RIHA - Mültecilere dönük ırkçı saldırıların cezasızlıktan güç aldığını belirten Riha Barosu’ndan avukat Serhat Hicri, BM ve AB’nin, mültecileri tehdit olarak kullanan Türkiye’nin işlediği hak ihlallerine sessiz kaldığını söyledi.
Ortadoğu coğrafyasında savaş ve çatışmalar nedeniyle göç dalgası her yıl artıyor. Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) 2022 yılı raporuna göre; yılsonu itibariyle 108,4 milyon kişi yerinden edildi. Dünyada en fazla mültecilerin bulunduğu ülkelerden biri de Türkiye. Resmi rakamlara göre, Türkiye’de kayıtlı 4 milyon 900 bin mülteci bulunurken, bu rakamın yaklaşık 2 milyonunun düzensiz göçmen olduğu tahmin ediliyor. Türkiye’de emek piyasasına eklemlenen mülteciler, en kötü koşullarda çalışmaya maruz bırakılıyor.
Ülkelerinde yaşanan savaş ve yoksulluk gibi nedenlerle Türkiye’ye gelmek zorunda kalan mülteciler, son dönemde artan nefret söylemleri ve ırkçı saldırıların da hedefi oluyor. Saldırıya maruz kalan, hedef gösterilen mülteciler kimi zaman geri gönderilme ve çalışma izninin iptal edilme korkusu nedeniyle yasal haklarını talep edemiyor. Mültecilere yönelik artan ırkçı saldırıların cezasızlık politikalarından kaynaklandığını belirten Riha Barosu Güç ve İltica Merkezi Başkanı Avukat Serhat Hicri, Türkiye’nin mültecileri Avrupa’ya karşı “Tehdit olarak kullanması”ndan dolayı BM ve uluslararası hukuk örgütlerinin yaşanan hak ihlallerine karşı sessiz kaldıklarını söyledi.
‘CEZASIZLIK CESARETLENDİRİYOR’
Mültecilere yönelik gerçekleşen suçların her geçen gün arttığına dikkati çeken Hicri, kimi siyasetçilerin kullandığı “nefret dili”nin ırkçı saldırıları tırmandırdığını kaydetti. Sanal medya aracılığı ile mültecilerin hedef haline getirildiğini dile getiren Hicri, mültecilerin gizlilik haklarını ihlal eden fotoğraf ve videoların çekilmesinin suç olduğunu ancak bu suçların işleme alınmadığını kaydetti.
Seçimlerden önce Suriye’den gelen göçmenlerin eylemler düzenlenerek hedef gösterilmesini hatırlatan Hicri, bunun daha sonra ırkçı saldırılara dönüşerek birçok göçmenin yaşamını yitirmesine neden olduğunu ifade etti. Savcılar ve hakimlerin bu konuda sorumluluk almadıklarını ve hızlıca dosyaları kapatma derdinde olduklarını kaydeden Hicri, “Cezasızlık politikaları göçmenlere yönelik saldırıları cesaretlendiriyor. Birçok Suriyeli göçmen işkencelere maruz kaldı. Ancak bu işkenceler cezasız bırakılınca göçmenlere yönelik suç eğilimleri de arttı” ifadelerini kullandı.
‘SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜ İHLAL EDİLİYOR’
Göç İdaresi Başkanlığının 28 Temmuz 2023’te duyurduğu “İstanbul'da kaydı bulunmayan Suriyeliler için süre uzatımı olmayacak” tebliğe değinen Hicri, “Uluslararası sözleşmelere göre Türkiye’de statü almış bir kişinin seyahat özgürlüğü Anayasal hakkıdır. Eğer ikametgah adresinin bulunduğu yerde çalışma imkanı yok ise iş imkanlarının daha fazla olduğu illere gitme özgürlüğüne sahip. Türkiye bu tebligatla uluslararası sözleşmelere aykırı davranıyor. Ancak BM bu noktada göçmenlerden yana değil devletten yana tavır alıyor. Göçmenlerin seyahat özgürlüğü noktasında taviz vererek sessiz kalıyor” diye konuştu. Hicri, göçmenlere statü verme yetkisinin BM Mülteciler Yüksek Komiserliğine ait olduğunu ancak 2018 yılından itibaren yetkinin Göç İdaresi Başkanlığına verildiğini belirterek, “Bu tavizin de başlangıcıydı. Bu karardan sonra göçmenlere yönelik ciddi sorunların yaşanacağı açıktı. Bu ilk tavizdi daha sonrasında ise BM göçmenlere yönelik bütün hak ihlallerinde sessiz kaldı” dedi.
‘ZORLA GÖNDERME’
Türkiye’nin taraf olduğu Cenevre Sözleşmesi’ne göre mülteci ve sığınmacıların zulüm tehlikesinin olduğu yerlere geri gönderilmesinin yasak olduğunun altını çizen Hicri, “Suriye sınırları içerisinde savaş durumu olduğu için Suriyeli sığınmacıların ülkelerine geri gönderilmesi yasak. Ancak zorla gönderildiklerini biliyoruz. Yaklaşık iki yıl önce ‘briket ev projesi’ kapsamında Kürtlerin bulunduğu Efrîn bölgesine demografiyi değiştirmek için birçok göçmen zorla gönderildi. Azez bölgesinde 80-100 haneli bir yerleşke kurulmuş. Ancak yaklaşık 6-7 aydır oraya götürülecek kimse bulunamıyor. Göç İdaresi, kimi sivil toplum kuruluşlarına ‘Böyle bir yerleşke var, gitmek isteyen aileler varsa biz yardımcı oluruz’ şeklinde söylemlerde bulunmuş. Ancak Türkiye’de hiçbir göçmen oraya gitmek istemiyor” ifadelerini kullandı.
‘ŞİKAYETÇİ OLMAKTAN KORKUYORLAR’
Mülteci maruz kaldığı hak ihlallerine karşı şikayetçi olmaktan korktuğunu belirten Hicri, şikayetçi olanların geri gönderme merkezi ile tehdit edildiğini kaydetti. Irkçı saldırıların cezasız bırakıldığının altını çizen Hicri, devamında şunları söyledi: “Göçmenlere karşı yapılan ırkçı söylemler ve saldırılar cezalandırılıp caydırıcı olması gerekiyor. Barolar sessiz kalırsa herkes sessiz kalır. Başta barolar olmak üzere hak savunuculuğu yapan tüm derneklerin buna karşı mücadele etmesi gerekiyor. Nefret söylemlerinde bulunan siyasetçilerinde bu söylemlerinden vazgeçmesi gerekiyor. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin hükümlerini yerine getirmesi gerekiyor.”
MA / Mahmut Altıntaş