İZMİR - Uyuşturucu artışından dolayı kaygılı olan İzmir’deki yurttaşlar, denetimin yetersiz olduğunu ve çocukları için kaygılı olduklarını belirtti.
Birleşmiş Milletler Uluslararası Uyuşturucu ve Suç Ofisi'nin (UNODC), Haziran ayında yayınladığı 2023 Dünya Uyuşturucu Raporu'na göre dünya genelinde 2021 yılında 15-64 yaş aralığındaki her 17 kişiden biri uyuşturucu kullanıyor ve son 10 yılda uyuşturucu kullanımı yüzde 23 arttı.
Türkiye’de ise yeterli denetimin olmaması ve toplumsal dayanışmadaki zayıflık nedeniyle uyuşturucu kullanımında ciddi bir artışın olduğu belirtiliyor. Avrupa Uyuşturucu ve Bağımlılık İzleme Merkezi'nin 25 Haziran'da açıkladığı 2023 Avrupa Uyuşturucu Raporu’na göre en yaygın 6 uyuşturucudan 3’ünün en fazla ele geçirildiği ülke Türkiye.
Amed Barosu'nun 21 Eylül'de yayınladığı “Madde Kullanımıyla Mücadeleye Dair” raporunda, uyuşturucu kullanım yaşının 12'nin altına düştüğüne dikkat çekildi. Uyuşturucu kullanımının arttığı kentlerden biri de İzmir. Uyuşturucu kullanımı ve satışının yoğun olduğu İzmir’de emniyet verilerine göre de uyuşturucu kullanımı ve risk analizlerinde Türkiye'de 1'inci sırada yer alıyor.
İzmirli yurttaşlara uyuşturucu kullanımındaki artışı ve toplumsal etkilerini sorduk.
'SONUMUZ İYİ DEĞİL'
Kıymet Çakır, uyuşturucu kullanımında yaşanan artışa dikkat çekerek, çocukların güvende olmadığını söyledi. Çakır, "Kullanım çocuk yaşta başlıyor, sonumuz hiç iyi değil. Bu durumda toplumsal güven ortadan kalkıyor. Bir nesil yok oluyor, kayıp bir nesil doğuyor. Çocuklara sahip çıkamamak geleceğimizin yok edilmesi anlamına geliyor. Bu durum aslında sosyal devlet olamamanın sonuçları. Şartlarda eşitsizlik var. Bununla mücadele için sosyal devlet olmalıyız ve her çocuğa eşit hakları sağlamalıyız. Bütün çocukların yaşam standardı belli düzeyde olmalı ve eğitimlerini alabilmeli" dedi.
'DENETİM ARTMALI'
Barış Yelken, polislerin bu konuda daha fazla bir araştırma yapması gerektiğine işaret ederek, "Arabalarda çok fazla satış yapılıyor. Daha sıkı bir denetim yapılmasını istiyoruz. Bu durum biz de büyük bir korku yaratıyor. Kültür seviyemiz en kötü sıralarda. Bu sorunun üstüne toplum olarak gitmeliyiz" diye belirtti.
'ÇOCUĞUMUZDAN KORKUYORUZ'
Sokakların tehlikeli mekanlar haline geldiğini belirten Sümeyra Yelken, şunları söyledi: "Gerekli denetimler yapılmıyor. Sokaklarda içildiğini görüyoruz. Çocuklarımız alışacak diye korkuyoruz. 'Çocuğumuz büyüdüğünde onların eline düşer mi?’ diye ürküyoruz. Denetimlerin daha sıkı olması lazım. Caydırıcı cezalar verilsin. Bu cezaların az olmasından kaynaklı da rahat olduğunu düşünüyorum."
'DEJENERE BİR TOPLUM OLDUK'
Ahmet Üstünel, uyuşturucu kullanımının ortaokul seviyesine kadar düştüğünü vurguladı. Üstünel, "Uyuşturucu toplumu çürüten bir durum. Şu an ki toplum tamamen dejenere olmuş bir toplum. Ne istediğini bilmeyen, amacı olmayan bir hal aldık. Bunun önüne geçmek için özellikle emniyet tedbirleri almak gerekiyor. Okulların, bulunduğu yerlerde önlemler alınmalı” ifadelerini kullandı.
'KOLAY ULAŞILIYOR'
Sabiha Abu, “Eğer uyuşturucuya çok kolay ulaşılabiliyorsa giderek artması beklenen bir olaydır. Bunun bilerek yapılan bir pazarlama olduğunu düşünüyorum. Akıllı beyinler yerine uyuşuk beyinler isteniyor. Kendini bilmeyen, sorgulamayan bir toplum yaratılmak isteniyor. Bu durum Türkiye'nin geleceğini de geriye doğru götürür ve gidiyoruz da" diye konuştu.
Yurttaş Gurbet Çamur, şunları söyledi: "Uyuşturucu kullanımı 10 yaşına kadar düşmüş. Artık çocuklarımıza mı, çevresine mi, devlet okullarına mı güvenmeyelim? Devlet okullarındaki çocuklar, okul çıkışlarında 'abiler' ve 'ablalar' gibi şahıslar tarafından uyuşturucuya yönlendiriliyor. Bu ülkede bir çocuk ne kadar güvenli bir şekilde büyüyebilir?” diye sorarak kaygısını dile getirdi. Çamur, özellikle devlet okullarının önünde bekleyen satıcıların engellenmemesine tepki gösterdi.
'ETKİLİ ÇÖZÜM İSTİYORUZ'
Aydın Yılmaz ise, yakın çevresinde de kullanım yaşının çok düştüğünü gördüğünü aktardı. Uyuşturucuya karşı etkili önlemler alması gerektiğine dikkati çeken Yılmaz, "Çocukların bu duruma gelmesi bizi mutsuz ve umutsuz ediyor. Kendi çocuklarımızı da düşünüyoruz ve kaygılanıyoruz. Liseye giden 2, orta okula giden 1 çocuğum var. Çevremizde örnekler olduğu için kendi başımıza gelmesinden kaygılıyız. Tedavisi de çok güç ve hayata dönmelerini sağlamak kolay olmuyor. Bu konuda herkese sorumluluk düşüyor. 'Benim çocuğum yok' diyemeyiz. Çok dikkatli olmalıyız. Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı okullarda farkındalık yaratarak daha etkili çözümler üretmesini istiyoruz" diye konuştu.
MA / Tolga Güney - Delal Akyüz