AMED - Türkiye’nin koruyacağına dair taahhütte bulunmasına rağmen Amed surları ve Hevsel Bahçeleri’nin “Tehlike Altındaki Dünya Mirası Listesi”ne alındığını belirten Arkeolog Nevin Soyukaya, “Amacımız kentin yeniden yaşanılır bir yer olması, yaşamın yeniden inşa edilmesidir” dedi.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO), Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan tarihi Amed Surları ve Hevsel Bahçeleri taslak bir kararla “Tehlike Altındaki Dünya Kültür Mirası Listesi”ne alındı. Kararın 9-15 Eylül’de Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da yapılacak Kültürel Miras Merkezi toplantısında kesinleşmesi bekleniyor. Kararı değerlendiren Amed Kent Koruma Platformu üyesi Arkeolog Nevin Soyukaya, tarihi ve kültürel dokunun tahrip edildiğine dikkat çekerek, kararın geç alındığını dile getirdi.
Geri dönüşü olmayan bir noktaya gelindiğini söyleyen Soyukaya, 2016 yılından bu yana UNESCO’nun Reaktif Misyon gönderme kararı olmasına rağmen Türkiye’nin davette bulunmadığını dile getirdi. Soyukaya, Reaktif Misyon’un 2022 yılının Kasım ayında 3 uzmanın yer aldığı heyetle tespitlerde bulunduğunu belirterek, UNESCO’nun hazırlanan rapor ışında karar aldığını hatırlattı.
İLGİLİ KANALLAR DİKKATE ALMADI
Çatışma, yıkım ve inşa süreçlerinde tahrip edilen Sûr ilçesine girişlerinin engellendiğini, ancak uydu görüntüleri üzerinden tahribat verilerine ulaşarak rapor hazırladıklarını söyleyen Soyukaya, “Alanda yapılanları belgeleyip, yapılmaması gerekenleri sıralayıp, yazılı olarak UNESCO’ya gönderdik. İlgili devlet kanallarına ilettik ama hiçbir şekilde dikkate alınmadık. Çünkü bir karar verilmişti ve bu kararı zaman içerisinde sistematik bir şekilde uyguladılar. Yanlış olarak gördüğümüz, uyardığımız tüm projeler, Reaktif Misyon tarafından da aynı sonuca varılmış. Çünkü bilim tektir, teknik ve bilimin sonuçlarının farklılıkları yoktur” ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE TAAHHÜTTE BULUNMUŞTU!
Gelinen süreçte haklı çıktıklarını dile getiren Soyukaya, “Karar aslında çok ciddi bir karar. Çünkü yerelde yapılan bir çalışma dünya mirası olurken, Türkiye yerelde hazırlanan alan yönetim planları çerçevesinde koruyacağına dair taahhütte bulundu. Bu taahhüt ile birlikte UNESCO, miras listesine aldı. Geldiğimiz nokta çok başka bir durum, bu aslında prestiji zedeleyen bir karar ve devletin bu sarsılan prestijini toparlaması gerekiyor. Bizim de amacımız kentin yeniden yaşanılır bir yer olması, yaşamın yeniden inşa edilmesidir” ifadelerini kullandı.
Yaşanan yıkım sürecinin kayyımlardan bağımsız olmadığının altını çizen Soyukaya, şunları söyledi: “Yıkım devam ederken, 2016’da belediyelere kayyım atandı ve kayyımla birlikte belediyelerin yasal sorumlulukları ötelenmiş oldu. Çünkü kayyım öncesi yıkımda belediye yasal olan haklarını kullanmak istiyordu. Ama kayyımla birlikte bu yetkiler kullanılmadı ve çok daha rahat hareket edilmiş oldu. Onun ötesinde alan, şehir kapanın elinde kalıyor. Her tarafta işgal var. Özellikle dünya miras alanında çok ciddi işgaller var. Dicle Vadisi’nde, On Gözlü Köprü çevresinde, nitekim UNESCO’ da bütün bunlara raporunda tek tek değiniyor. Sorunu doğru tespit etmek gerekiyor ki çözümü de doğru geliştirilsin.”
KENTİN BÜTÜNLÜĞÜ BOZULUYOR
Kente dair her gelişmenin halka kapalı gerçekleştiğini ifade eden Soyukaya, “Restorasyon alanlarına giremiyoruz. Dolayısıyla nasıl yapıldığına bakamıyoruz. Belgeleyemiyoruz, çünkü yasak. Teknik bir şekilde takibini yapamıyoruz. Ayrıca surları ne kadar doğru restore ederseniz edin, surların varlık nedenini yok ettikten sonra tek başına korusanız bile anlamından koparmış oluyorsunuz. Yani bütünlüğü bozuyorsunuz. Üstün evrensel değerini yok etmiş oluyorsunuz. Dolayısıyla varlık nedeni olmayan bir surun çok iyi korunması, üstün evrensel değeri açısından baktığımızda anlamlı gelmiyor.”
MA / Şilan Çil