sorunun yeni yüzyılda sürdürülemeyeceğini, bu nedenle yeni yüzyılda çözüme dönük yeni adımların atılması gerektiğinin altını çizen Ünsal, ancak mevcut tabloda iktidarın aksine bir tutum sergilediğini belirtti. Ünsal, şöyle konuştu: “Hiç şüphesiz ve tartışmasız böyle bir süreç başlamalı. Böyle bir süreç olursa, tabii ki sorumluluk duygusunun bir gereği olarak bende bu süreçte rol almak isterim. Ama şu anda ‘Tekrar Türkiye'deki siyasal iktidar böyle bir iş yapar mı?’ diye bir soru olursa, açıkçası hükümet koalisyonunun terkibine baktığınız zaman maalesef çok umutlu olamıyoruz. MHP’nin orada ağırlıklı bir rolünün olması, çözüm sürecine dönük siyasal aklın oluşmasında olumsuz bir faktör olacaktır.”
‘YENİ BİR ANAYASADA KÜRTLER OLMALI’
Yeni Anayasa değişikliği tartışmalarına dair Ünsal, olası bir Anayasa değişikliğinde Kürt sorununun görmezden gelinemeyeceğini belirterek, bu noktada Kürtlerin temel taleplerinin karşılanmasına dönük bir değişikliğe gidilmesi gerektiğinin altını çizdi. Ünsal, “Madem bir Anayasa değişikliği ihtiyacı var ve madem bu Anayasa değişikliği için Meclis’te bir sayısal çoğunluğa ihtiyaç var, o halde hem iktidarın hem de Yeşil Sol Parti’nin yapması gereken şey, Kürtlerin ulusal taleplerini anayasal bir güvenceye alacak meseleleri oturup konuşması gerekiyor. Bu çok iyi bir imkan, çünkü Türkiye’de Anayasa’nın değiştirileceği bir süreç her zaman yaşanmıyor. Anayasayı değiştirecek bir irade ortaya koyuyorsanız, o halde Kürtlerin de bir millet, ulus olmaktan kaynaklı taleplerini, dil ve vatandaşlık tanımını dikkate alacak bir anayasa değişikliği yapın. Bu aynı zamanda cumhuriyetin kuruluş DNA’sından kaynaklı problemlerinin aşılmasında önemli bir adım olur” dedi.
MA / İbrahim Irmak