İSTANBUL- Patnos L Tipi Kapalı Kadın Cezaevi’nde işkenceye ilişkin açıklama yapan MATUHAYDER, hak ihlallerinin İmralı tecridinden bağımsız olmadığını belirterek, “Toplumsal barış ve huzurun sağlanmasının tek yolu Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sona erdirilmesidir” dedi.
Marmara Tutuklu ve Hükümlü Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MATUHAYDER), 31 Ağustos’ta Patnos L Tipi Kapalı Kadın Cezaevi’nde tutuklu Mizgin Atabey, Lale Kabişen ve Nazlıcan Barışer’e yönelik uygulanan hak ihlallerine ilişkin Aksaray ilçesinde bulunan dernek binasında basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamanın yapıldığı salona “Cezaevlerinde işkenceye son” yazılı pankart asıldı. Basın açıklamasını kitle adına MATUHAYDER yöneticisi Esin Çelik okudu.
‘CEZAEVLERİ ÖLÜM EVLERİNE DÖNÜŞTÜRÜLMEKTE’
AKP-MHP iktidarının politikalarının sonucunda cezaevlerindeki hak ihlallerinin arttığını dile getiren Çelik, cezaevlerinde yaşanan hukuksuzlukların yaşamın tamamına sirayet ettiğini vurguladı. Cezaevlerindeki tahliye edilmeyen hasta tutukluların cezaevinde ölüme sürüklendiğini söyleyen Çelik, “Cezaevleri adeta birer işkence ve ölüm evlerine dönüştürülmektedir. Tutsaklar can güvenlikleri yasalarla güvence altına alınmasına rağmen ölümle yüz yüze gelmektedirler. Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri bunlarla sınırlı kalmamakta; İdare ve Gözlem Kurulları’nın keyfi gerekçeleriyle ağır hasta tutsaklar dahil yüzlerce tutsağın tahliyesi engellenmektedir. İdare ve Gözlem Kurulları, ‘suyu çok tükettin’ ‘kütüphaneden kitap almadın’ gibi gerekçelerle hukuksuz bir şekilde tahliyelerin önüne geçmektedir” dedi.
‘İŞKENCE KONSEPT DAHİLİNDE YÜRÜTÜLÜYOR’
Patnos L Tipi Kadın Kapalı Cezaevi’nde söz konusu kadın tutuklulara yönelik gerçekleştirilen işkenceye değinen Çelik, “Sayım sırasında erkek gardiyanların koğuşa gelmesine itiraz etmesi ve savcılıkla görüşme taleplerinin reddedilmesinin ardından 40’a yakın gardiyan ve jandarma koğuşlara girerek Mizgîn Kayıtbey, Lale Kabişen ve Nazlıcan Barışer’e 40 dakika boyunca işkence etmiştir. Tutsaklara, insan onurunu zedeleyen hakaretler edilmiş ve ardından ters kelepçe ile 4 saat boyunca mahkum odasında çıplak zemin üzerinde cezaevi 1, 2 ve 3’üncü müdürleri eşliğinde bekletilmiş ve kadın tutsaklar saçlarından sürüklenerek ringlere bindirilerek hastanede üstün körü bir muayene sonrasında cezaevine tekrar geri getirildikleri iddia edilmiştir. Cezaevlerinde yaşanan bu hak ihlalleri, işkence, baskı ve sindirme politikalarının belli bir konsept dahilinde yürütüldüğünü göstermektedir” ifadelerini kullandı.
‘TEK YOL İMRALI TECRİDİNİN KALDIRILMASIDIR’
Tutukların yaşam haklarının bizzat devlet tarafından ihlal edildiğine dikkat çeken Çelik, bu ihlalin PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecritle doğrudan bağlantılı olduğuna işaret etti. İktidarın bu tutumunun toplumsal barışın sağlanmasına engel olduğunu söyleyen Çelik devamla, “Cezaevlerinde yaşanan ve artarak devam eden bu baskı ve hak ihlalleri İmralı işkence ve soykırım sisteminde tutulan Sayın Abdullah Öcalan üzerinde ağırlaştırılan tecritten bağımsız değildir. Bilindiği üzere ulusal ve uluslar arası hukuk kuralları hiçe sayılarak 25 yıldır ağır tecrit ve izolasyon koşullarında tutulmakta, aile, avukat görüşleri ve tüm iletişim hakları engellenmektedir. Toplumsal barış ve huzurun sağlanması, demokrasi ve özgürlük alanlarının genişletilmesinin tek yolu bir an önce Sayın Öcalan üzerindeki tecridin sona erdirilmesidir. Bu nedenle çağrımız, başta İmralı işkence ve soykırım sistemi olmak üzere tüm cezaevlerinde yaşanan saldırı, işkence, hak ihlalleri ve sindirme politikalarının son bulmasıdır” çağrısında bulundu.