RIHA - Özgür Ülke ile başladığı hakikat mücadelesini zorlu koşullarda kesintisiz bir şekilde sürdüren gazeteci-yazar Seyit Evran, "her geldiğimde hüzünlenirim" dediği Eylül ayında hayata veda etti.
Özgür Basın emekçilerinden Seyit Evran (Seyit Mahmut Evran), 22 Eylül'de Kuzey ve Doğu Suriye'de tedavi gördüğü hastanede 54 yaşında hayatını kaybetti. Evran, 30 yılı aşkın bir süre Kurdistan'ın dört bir yanında çalışma yürüttü. Sadece Kurdistan değil, aynı zamanda Ortadoğu'nun birçok bölgesinde uzun yıllar gazetecilik yaptı. 1990'lı yılların başlarında başladığı meslek hayatı boyunca hakikati kamuoyuna duyurmaktan geri adım atmadı ve ardından büyük bir miras bıraktı.
Evran, Amed'in Hênê (Hani) ilçesinde 1969 yılında dünyaya geldi. Henüz 11 yaşındayken, ülke tarihine kara bir leke olarak geçen 12 Eylül askeri darbesine şahit oldu. Darbe sürecinde memleketinde yaşanan insanlık dışı uygulamalarına tanık oldu. O dönem yaşananlar hafızasından hiç silinmedi; yaşamını yitirmeden 10 gün önce de 12 Eylül’ün yıl dönümüydü ve o döneme dair öfkesini sanal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımla dile getirmişti.
12 EYLÜL HAFIZASINDAN SİLİNMEDİ
Her Eylül ayı geldiğinde hüzünlendiğini belirten Evran, öfkesine neden olan gerekçeleri şu şekilde sıralamıştı: "Çünkü tam 43 yıl önce bugün henüz bizler çocukken daha belki bazılarımız ne olduğunu bilmediği bir askeri darbe oldu. Faşist bir cunta iş başına geldi. O faşist cunta ve faşist askeri darbe çocukluğumuzu çalmaya başladı. Ve çocukluğumuzu çaldı. Gençliğimizi dumura uğratıp sakat etti. Bir dönemi ve birkaç kuşağı yok etmek istediler. Bazıları o çarkın içinde korktu, sinerek kabuğuna çekildi. Ama bazıları da onlara karşı çok daha radikal bir şekilde başkaldırdı ve mücadele devam etti.”
Evran'a göre o, "mücadele ve başkaldıran" taraftaydı. Çünkü sadece 12 Eylül’ün insanlık dışı uygulamalarına tanıklık etmemiş, o dönem cezaevlerinde direnen ve "yaşamı uğruna ölecek kadar çok seven" devrimcilerin mücadelesiyle de tanışmıştı. Bu tanışıklık, daha sonra ömrünün geriye kalan yıllarına ışık tuttu.
GURBETELLİ ERSÖZ İLE TANIŞTI
Üniversiteyi kazandıktan sonra aktif bir mücadele içerisine girdi. Kurdistan’dan ayrılarak Çukurova Üniversitesi'nde okumaya başlayan Evran, Türkiye’de ilk kadın Genel Yayın Yönetmenliği yapan Gurbetelli Ersöz ile tanıştı. Bu tanışıklık Evran için bir dönüm noktası oldu.
Kurdistan’da çatışmaların kızıştığı, köy yakmalar ve boşaltmaların yaşandığı, faili meçhul cinayetlerin yoğun olduğu bir dönemde mesleğe başladı; 1994 yılında Özgür Ülke gazetesinde "gerçeklerden taviz vermemek" için bedel ödemeyi göze alarak, Kürt halkı başta olmak üzere toplumun ezilen tüm kesimlerinin sesi olmaya başladı.
Evran'nın Özgür Ülke'de Yazı İşleri Sorumlusu olduğu 3 Aralık 1994 gecesi, gazetenin İstanbul’daki merkezi ile Ankara ve Amed’deki ofisleri bombalandı. Ersiz Yıldız'ın yaşamını yitirdiği ve 23 gazete çalışanının yaralandığı patlamada, Evran şans eseri yara almadan kurtuldu. Gazete, bir gün sonraki gün “Bu ateş sizi de yakar” manşetiyle çıktı. Tansu Çiller'in başında olduğu hükümet, söz konusu patlamanın birinci sorumlusu olarak gösterildi. Ancak aradan geçen sürede Özgür Ülke'yi bombalayanlar ortaya çıkarılmadı.
1995 SONRASI
Bu saldırı Evran'ı yıldırmadı. Evran, sonraki süreçte Kurdistan dağlarında hakikat mücadelesini sürdürdü. 1995 yılında yönünü verdiği Kürdistan dağlarında yaşananları kamuoyuna duyurmaya çalıştı.
Evran, o dönemi şöyle anlatıyordu: "Dağın Kürtleri, Kürtlerin dağında her insanın birden fazla hikayesi var. Tek bir hikaye onları anlatamaz, yetmez. Bazen insan birkaç saniyeye hayat sığdırıyor. Bazen bir arkadaşını uzun yıllardan sonra görebiliyorsun. Çünkü savaş koşullarında yaşıyoruz.”
PKK gerillalarının yaşamlarına dair birçok derleme ve makale kaleme alan Evran, buradaki anılarını ise, “Hayatın Kıyısına Yolculuk” kitabında derledi. Evran, yolculuğunu sadece Kurdistan ile sınırlamadı, bir süre Kürtlerin yoğun yaşadığı Ermenistan ve Rusya’da çalıştı.
ROJAVA DEVRİMİ SÜRECİ
2012 yılına gelindiğinde Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönünü veren Evran, buradaki gelişmeleri anı anına takip etti. Rojava Devrimi'ni tüm dünyaya duyurmak için yoğun bir çaba harcadı. Fırat Haber Ajansı'nda (ANF) devrimin öncülerinin mücadelesini fotoğraf makinesiyle belgeleyip, anı anına takip etti. Birçok kez ölümle burun buruna gelen Evran, Kuzey ve Doğu Suriye’de Basın Akademileri'nde dersler de verdi. Evran, burada birçok genç meslektaşına yol gösterdi.
SON MESAJI
2017 yılında Federe Kurdistan Bölgesi'ne geçen Evran, burada da birçok önemli habere imza attı. Sayısız haber, makale ve yazıyla bölgedeki gelişmelere ışık tutmaya çalıştı. 4 yıl sonra yeniden Kuzey ve Doğu Suriye’ye geçti. Bu sırada kalp rahatsızlığıyla mücadele etti. 2 defa kalp ameliyatı oldu. Ancak tüm zorluklara rağmen son nefesine kadar hakikat mücadelesinden vazgeçmedi.
Evran, "her geldiğinde hüzünlenirim" dediği Eylül ayının 22’sinde yaşama veda etti. Ardından ise, şu mesajı bıraktı:
"Yaşamın her anına anlam yüklemek büyük mücadeleleri gerektiriyor. Ben de bu anlam için büyük mücadeleler verdim. Kürt’tüm ve halkımın da özgür olması gerekirdi. Bunun için son nefesime kadar kalemimi ve kameramı kullandım, sözümü söyledim. Şimdi bakıyorum da kaç nesil değişti? Bildiğim her gün çoğaldık…
Mezarda da olsak bu halkın özgürlüğü için üzerimize düşeni yaparız felsefesini ilke edinenlerin geleneğinden geliyoruz. Onun için var olduk ve yaşadık.
Dedem, Şeyh Sait’le birlikte yürürken bu mücadeleyi başlattı. Ben dedemin torunuyum, devraldığım bayrağı Önder APO ve PKK ile sürdürdüm. Amed’ten Garzan’a, Efrin’den Qamışlo’ya, Zap’tan Süleymaniye’ye, Urmiye’den Mahabad’a her yerde oldum. Şimdi bir yanım Bakur, bir yanım Rojava, bir yanım Başur, bir yanım Rojhilat oldu. Tümüyle Kurdistan oldum. Artık ardımda milyonlar var ve bu geleneği devam ettirecek…
Yapacak çok şey vardı daha, ama zaman bu kadarmış.
Hoşça ve sevgimle kalın!"
MA / Mahmut Altıntaş