İZMİR - Gezi eylemleri sonrası kurulan Harmandalı Kültür-Sanat Derneği, "Başka bir mahalle mümkün" şiarıyla dayanışma kültürünü yaşatıyor. Selçuk Koçak, derneğin öz örgütlülük, kolektif çaba ve emek hukuku ilkelerine dayandığını söyledi.
İstanbul Taksim'deki Gezi Parkı'nda 2013 yılının Mayıs ayında başlayan kolektif eylemler, farklı toplumsal, ideolojik ve politik kesimleri buluşturarak, dayanışma kültürünü de açığa çıkardı. O dönemin ardından kurulan dayanışma ağlarından biri de İzmir’in Çiğli ilçesine bağlı Harmandalı Mahallesi'nde kurulan Harmandalı Kültür Sanat Derneği ve bünyesinde kurulan Yeni Hayat Kooperatifi.
Gezi eylemleri sonrası halk formları başlarken, Harmandalı Halk Forumu 2013 yılının Aralık dernekleşti, ardından Yeni Hayat Kooperatifi'nin kurulmasına öncülük etti. Daha çok mahalledeki, kadınlar, gençler ve işçilerle ilgili çalışma yürüten dernek, kültür sanat çalışmalarını yaygınlaştırmak, kadınları üretime teşvik etmek faaliyetlerinin yanı sıra işsiz kalan işçilere ve iş cinayetlerinde yaşamını yitiren işçilerin ailelerine de destek veriyor. Kooperatifin geliri ise derneğin faaliyet alanlarına göre kullanılıyor.
Harmandalı Kültür Sanat Derneği ve Yeni Hayat Kooperatifi üyesi Selçuk Koçak ile yola çıkış hikayelerini, Gezi eylemlerinin etkisini ve faaliyetlerini konuştuk.
DAYANIŞMA KÜLTÜRÜNÜ GELİŞTİRDİ
"Başka bir mahalle mümkün" diyerek yola çıktıklarını belirten Koçak, iktidarın son 10 yılı Gezi eylemlerinde açığa çıkan dayanışmayı dağıtmaya çalışmakla geçirdiğini söyledi. İnsanların bir arada huzur içerisinde yaşayabilecekleri bir ortamın oluşmasından korkulduğuna dikkat çeken Koçak, "Önümüze koyduğumuz hedefler yüzde yüz gerçekleşti diyemeyiz. Ama süreçlerden iyi hamlelerle çıkılmış görünüyor. Bu örgütlü ve insanların birbirini düşündüğü dayanışma ağı bir grup insanda kültür haline geldi. Doğal olarak bu anlamda başarılıyız" diye belirtti.
ÖZ ÖRGÜTLÜLÜK, KOLEKTİF ÇABA, EMEK
Gezi'nin dayanışma ruhunun Harmandalı'da yaşatıldığını belirten Koçak, derneğin 3 temel ilkesi olduğunu aktararak, ekledi: "İlki öz örgütlülük. Yani toplumsal sorunları, bunu yaşayan insanların çözebileceğini düşünüyoruz. İkincisi kolektif çaba. Bunun için yan yana geliş ve dayanışma ilişkisi oluşturulması gerekiyor. Üçüncü ise emek hukuku. Yan yana gelip hareket etmeliyiz ki öz örgütlülük ve kolektif çabanın güven ilişkisi içerisinde karşılığı olsun. Bunlar olduktan sonra insanlar hiç tanımadıkları insanlara oy vermek yerine gündelik hayatta hayatı değiştiren bir bakış açısı ve müdahale aracına sahip olur. Böylece insanlar yaşadıkları hayat hakkında söz söyleyebildikleri mecralara sahip olur."
GELİR 3 KUMBARADA TOPLANIYOR
Dernek bünyesinde kurulan kooperatifin ise patronsuz ve ortaklara pay dağıtmayan bir yapıda olduğunu söyleyen Koçak, burada elde edilen gelirin 3 kumbarada toplandığını aktardı. Bu kumbaraların kültür-sanat, emek ve kadın kumbarası olduğunu belirten Koçak, “Eğitim, kültür-sanat kumbarası ile bu işlerle uğraşan diğer derneklere de yardımcı olmayı hedefledik. Tekstil, inşaat ve hizmet sektöründe çalışan çok fazla insan var ve bu sektörlerde hak gaspı oldukça yoğun. İnsanlar hem bu hak gasplarıyla nasıl başa çıkacaklarına dair bilgileniyor hem de dava süreçlerinde kumbara ile destekleniyor. Yine çok fazla iş cinayeti gerçekleşiyor. Burada ailelerin ihtiyaçları konusunda destek olunuyor. Bir de kadın emeği kumbarası var. O da mahalledeki kadınları üretime teşvik etmek, elde edilen gelirle kadınlara olanak sağlayan bir kumbara” ifadelerini kullandı.
KÜLTÜR-SANAT ÇALIŞMALARI
Bu kumbaraların en aktifinin kültür-sanat ve eğitim kumbarası olduğunu belirten Koçak, mahalledeki çocuklara matematik, İngilizce gibi temel derslerin yanı sıra çocuklarla tartıştıkları 'Yaşamı Öğreniyoruz' dersinin olduğunu kaydetti. Koçak, "Bir taraftan da Şuhadap Çocuk'un desteğiyle müzik çalışmaları yürütüyoruz. Çocuklar önce bir koru çalışmasıyla başlıyor ardından temel müzik eğitimi almaya başlıyor. Ardından enstrümanlarını seçiyor ve birebir çalışmaya başlıyorlar, kendi ekiplerini kuruyorlar. Burada 4 kuşak var. Temel ilke, mükemmel müzik anlayışı değil kolektif üretim ve dayanışmadır” dedi.
BİREYSEL DEĞİL TOPLUMSAL KURTULUŞ
Eğitimlerde bireysel kurtuluşun değil toplumsal kurtuluşun önemini anlattıklarını söyleyen Koçak, "Eğitim ve sağlık devletin sosyal devlet anlayışı kapsamında ücretsiz verilmesi gerekiyor. Fakat bu alanlara saldırı olduğu için her yer özel okul ve hastane doldu. Üzerine bir de bireyci bir kurtuluş anlayışı topluma empoze ediliyor. ‘İyi okulda okursan iyi bir işe sahip olursun’ anlayışı yerleşiyor. Biz ise toplumsal yan yana gelişte kimsenin birbirinden değersiz olmadığı düşüncesini anlatıyoruz. Aileler 'Çocuğumuz çok iyi olsun' diye bize geliyor. Ama ne için iyi olacak? Sistemin devam etmesi için mi? Şu an iyi pozisyonlarda olanlar, en alttakileri görmediği için bu toplumsal rahatsızlıklar var. Özellikle bunu anlatmaya çalışıyoruz" diye belirtti.
'BURASI BİR PROTOTİP'
Yola çıkarken bir mahallenin bu şekilde ayakta durup duramayacağını denemek ve bir prototip oluşturmak istediklerini vurgulayan Koçak, şöyle devam etti: "Gezi sürecinde birçok insan yan yana geldi ve evlerine döndüler. Ama bu toplumun içerisindeler. Yan yana gelişi sağlayan düzenekleri oluşturamadığımız için insanlar tekrar sermayenin bizi sıkıştırdığı yere geri döndü. Burası Gezi'den beri devam ediyor.”
MA / Tolga Güney