İSTANBUL - Bir dönem şizofreni tanısıyla tedavi gören müzisyen Şîrovan Kaya, delilik ve politik delilik kavramlarını irdelediği “Alî Riza” adlı eserinde delilik ve iktidar ilişkisine işaret ederek, “Kim deli, kim akıllı?” sorusunu tartışmaya açıyor.
Uzun yıllardır müzisyenlik yapan ve üniversite yıllarında şizofreni hastalığı teşhisi konulan müzisyen Şîrovan Kaya (Yılmaz Kaya), yaklaşık 9 aydır üzerinde çalıştığı “Alî Riza” isimli Kürtçe eserini sanal medya hesabı üzerinden dinleyicileriyle buluşturdu. Senfoni-Rock formatında hazırladığı eserinde, Koçgiri’nin Pewrîzan köyünde yaşayan ve insanların “deli” olarak adlandırdığı Alî Riza’nın trajedisini işleyen Kaya, dinleyicisine bir yandan Alî Riza ile empati kurabilmeyi amaçlarken, diğer bir yandan delilik kavramının toplumdaki kodlanmasını irdeleyerek, “Kim deli, kim akıllı?” sorusunu tartışmaya açıyor.
‘ALÎ RIZA BİR RÖVANŞ ESERİDİR’
Eserin ana karakteri olan ve yaşadığı Koçgiri’de düğünlerin davulcusu Alî Riza’nın halk tarafından deli olarak görülmesi nedeniyle sık sık alaya alındığını belirten Kaya, eserin bu yönüyle Alî Riza’nın ağzından topluma bir cevap niteliği taşıdığını söyledi. Kaya, “Toplum, sık sık dalga geçip sinirlendirdiği ve kendisine eğlence aracı yaptığı Alî Riza’nın sadece sinirli olduğu zamanlar bir duygusunun olduğu hissine kapılır, aslında o sadece sinirlenen değil, ağlayabilen de bir insan. Mesela babası öldüğünde öncesinde ölen ağabeyinin mezarına kapanarak ve hıçkıra hıçkıra ağlayarak, ‘Bavo (Baba) öldü’ diyebiliyor. Alî Riza, aynı zamanda toplumu güldüren esprili birisidir. Bu nedenle eser, toplumun yıllarca dalga geçtiği ve öteki olarak kabul ettiği Alî Riza’nın toplumla bir hesaplaşma ve rövanş eseridir diyebiliriz” dedi.
‘ÖTEKİLERLE TEMAS KURUYORUM’
Eseri hazırlama amacına değinen Kaya, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ben bir eseri ele alırken, şekillenme sürecinde toplumsal bağlamıyla ele alıyorum. Örneğin bu ülkenin ötekileri olan esmer Kürtleri, Alevileri, işçi ve emekçileriyle temas kuruyorum. Ben İstanbul’da yaşıyorum, fakat bugün inşaatlarda, tekstil fabrikalarında çalışıp, İstanbul’un denizini göremeyen bir sürü insan var. Ben deniz görebiliyorsam, ötekilerin bize kattığı değer ve emek üzerinden bunlarla empati kurmak zorunda hissediyorum kendimi. Ötekilerin dilini konuşturmaya çalışıp, böyle de devam ettirmem gerektiğini hissediyorum. Bu eseri yazmama neden olan şey ise, Alî Riza ile bu empatiyi yapabilmemdir. Çünkü bende delilik sürecinden geçtim ve bir dönem şizofreni tedavisi gördüm. Alî Riza’yı da ben konuşturmak istedim burada.”
‘DELİLİĞİ İKTİDARLAR BELİRLİYOR’
Eserde dikkat çektiği delilik kavramının kendi içerisinde ikiye ayrıldığını söyleyen Kaya, bu ayrımın ilkinin akademik delilik, diğerinin ise politik delilik olduğunu ifade etti. Akademik delilik ile tıbbın ilgilendiğini ve toplumun da bunu söylence ve efsaneler ile dillendirdiğini dile getiren Kaya, politik deliliğe ilişkin ise, “Politik delilik mevcut iktidarlar için en akılcı ve olması gereken sistem kendi sistemi olduğu için, haliyle kendilerine karşı yükselebilecek herhangi bir ses ve itiraz ancak delilik ile olmalıdır ve bunu söyleyende delidir. İktidar tarafından bu böyle kodlanıyor. Hukuk, kanun, cezalandırma, iktidarların tekelinde olduğuna göre, kimin deli, kimin akıllı olduğuna da iktidarlar karar veriyor” diye belirtti.
POLİTİK DELİLİK VE CEZAEVLERİ
İktidarların bugün fikirleriyle kendisine aykırı gördüğü politik “delileri” yok saydığını ve bu politik “deliler” ile cezaevleri kanalıyla hesaplaştığına dikkat çeken Kaya, “Delilik toplumla, kurallarla, kaderle bağdaşmaz. Onların dışında düşünür ve davranır. Aynı zamanda dahilik ile de eş değer bir süreci vardır. Ancak iktidarların delilerden bir şey öğrenmek gibi bir durumu yok. Durumu olmadığı gibi, toplumun onu referans alıp ondan bir şey öğrenmesini de istemez. Biz delilerle ancak toplumsal söylencelerde karşı karşıya geliyoruz. Mesela Pir Sultan Abdal, ‘Yürü be Hızır Paşa, senin de çarkın kırılır’ der ya da Şeyh Bedreddin, ‘Yarin yanağından gayrı her şey ortaktır’ der. Biz toplumsal söylencede ne kadar güzel söylemiş deriz, fakat iktidarlar kendi dönemlerinde bu delileri yok ettiği gibi aradan yüz yıllar geçmesine rağmen bu delileri yok sayarlar. Bunları ‘boş fikir, boş söylenceler’ diyerek kodlarlar. Batılı iktidarlar doğruyu söyleyen deliye sanat, edebiyat, müzik gibi mecralarda müsamaha gösterirler ama doğu toplumlarında sanat ve edebiyat alanlarında bile müsamaha gösterilmez” şeklinde konuştu.
ŞÎROVAN KAYA KİMDİR?
Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Müzikoloji bölümü mezunu, müzisyen, besteci, söz yazarı olan ve eserlerinde bireysel temaları toplumsal bağlamıyla kuran Şîrovan Kaya’nın yayınlanmış başlıca eserleri şunlardır: “Kuş Mitingi, Mavi At, Gûlîxanim, Yandım Eyvah, Çeto, Deniz, Vekaleten, Yurdumdan Uzakta.”
MA / İbrahim Irmak