WAN - Patnos L Tipi Cezaevi’nde kadın tutuklulara yönelik domuz bağı işkencesine tepki gesteren TUHAYDER Wan Şubesi Eşbaşkanı Çetin Uyar, İmralı işkence ve soykırım sistemi başta olmak üzere tüm cezaevlerindeki ihlallerin son bulmasını istedi.
Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Dayanışma Derneği (TUHAYDER) Wan Şubesi, Patnos L Tipi Kapalı Ceza Cezaevi’nde siyasi tutukluların darp edilmesi ve domuz bağıyla işkence görmesine ilişkin dernek binasında basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan derneği eşbaşkanı Çetin Uyar, Türkiye'de iktidarın cezaevlerinde hukuksuzluğu rehber edindiğini belirterek, “12 Eylül faşizminin ve işkenceci Esat Oktayların mirasını sahiplenen mevcut iktidarın zindanlar üzerinden toplumu dizayn etme ve siyasi tutsaklara saldırma girişimleri devam etmektedir” diye konuştu.
KEYFİ UYGULAMALAR
AKP iktidarı boyunca demokrasi, insan hakları ve özgürlükler alanında ağır hak ihlallerinin yaşandığını hatırlatan Uyar, “Toplumsal yaşamın tüm alanlarını, tecrit, baskı, işkence ve sindirme politikalarıyla kısıtlayan iktidarın, hukuku ve yasaları tanımayan keyfi uygulamaları her türlü toplumsal krizin asıl nedenidir. Toplumun bir bütün olarak maruz kaldığı hukuksuzluk halinin en yoğun yaşandığı alanlardan biri de cezaevleridir. Yıllardır ailelerin talepleri ve tüm hukuki girişimlere rağmen hasta tutsakların cezaevinde kalamaz raporları olmasına rağmen tahliye edilmeyerek, cezaevleri koşullarında katledilmeye devam edilmektedirler” ifadelerini kullandı.
‘ŞİDDET VE BASKI BİR KONSEPT OLARAK UYGULANIYOR’
Mizgin Kayıtbey, Lale Kabişen ve Nazlıcan Barışer'e 4 saat boyunca işkence yapıldığını hatırlatan Uyar, “AKP-MHP iktidarı insanlık onuruna saldırılan bu faşist uygulamanın fiili sorumlularını yargı önüne çıkartana kadar kamuoyunun indinde asıl sorumlu olarak anılacaktır. Bu sistematik işkence sırasında insanlık onurunu zedeleyen hakaretler edilmiş ve ardından domuz bağıyla 4 saat boyunca mahkum odasında çıplak zemin üzerinde cezaevi 1, 2 ve 3’ücü müdürleri eşliğinde kadın tutsaklar bekletilmiştir. İşkencecilerin, kadın tutsakları saçlarından sürükleyerek ringlere bindirdiği, hastanede üstün körü bir muayene sonrasında cezaevine tekrar geri getirdiği kamuoyuna yansımıştır. Cezaevlerinde yaşanan bu hak ihlalleri, işkence, baskı ve sindirme politikalarının belli bir konsept dahilinde yürütüldüğünü göstermektedir” şeklinde konuştu.
‘İŞKENCE TECRİTTEN BAĞIMSIZ DEĞİLDİR’
Cezaevlerinde artarak devam eden işkencenin PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecritten bağımsız olmadığını söyleyen Uyar, “Kuşkusuz cezaevlerinde yaşanan ve artarak devam eden bu baskı ve hak ihlalleri İmralı işkence ve soykırım sisteminde tutulan Sayın Abdullah Öcalan üzerinde ağırlaştırılan tecritten bağımsız değildir. Sayın Öcalan, 25 yıldır ağır tecrit ve izolasyon koşullarında tutulmakta, aile, avukat görüşleri ve tüm iletişim hakları engellenmektedir. AKP ve MHP faşist iktidarının tecrit ve savaşı derinleştirmekteki ısrarı, toplumsal barışın inşasının önündeki en büyük engeldir. Toplumsal barış ve huzurun sağlanması, demokrasi ve özgürlük alanlarının genişletilmesinin tek yolu bir an önce Sayın Öcalan üzerindeki tecridin son bulmasıdır” diye konuştu.
‘HERKESİ İŞKENCEYE KARŞI SES ÇIKARTMAYA DAVET EDİYORUZ’
Tutuklulara yönelik işkencenin kabul edilemeyeceğini vurgulayan Uyar, “Başta İmralı işkence ve soykırım sistemi olmak üzere tüm cezaevlerinde yaşanan saldırı, işkence, hak ihlalleri ve sindirme politikalarının son bulmasıdır. Bu bağlamda tüm insan hakları savunucularını, demokratik kitle örgütlerini, cezaevlerinde yaşanan tecrit, baskı ve işkence politikalarına karşı ses çıkarmaya davet ediyoruz. Siyasi tutsaklara yönelen bu saldırılar toplumun tümüne yönelen saldırılardır. Özgür düşünce ve fikirleri için yaşamla kısıtlanan ama asla teslim olmayan tüm siyasi tutsakların onuru toplumun onurudur” ifadelerini kullandı.
Basın toplantısı, “Jin jiyan azadî” ve “Bijî berxwedana zindanan” sloganlarıyla son buldu.