İSTANBUL - Abdullah Öcalan’a dönük uluslararası komploya en büyük tepki olan “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemine katılan Seyri İpek, direniş çemberi oluşturduklarını belirterek, “Bir çözüm olması gerekiyorsa Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün olması gerekiyor” dedi.
Kürt sorununun demokratik çözümü için yola çıkan PKK Lideri Abdullah Öcalan, Kürtlere dönük imha ve inkar konseptinin yürütücüsü olan uluslararası güçlerin hedefi haline geldi. Amerikan Birleşik Devletleri (ABD) koordinatörlüğünde devreye konulan Abdullah Öcalan’ın imha edilmesi planı gerçekleşmeyince, bu kez etkisizleştirilmesi için komplo planı örüldü. ABD öncülüklü küresel güçlerin Şam hükümetine baskısıyla Abdullah Öcalan’ın 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkmasıyla başlayan uluslararası komplo, Abdullah Öcalan’ın dünyaya açılmasıyla boşa çıkarıldı.
Abdullah Öcalan’ın etkisizleştirilmesiyle hedeflenen Kürtler, komploya karşı aldığı tutumla yeni bir sürece damgasını vurdu. “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemleriyle Abdullah Öcalan’ın etrafında ateşten çember oluşturan Kürtler, uluslararası komploya karşı direniş mesajı verdi.
Seyri İpek
GÜNEŞİMİZİ KARARTAMAZSINIZ
Uluslararası komploya karşı serhildan süreci başlatan Kürtlerin ilk ayağa kalkışı, “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemleri oldu. Mereş’te bulunan cezaevinde 9 Ekim 1998 gecesi bedenini ateşe vererek yaşamını yitiren Mehmet Halit Oral başlattığı eylem, cezaevleri başta olmak üzere Kurdistan, Türkiye ve dünyanın dört bir yanına yayılarak, büyük halk direnişlerine dönüştü. Eylemin fitilini ateşleyen Oral, bıraktığı mektupta şu mesajı vermişti: “Öfkem, kinim ve intikamım büyüktür. Ancak bunu zindanda düşmana karşı kusamıyorum. Bu eylemimle, size olan bağlılığımı bir kez daha göstermek istiyorum. Sizi görme şerefine erişemedim. Ama her zaman kalbimde, yüreğimde hissediyordum sizi. Kuşkusuz eylemim T.C.’ye geri adım attırmayacaktır. Ama şunu çok iyi görecekler ki, size gelecek en ufak bir zararda, tüm halkımız dünyayı başlarına zindan edecektir. Çünkü, eğer bugün bu dünyada bizden bahsediliyorsa ve bizleri bir şey sayıyorlarsa, tamamıyla sizin büyük emek ve çabalarınız sonucudur.”
Cezaevlerine yayılarak devam eden, Rusya’nın başkenti Moskova’da parlamento binası önünde sürmesiyle dünyada yankı bulan ve Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesinden sonra da süren eylemler, 2 Şubat 2006’da Viyan Soran’ın (Leyla Walî Hesen) Federe Kurdistan Bölgesi’nin Heftanîn bölgesinde tecridi protesto etmek amacıyla bedenini ateşe vermesiyle devam etti. Ağır tecrit koşullarında tutulan PKK Lideir Abdullah Öcalan’ın 2007’de zehirlenmesiyle yeniden başladı.
Uluslararası komploya karşı başlatılan ve İmralı tecridini protesto etmek amacıyla 2019 yılına kadar süren eylemlerde, 56 kişi yaşamını yitirdi.
Uluslararası komploya karşı tutulduğu Sakarya’da bulunan cezaevinde 24 Ekim 1998’de bedenini ateşe vererek yaralanan Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Fatih İlçe Eşbaşkanı Seyri İpek, 26’ncı yılında uluslararası komplo ve “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemlerini değerlendirdi.
ABDULLAH ÖCALAN’IN DURUŞU
Uluslararası komplonun PKK Lideri Abdullah Öcalan ve Kürt özgürlük mücadelesinin tasfiyesine yönelik olduğunu ifade eden İpek, Kürt özgürlük mücadelesinin Ortadoğu için bir ışık olduğunu ancak uluslararası güçlerin kendi çıkarları için “karanlık” olarak tanımladığı komployu gerçekleştirdiğini söyledi. Komplonun Abdullah Öcalan’ın “yeni yaşam paradigması, felsefesi ve duruşu” ile boşa çıkarıldığının altını çizen İpek, “Önderliğin (Öcalan) durumu karşısında hepimiz bir arayış ve kaygı içerisindeydik. Önderlik en son Roma’daydı ve o ülkeden o ülkeye gönderiliyordu. Sürekli bir hareket halindeydi. Şu korkuyu yaşayabiliyorduk: Türkiye'ye teslim edilecek. Artık kendi aralarında kirli çıkarları ve hesapları neydi? Bunu da kestirebiliyorduk. O yoğun saldırıların içerisinde, o kargaşanın içerisinde her birimiz, özellikle Kürt halkı ve cezaevinde bulunan arkadaşlar, özgürlük mahkumları, rehin olan arkadaşlar, bu komploya karşı bir duruş, bir direniş hali içerisine girdi” şeklinde konuştu.
DİRENİŞ ÇEMBERİ OLUŞTURULDU
Kürt halkının komploya karşı kenetlendiğini dile getiren İpek, “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemleriyle direniş çemberinin oluştuğunu vurguladı. İlk eylemin Mereş Cezaevi’nde Mehmet Halil Oral tarafından gerçekleştirildiğini hatırlatan İpek, eylemin daha sonra bütün cezaevlerine yayıldığını ifade ederek, şunları söyledi: “Komploya karşı tepkini dile getirip, Önderliği sahiplenmek istiyorsun. Bu komplonun önüne geçmek istiyorsun. ‘Ne yapabilirim?’ yönünde sürekli bir yoğunlaşma içerisindesin. Yaptığın açlık grevleri, kapı vurma eylemleri, bunlar sana az geliyor. Yetersiz geliyor. Daha büyük, daha fedaice eylemlerin yapılması lazım. Çünkü bu karanlık komployu boşa çıkarmak gerekiyor.”
DUYGU VE BİLİNÇ KARARLAŞMASI
“Önderliğin etrafında kenetlenmek gerekiyor” düşüncesiyle komployu boşa çıkarmayı amaçladıklarını söyleyen İpek, gerçekleştirdikleri eylemin önemine vurgu yaptı. İpek, “Bunu yaparken hem duygu hem de bilinç düzeyinde bir kararlaşma yaşıyorsun. Bu eylemi yaptığında, ateşle dans edeceksin. Ve artık Önderliğin etrafında ateşte bir çemberin oluşacak. Bir haftalık süreçten sonra bu eylemi yapma kararı aldım. Daha sonra eylemin amacını yazıya dökerek, Kürt halk önderine, Kürt halkına ve aileme 3 mektup yazdım. ‘Eğer Kürt halk önderini komplodan çıkartabiliyorsak, özgürlüğünü sağlayabiliyorsak, bedenimizle, canımızla, kendimizi yakarak ateşten çember oluşturmak gerekiyorsa, onu da yapmaya hazırız’ diyerek, eylemimin sonunda Beritanlaşmak, Zilanlaşmak ve Semalaşmak istiyordum” ifadelerini kullandı.
EYLEM GÜNÜNÜ ANLATTI
Eylem kararı almasının ardından zaman ve mekan konusunda zorluk yaşadığını dile getiren İpek, o günü şöyle anlattı: “Tüm arkadaşlarımız aşağı katta bulunan yemekhaneye indiler. Son bir yemek yenilip, sabah açlık grevine başlanacaktı. Bu benim için bir fırsat oldu. Kendime yalnız kalma zamanını yaratma içerisine girdim. Arkadaşlar yemeğe çağırdılar, hemen geliyorum deyip, üst kata çıktım. Kolonyayı alıp, lavaboya girdim ve demir kapıyı sürgüledim. Daha sonra kolonyayı üstüme döküp bedenimi ateşe verdim. Önce elim tutuşmuştu, elimle de bütün vücuduma yaymaya başladım alevi. O esnada Önderliği ruhumda, beynimde hissediyordum. O hissimi dışarıya da yansıtmış ki, sonradan arkadaşlar, ‘Önderliği yüreğimde ve beynimde hissediyorum, söylemini sürekli tekrarlıyordun’ dediler. Alevler gürleşince de bir anda boynumun düştüğünü fark ettim. Canım hiç acımıyordu. O an bu eylemin, bu karanlık komplonun bir nebzede olsa önüne geçebileceğinin hissiyatı, bilincine vardım. Boynum düştükten sonra nefes alıp vermekte zorlandım. ‘Güneşimizi Karartamazsınız, bijî Serok Apo’ sloganını attığımda, arkadaşlar aşağıdan duyuyor ve kapıyı kırıyorlar. Arkadaşlar üstündeki kıyafetlerle ateşi söndürmeye çalışıyorlardı.”
HALKIN SERHILDANI ETKİLİ OLDU
“Güneşimizi Karartamazsınız” eylemlerinin birçok cezaevine yayıldığını anımsatan İpek, Abdullah Öcalan etrafında ateşten bir direniş hattının oluşturulduğunun altını çizdi. Bu direnişin Kurdistan, Türkiye ve Avrupa'ya yayıldığını kaydeden İpek, “Hatta Rusya'nın göbeğinde Hükmiye Seyhan arkadaşımız bedenini ateşe verdi. Yine topyekûn bir serhildana dönüşmesi, Önderliğini ve Kürt Özgürlük Hareketi’ni sahiplenmesi komployu boşa düşürdü. Bu sadece kendini yakma eylemleriyle değil, dışarıdaki halkın serhildanı, duruşu da etkili oldu” diye belirtti.
‘FİZİKİ ÖZGÜRLÜK ESAS ALINMALI’
Komplonun boşa çıkarıldığını ancak PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün esas alınması gerektiğinin altını çizen İpek, İmralı tecridine karşı mücadelenin önemine vurgu yaptı. Toplumun bir bütünen tecrit altında olduğunu ifade eden İpek, “Burada bir çözümün olması gerekiyorsa, normal bir yaşamın sürdürülmesi gerekiyorsa, Kürt halk önderinin özgürlüğünün olması gerekiyor. Bizim hedefimiz bu olmalı, İmralı’dan çıkması gerekiyor. O tecridin kırılması gerekiyor” dedi.
MA / Ömer İbrahimoğlu