RIHA - PYD Eşbaşkanı Salih Müslim, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük uluslararası komplonun 25 yıldır sürdüğünü belirterek, “Komplo esaret ile başladı, Önder Apo’nun özgürlüğü ile son bulur” dedi.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a karşı 1998 yılında devreye konulan uluslararası komplo, 25'inci yılına girdi. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın bulunduğu Suriye’nin Şam kentinde 6 Mayıs 1996’da bombalı suikastla imha edilmek istenen Abdullah Öcalan, bu saldırının boşa çıkmasının ardından Amerikan Birleşik Devletleri (ABD) ve NATO koordinatörlüğünde 23 ülkenin yer aldığı uluslararası komployla tasfiye edilmek istendi.
Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) hayata geçirmek isteyen dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’un Şam ziyaretiyle başlayan komplo planı, yine Clinton ile Yunanistan Başbakanı Kostas Simitis arasında 9 Nisan 1996’da yapılan görüşmeyle adım adım hazırlandı. KDP ve YNK ile ABD arasında 17 Eylül 1998’de Washington Kürt Otonomi Antlaşması’nın imzalanmasıyla komplonun Kürt ayağı da tamamlanmış oldu.
Komploya dahil olan küresel güçlerin Suriye’ye yönelik giriştiği askeri, siyasi, diplomatik kuşatma, 9 Ekim 1998 sonuç verdi. Hafız Esad hükümeti baskılara boyun eğerek, küresel güçlerle anlaşmayı çıkarlarına daha uygun buldu ve Abdullah Öcalan'dan en kısa sürede Suriye’yi terk etmesi istendi. Abdullah Öcalan, Kürt sorununun demokratik çözümü için “40 yıllık rüya” olarak tanımladığı dağ yolundan yönünü Avrupa’ya döndü. 9 Ekim 1998’den 15 Şubat 1999’a kadar devam eden süreci “Çarmıha gerilme” olarak tanımlayan Abdullah Öcalan, küresel güçlerin işbirliğinde uluslararası hukukun çiğnenmesiyle Türkiye’ye getirilerek İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne konuldu.
Komplonun ilk adımının atıldığı Suriye, Kürtler öncülüğünde gerçekleşen Rojava Devrimi ile tasfiye edilmek istenen Abdullah Öcalan’ın paradigmasının filizlendiği topraklar oldu. Komploda yer alan güçlerin müdahalesini sürdürdüğü Ortadoğu’da, Suriye'de 2011 yılında iç savaşın patlak vermesiyle Abdullah Öcalan'ın fikirlerinden ilham alan halklar, Üçüncü Yol seçeneği üzerinden örgütlenerek Kuzey ve Doğu Suriye'de özerklik ilan etti. Komplonun başladığı topraklarda gerçekleşen devrimin partilerinden Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eşbaşkanı Salih Müslim, Abdullah Öcalan’ın Suriye'deki etkisini, komplo sürecini ve sonrasında yaşananları anlattı.
BOP İLE YENİDEN DİZAYN
Uluslararası komplodan önce egemen güçlerin Ortadoğu üzerinde “yeniden dizayn” planlarının olduğunu belirten Müslim, plan çerçevesinde konjonktürler yaratılarak komploya zemin hazırladığını kaydetti. Ortadoğu’nun “yeniden dizaynı” çerçevesinde egemen güçlerin çıkarlarına ters olan iktidar ve rejimlerin değiştirilmesinin hedeflendiğini dile getiren Müslim, “Irak, Libya, Suriye başta olmak üzere plan çerçevesinde bir bütün olarak Ortadoğu’ya yeniden şekil verilmek isteniyordu. 1991-92 yıllarında ABD güçlerini Kuveyt’ten çıkardığında, ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) dillendirmeye başladılar. Bunun için hazırlıklar yaptılar. ‘Kim ne yapacak? Kimler rol alacak? Hangi argümanlar kullanılacak?’ üzerinden tartışmalar yaptılar” dedi.
KÜRTLER PLANLARI BOZDU
Ortadoğu’nun “yeniden dizayn” edilmesi için gerekli hazırlıkların yapıldığı 1990’lı yıllarda bir çok yerde özgürlük mücadelelerinin başladığına dikkat çeken Müslim, “Kürt Özgürlük Hareketi, PKK ile Sayın Öcalan önderliğinde her geçen gün büyüyordu. Bu yeni bir şeydi ve Ortadoğu’yu dizayn etmek isteyenlerin planlarında yoktu. Eskiden de Kürtlerin özgürlük için oluşturduğu bazı hareketler oldu ancak bu denli 4 parçada etki yapan olmamıştı. Ortadoğu’da 40-50 milyon Kürt yaşıyordu ve hepsinin bu hareketten etkilenmesi durumunda planları boşa çıkacaktı. Bunun önünü almak, durdurmak için girişimlerde bulundular. Bunun için bu harekete öncülük eden Sayın Öcalan hedef alındı. Komplodan öncede girişimler oldu, ancak başarılı olmadı. Gladio devreye sokuldu, Sayın Öcalan’ın Avrupa’ya gitmesi yasaklandı, ancak durduramadılar. Kürtlerin PKK’den uzaklaşmasını, başka hareketler ile ilişkilenmesini istediler. Kürtleri güçsüz bırakmak istediler. Bunun sonuncunda 9 Ekim 1998 tarihinde uluslararası komplo devreye sokuldu” ifadelerini kullandı.
‘PARADİGMA HEDEF ALINDI’
Komplo sonucunda PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıktığını hatırlatan Müslim, “Komploda birçok uluslararası güç yer aldı. NATO, Gladio başta olmak üzere 40'ı aşkın devlet ve istihbarat örgütü yer aldı. Sayın Öcalan’ın Avrupa’ya gitmesi engellendi. Egemen güçler tarafından tutuklanıp Türkiye’ye teslim edildi. Türkiye’nin görevi gardiyanlık oldu” dedi. Komplo ile hedef alınan Abdullah Öcalan’ın paradigması ve halkların bir arada eşit yaşaması olduğunun altını çizen Müslim, “Egemen devletlerin etkisi altında yer alan ulus devletler için Öcalan paradigması bir tehditti. Onlar halkları bir birine kırdırıp, savaşların sürmesini istiyordu. Sayın Öcalan’ın fikirleri, paradigması buna karşıydı. Sayın Öcalan gittiği her yerde her zaman halkların bir arada yaşamasını dillendirdi. İmralı’da da bu fikirlerini pratiğe döktü. Demokratik Ulus ile halkların tek kurtuluş yolunu gösterdi. Ortadoğu’da savaşların son bulması için Demokratik Ulus’a ihtiyaç olduğunu herkese gösterdi. Sayın Öcalan esir düştü ancak ardından bir hareket bıraktı. Sayın Öcalan savunmalarında hakikati dillendirdi, bıraktığı yol arkadaşları bu hakikati halka ulaştırdı. Bugün bu paradigma bütün Ortadoğu halkları için umut. Bütün dünyadan düşünürler Sayın Öcalan’ın paradigmasını araştırıyor ve kaynak alıyor. Sayın Öcalan’ın paradigmasının yayılması için Kürt, Türk, Arap, enternasyonalist birçok halktan kişiler emek veriyor. Ortadoğu’da bugün yaşananlarda paradigmanın etkisi var” diye konuştu.
‘MİLYONLAR PARADİGMADAN ETKİLENDİ’
Kuzey ve Doğur Suriye’de halkların devrimi olarak adlandırılan Rojava Devrimi’nde PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın paradigmasının büyük etkisinin olduğunu vurgulayan Müslim, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sayın Öcalan Kürt gerçeğini iyi tahlil etti. PKK’den önce de Kürt hareketleri ve partiler vardı, hepsi karşıtına benzeme üzerineydi. Devlet olma, egemen olma arayışı içinde sistemin hastalıklarını taşıyorlardı. Sistem hastalıklarını tespit etme ve iyileştirme adına bir arayış yoktu. Sayın Öcalan halklara bu hastalıkların ne olduğunu ve tedavisini sundu. Kürtlerin yüz yıllardır dillendirilmeyen gerçeğini Önder Apo dillendirdi. Sadece dillendirmekle kalmadı, bunu Kürtlere anlattı. ‘Senin hastalığın budur’ demekle kalmadı, ilacını da sundu. Bunun için milyonlarca insan etkilendi. Bugün Ortadoğu’da Kürtler demokrasinin öncülüğünü yapıyor. Bu Sayın Öcalan’ın felsefesinin bir sonucu. Komplonun amacı bu paradigmayı engellemekti, ama başarıya ulaşmadı.”
‘KOMPLO 24 YILDIR SÜRÜYOR’
Uluslararası komplonun 25 yıldır sürdüğünü belirten Müslim, “Komplo ne zaman biter?” sorusuna şöyle yanıt verdi: “Önder Apo özgür olduğu zaman. Önder Apo esirse, ağırlaştırılmış bir tecrit ile işkence ediliyorsa, bu komplonun sürdüğünü gösterir. Komplo amacına ulaşmadı ancak bitti de diyemeyiz.” PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkmasından 11 gün sonra Türkiye ve Suriye istihbaratları arasında Adana Mutabakatı imzalandığını hatırlatan Müslim, “Mutabakat Suriye’ye dayatıldı. Suriye imzalayarak teslim oldu. Gizli yapılan bir mutabakat. Bu çerçevede Türkiye 5 kilometreye kadar Şam hükümetine bilgi vererek topraklarına girip operasyon yapabilir. Bu böyleydi ancak geçen zamanda bunun kapsamları genişletildi. Bugün de bu mutabakat kullanılıyor ve sınırda 30 kilometreye kadar bulunan alandan Kürtleri çıkarmak istiyorlar. Kuzey ve Doğu Suriye’de bu nedenle bir işgal var. Türkiye Suriye’de işgalci konumdadır. İşgaline kılıf bulmak için mutabakata sarılıyor. İşgal edilen toprakları Türkiye topraklarına eklemek istiyorlar. İşgal yerlerinde demografi değiştiriliyor ve Türkleştiriliyor. Bunu biz kabul etmiyoruz” şeklinde konuştu.
‘MUHAKKAK BİZ KAZANACAĞIZ’
Komplonun amacına ulaşmadığını ve İmralı'da tecritle sürdürüldüğünü dile getiren Müslim, şunları söyledi: “Önder Apo’nun esareti sıradan bir esaret değil. Ahlaka sığmayan bir esaret söz konusudur. Bugün tecrit NATO, Gladio gibi güçler başta olmak üzere uluslararası güçlerin eliyle uygulanıyor. Önder Apo’nun ağzından çıkan her kelime, egemen güçlerin çıkarlarına zarar veriyor. Türkiye’de kanunlar var, her tutuklunun ailesi ve avukatları ile görüşme hakkı var. İnsanlık dışı uygulamalar söz konusu. Herkes bu suça karşı sessiz kalıyor, çünkü bu suça ortaklar. Uluslararası hukuk örgütleri, sivil toplum kuruluşları neden sessiz kalıyor? Siyasi bir mesele diyorlar, bu ne anlama geliyor? Hepsi bu suça ortaklar, çıkarları olduğu için susuyorlar. Komplonun son bulması, komployu sürdüren egemen devletlere baskının arttırılması gerek. Komplo devam ettiği sürece kimse yerinde rahat oturmamalı. Her alanda ilişkilerimizi geliştirmemiz, dostlarımızın sayısını arttırmamız gerek. Böyle yaparsak uluslararası güçlere baskı yapabiliriz. Yaptıklarının yanlış olduğunu yüzlerine söylememiz gerek. Dünyanın her yerinde ses yükseltmemiz gerek. Düşman Önder Apo’yu bize unutturmak istiyor. Buna karşı düşmanımıza her gün ‘biz önderimizi unutmadık’ diyebilmemiz gerek. Özgürlüğü için bizden ne isteniyorsa, yapmamız gerek. Muhakkak biz kazanacağız. Öndersiz, mücadelesiz yaşayamayız. Bundan başka yolumuz yok.”
MA / Emrullah Acar