WAN - Wan’da 2005 yılında polislerin açtığı ateş sonucu yaşamını yitiren Fahrettin İnan’ın failleri aradan geçen süreye rağmen bulunmadı. Av. Abdulbasit Bildirici, mağdur Kürt ise faillerin korunduğunu söyledi.
Wan’ın Payîzava (Gürpınar) kırsalında 19 Haziran 2005’te hayatını kaybeden HPG’li Cafer İşnas’ın (Rezan Van) cenazesinde yürüyüşe geçen halka ateş açılması sonucu Fahrettin İnan yaşamını yitirdi. Üzerinden 18 yıl geçen olaya dair tek bir kimse yargılanmazken, soruşturma dosyası ise takipsizlikle sonuçlandı. Avukatların olay yeri keşfi ve delillerin toplanmasına dair başvurularından ise sonuç çıkmadı.
ANNE VE BABA OLAYI ANLATMIŞTI
Olayın yaşandığı gün İnan’ın annesi Naime İnan, “Olay günü oğlum Fahrettin tarlamızda ot biçiyordu. Saat 19.00’da eve geldi üstünü değiştirdi. Kalabalık sesleri geldiğinden oraya doğru gidip kardeşlerini oralarda ise alıp getireceğini söyledi. Silah sesleri gelince ben de peşinde gittim. Oğlumun kolunda yaralandığını ve hastaneye götürüldüğünü söylediler. Hastaneye gittim, öldürüldüğünü öğrendim” demişti.
İnan’ın babası Abuldulkadir İnan ise, “Olay günü şehir merkezine gitmiştim. Saat 20.00 dolaylarında kentte iken Bostaniçi’nde olayların meydana geldiğini, oğlumun da kolundan yaralandığını tanıdıklar söylediler. Devlet hastanesine gittim. Oğlumun öldürüldüğünü öğrendim. Emniyet mensupları otopsi yapılırken cenazeyi hemen defnetmemi istediler. Ben de herkes gibi oğlum için de örf ve âdetime uygun bir şekilde akraba ve sevenlerimizin de bulunacağı bir ortamda defnedeceğimi söyledim. 22 Haziran günü cesedini aldım ve Bostaniçi mezarlığına götürüp defnettim” sözleriyle olayı anlatmıştı.
YÜZBAŞI ‘PKK ATEŞ ETTİ’ DENİLMESİNİ İSTEDİ
Olayın yaşandığı dönem hazırlanan raporlarda tanıklığına yer verilen Bahattin Aslan da polisin ateş açtığını ifade etmişti. Aslan, "Bir komando yüzbaşı kitleye doğru cop sallıyordu. Ateş sonrası bir kişi öldü, altı kişi yaralandı. Ölü ve yaralıları olay yerinde gördüm. Yaralıları kaldırıp hastaneye götürmeye çalışırken. Ben de omzumun arka tarafından kurşun yarası aldım. Gece saat 01.30 dolaylarında hastaneye gelen üç sivil polis; doktorun kulağına bir şeyler söyleyip, tedavim tamamlanmadan ve hastanede herhangi bir belge tanzim edilmeden beni alıp İl Jandarma Alay Komutanlığına götürdüler. Polisler tutanakla beni bir uzman çavuşa teslim ettiler. Yaklaşık yarım saat sonra, uzman çavuş beni başka bir odaya götürdü. Odada bir başçavuş ‘Sağdan soldan gelen ateş, PKK’nin ateşi ile vuruldum diye söyleyeceksin’ dedi" ifadelerini kullanmıştı.
‘KATLEDİLEN KÜRT İSE FAİL KORUNUYOR’
Olayların yaşandığı yılda MAZLUM-DER Wan Şube Başkanı olan avukat Abdulbasit Bildirici, “Fahrettin İnan’ın yaşamını yitirdiğinden sonra ben ve bir heyet dönemin Valisi Niyazi Tanılır ile görüştük. Daha sonra Fahrettin İnan’ın öldürülmesinin ardından bir soruşturma açılmamış. Şimdi öğreniyoruz ki 18 yıl aradan sonra hala soruşturma bile açılmamış ya da açılıp kapatılmış. Hukuki olarak kabul edilebilecek bir durum değil ama Türkiye’deki pratik böyle işliyor" dedi.
Olayın mağduru Kürt ise faillerin korunduğuna dikkati çeken Bildirici, "Politik suçlarda cezasızlık neredeyse bir kural olarak ve uygulama olarak sürdürülüyor. Bu uygulama sadece Fahrettin İnan davası ile sınırlı bir şey değil. Kamuoyuna mal olmuş birçok dava sürüncemede bırakılarak bitirilmeyerek ya zaman aşımına uğratılıyor ya da göstermelik cezalarla neticelendiriliyor” diye konuştu.
‘YARGI DEĞİL SİYASİLER ADALETİ BELİRLİYOR'
Yargı sisteminin siyasilerin tekelinde olduğunu söyleyen Bildirici, “Sivas Katliamı davası zaman aşımına uğratıldı. Vartinis davası da aynı akıbete uğramak üzere. Kemal Kurkut davası da göstermelik bir şekilde sonuçlandırıldı. Tahir Elçi’nin öldürülüşü kameralar önünde gerçekleşti ama bugüne kadar Elçi’nin katili bulunamadı. Bu hukuk sisteminde adaletin ne olduğuna hakimler ve mahkemeler değil siyaset belirler. Pozitivist hukuk sisteminin uygulandığı diğer ülkelerde durum böyle değildir ama Türkiye’de bu şekilde işliyor. Zamanında faşist siyaseti önceleyen bir hukuk sistemi benimsendi ve bugüne kadar devam ediyor. Kimse hakimlerin neden hiçbir yetkisi yok diye sorgulamıyor? Herkes adalet sisteminden şikayetçi ama kimse değişmesini talep etmiyor” ifadelerini kullandı.
‘TÜRKİYE HUKUK DEVLETİ DEĞİLDİR’
İktidardaki siyasilerin istemesi halinde soruşturmaların hızlıca başlatılıp, sonlandırıldığını ifade eden Bildirici, “Örnek Yasin Börü dosyası. Tek bir kişi öldüğü için 14 kişiye ağırlaştırılmış müebbet cezası verildi. Ama aynı gece 40’tan fazla insan öldü. Bunlarla ilgili bırakın müebbet hapis cezasının verilmesini soruşturma yapılıp yapılmadığını bilmiyoruz. Orada o kişinin siyaseten bayraklaştırılması gerekiyordu. Siyaseten iktidarın, devletin işine geliyordu. Türkiye bir hukuk devleti midir? Bu şartlarda Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Adalet kavramının iktidardan iktidara değişmemesi gerekir” şeklinde konuştu.
MA / Berivan Kutlu