SEMSÛR - Konteyner kentlerde kalan depremzede kadınların kendilerini güvende hissetmediğine dikkati çeken Semsûr Kadın Hakları Komisyonu üyesi Aysun Avcı, “Sağlık noktaları oluşturulmalı. İnsanların güvende hissetmemeleri travmalarının yenilenmesine sebep oluyor” dedi.
Mereş merkezli 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerde etkilenen kentlerde, aradan geçen 7 aya rağmen hala çözülmeyen sorunlar kış ayının yaklaşılmasıyla kara kara düşündürüyor. Sorunların başında barınma gelirken, konteyner ve çadırların kurulduğu yeni yaşam alanlarında alt yapı, su ve yol gibi sorunlar depremzedeleri tedirgin ediyor. Öte yandan konteynerlerin tek sıra şeklinde yan yana ve karşılıklı olarak konumlandırılması “Toplama kampı” izlenimi verirken, mahremiyetin olmaması özellikle kadın ve çocuklar için güvensizlik ortamı yaratıyor. Semsûr’da konteyner kentlerde yaşayan kadınlar, temel sorunlarının yanında güvensizlik hissiyle baş başa bırakılmış durumda. Depremzede kadınlar ve Semsûr Barosu Kadın Hakları Komisyonu üyesi Aysun Avcı, yaşanan sorunlara dair konuştu.
İHTİYAÇLARI KARŞILAYACAK BİR YAPI YOK
İki çocuğuyla yaklaşık iki aydır konteyner kentte yaşayan Remziye Bilmez, sorunların her geçen gün artığına dikkat çekti. Konteynerlerin kalitesiz malzemelerden yapıldığını belirten Bilmez, “Geçen gün yağmurun yağmasıyla konteynerlerimizi su aldı. Kendi imkanlarımızla kuruttuk. Kapılar çok kötü. Örneğin; dün kızım yarım saat boyunca tuvalette kapının sıkışması sebebiyle kilitli kaldı. Alt yapı yok, araba geçince toz olduğu gibi konteynerlerin içine giriyor. Işıklandırma sistemi yetersiz. Hava karardıktan sonra dışarıya çıkamıyoruz” diye belirtti.
SAĞLIKSIZ ORTAM HASTA ETTİ
Var olan ortamda hastalıklar da artıyor. Kronik hastalıklarının yanı sıra tek böbrekle yaşam mücadelesi veren Telli Yıldız, hijyenin olmaması nedeniyle enfeksiyon kaptı. Depremden sonra uzun bir süre çadırda kalan Yıldız, “Böbrek nakli oldum, hipertansiyon tansiyon, astım ve enfeksiyon hastasıyım. Hastalıklarım nedeniyle şahsi tuvalet talebinde bulundum ancak verilmedi ve bu süreçte enfeksiyon kaptım. Daha sonra geçtiğimiz konteyner kentte de toz astım hastalığımı tetikledi” dedi. Yaşadığı fiziksel sorunların yanı sıra ortamın güvensiz olmasının da kendilerini etkilediğini söyleyen Yıldız, bunun psikolojik etkilerinin olduğunu ve sosyal hayatın ortandan kalktığını vurguladı.
Konteyner kentlerin geçici olarak yaşamlarını idame ettikleri bir yer olduğunu söyleyen Gülistan Samancı, deprem ile başlayan sorunların giderek arttığını belirtti. Yaklaşık bir aydır konteyner da yaşayan Samancı, “3 kişi kalıyoruz. Oğlum epilepsi hastası olduğu için zorlanıyor. Hijyen açısından temizlik yaptığımızda sürekli havalandırmamız gerekiyor, çünkü kokuyor” diye belirtti.
GÜVEN ORTAMI YOK
Adıyaman Valiliği’nin açıkladığı verilere göre, AFAD tarafından kentte 38 ayrı noktada 16 bin konteyner kuruldu. Bu alanlarda 56 bin yurttaş yaşıyor. Kadınların sorunlarına dair çalışma yürüten Sêmsûr Barosu Kadın Hakları Komisyonu üyesi Aysun Avcı, su, salgın hastalıklar, haşere gibi pek çok sorunun söz konusu olduğunu söyledi. Mekanların öncelikle güvenli ardından sağlıklı olması gerektiğinin altını çizen Avcı, buraların günlük ihtiyaçlara cevap olacak nitelikte olmadığını söyledi. Avcı, şöyle dedi: “Görüyoruz ki oluşturulan bu konteyner kentler var olan ihtiyaçları asgari düzeyde dahi sağlayamıyor. Bu insanların depremden önce bir evleri, çevreleri vardı. Hijyen koşulları ve sağlıklı ortamları vardı. Fakat depremle birlikte daha önce hiç tanımadıkları insanlarla aynı yerlerde yaşamak zorunda kaldılar. İnsanlar buraları güvenli alanlar olarak görmüyor. Barınma alanı insanın güvende hissetmesi gereken bir alanken bu en temel ihtiyaç bile bu alanlarda karşılanmıyor.”
‘TACİZE KARŞI MEKANİZMA YOK’
Var olan koşullardan özellikle kadınların etkilendiğini belirten Avcı, “Konteyner kentlerde halkın tamamı su ve hijyen sorunları yaşıyor ancak bu konuda kadınlar daha çok mağdur. Gün içerisinde erkeklerin bu konteyner kentlerden uzaklaşma ihtimalleri varken, kadın ve çocuklar günlerinin neredeyse tamamını bu konteyner kentlerde geçiriyor. Kadınlar burada yine kendileri gibi depremzedelerle birlikte ve bu, travmaları tetikleyen bir durum. Dolayısıyla erkeklerin yüzleşmediği birçok sorunla yüzleşmek zorunda kalıyorlar. İnsanların sorun olarak adlandırmakta zorlandığı bir mesele var o da taciz. Taciz hem hukuksal hem de sosyolojik açıdan çok geniş bir kavram. Mesela komşunuzun sürekli olarak gürültü yapıyor olması size yanlış olmayan bir davranış olarak gelse de bu bir tacizdir. Sürekli hale geliyorsa tacizdir. Görüştüğümüz bazı kadınlar bu durumu yetkililere bildirdiklerinde onlara geri dönüş olarak bunun normal olduğu belirtilmiş. Şikayet edenleri ise ‘memnuniyetsiz’ olmakla itham ediyorlar” dedi.
Kadınların maruz kaldıkları tacize karşı şikayet mekanizmalarının işlenmediğine değinen Avcı, buralarda mahremiyetin olmadığını söyledi.
‘SAĞLIK NOKTALARI OLUŞTURULMALI’
Yetkililerin sorunlara çözüm bulmadan uzak olduğunu söyleyen Avcı, yurttaşların yaşadığı güvensizliğin temelinde resmi kurumların yetersizliği olduğunu kaydetti. Yurttaşların şikâyetlerinin ise “Memnuniyetsizlik ve lüks” olarak görüldüğünü dile getiren Avcı, şöyle devam etti: “Bu yaklaşım çözüm yolunu tıkıyor. Önümüz kış ve salgın hastalık riskleri var. Buna karşı konteyner kentlerde sağlık noktaları oluşturulmalı. İnsanların kendilerini güvende hissetmemeleri travmalarının yenilenmesine sebep oluyor. Buna karşı kentlerde psikoterapi merkezleri oluşturulabilir.”
MA / Ceylan Şahinli