İSTANBUL - 6-7 Eylül pogromu tanıklarından esnaf Feridun Dörtler, saldırıların planlı olduğunu ve saldırganların kamyonlarla İstanbul'a taşındığını belirterek, "Vatan millet aşkıyla olmadı bunlar. Yüzleşilmeli" dedi.
Dönemin Özel Harp Dairesi Başkanı Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu'nun "başarılı bir özel harp işidir" şeklinde tanımladığı 6-7 Eylül 1955 pogromunun üzerinden 68 yıl geçti. İstanbul’da Rum, Ermeni ve Yahudiler başta olmak üzere Müslüman olmayan yurttaşlara ait malların yağmalandığı ve çok sayıda kişinin katledildiği pogrom, üzerinden uzun bir süre geçmesine rağmen halen hafızalardaki tazeleğini koruyor.
YALAN BİR HABERLE BAŞLADI
Demokrat Parti’ye (DP) yakınlığıyla bilinen İstanbul Ekspres gazetesinin “Selanik'te Atatürk'ün evine Yunanlılar tarafından bomba atıldı” şeklindeki asparagas bir haber, saldırıların fitilini ateşledi. Tirajı 20 bin dolayında olan gazete, olaylar başlamadan iki saat önce "Atamızın evi bombalandı" manşetiyle ikinci baskısını yaparak, o gün 290 bin satıldı. O dönem gayrimüslimlere karşı örgütlenen “Kıbrıs Türk’tür Derneği” üyeleri, gazeteyi bütün İstanbul'da dağıtarak, Müslüman olmayanlara karşı bir katliama zemin hazırladı.
BAYAR: GALİBA DOZU KAÇIRDIK
Akabinde 6-7 Eylül tarihlerinde ellerinde kazma, balta ve sopalarla sokaklara dökülen binlerce kişi, olayların başlangıç yeri olan Beyoğlu’nun ardından Rumların yoğun olarak yaşadığı Kurtuluş, Şişli, Nişantaşı, Eminönü, Fatih, Balat, Eyüp, Bakırköy, Yeşilköy, Ortaköy, Arnavutköy, Bebek, Kadıköy, Kuzguncuk, Çengelköy’e kadar yayılarak gayrimüslimlere ait ev ve işyerlerini yağmaladı. Olaylardan kısa bir süre sonra Beyoğlu'na gelen dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın, "Galiba dozu kaçırdık" demesi olayların planlı olduğunu ortaya koyuyordu.
EN AZ 15 KİŞİ KATLEDİLDİ
Dönemin gazetelerinin geçtiği haberlere göre pogromda 11 kişi katledildi. Helsinki Watch örgütünün raporuna göre ise bu sayı 15. Yine resmi rakamlara göre 30 kişi, resmi olmayan rakamlara göre 300 kişi de yaralandı. Pogromda en az 60 kadın tecavüze uğradı. Bu sayının, yaşadıkları korku nedeniyle şikayette bulunamayan kadın sayısı düşünüldüğünde 400’e yakın olduğu belirtiliyor.
KİLİSE VE MEZARLIKLAR HEDEF ALINDI
Resmi kaynaklara göre ayrıca 4 bin 214 ev, bin 4 iş yeri, 73 kilise, 1 sinagog, 2 manastır, 26 okul ile aralarında fabrika ve otelllerin de bulunduğu 5 bin 317 işyeri yakıldı. Ev ve işyerlerine el konulan binlerce gayrimüslim, ülkeden göç etmek zorunda kaldı.
SALDIRILARIN BAŞLANGICI
Saldırıların merkezi olan Beyoğlu'nda o dönem esnaflık yapan Feridun Dörtler (89), o dönem yaşananları Mezopotamya Ajansı'na (MA) anlattı. Dörtler, saldırıların yaşandığı günden bu yana aynı işyerinde şekerleme satıyor. Yaşananları anlatırken kelimeler boğazında düğümlenen ve gözleri dolan Dörtler, saldırıların yaşandığı dönemde 21 yaşında olduğunu ve babasının yanında çalıştığını aktardı. Saldırılar başladığı anlarda işyerinde bulunduğunu belirten Dörtler, "Saat 15.00’e doğru bir haber geldi. Haberde ‘Atatürk’ün Selanik’te bulunan evi bombalandı’ deniliyordu. Hemen sonra bir grup üniversiteli, İstiklal Caddesi’ndeki sokağımızdan geçti. Onlar hiç kimseye zarar vermeden Taksim’e doğru gittiler ama akşam üzeri farklı gruplar gelmeye başladı" diye anlattı.
‘SALDIRGANLAR KAMYONLARLA GETİRİLDİ’
Söz konusu gruplarda ilk göze çarpan durumun dış görünümleri olduğunu söyleyen Dörtler, "Bunlar bir yerden alelacele toplanmış ya da programlanmış şekilde kamyonlara ve otobüslere yüklenip İstanbul’a getirilmişlerdi. O günlerde Beyoğlu’nda özellikle Balık Pazarı’nda çok sayıda Rum, Ermeni, gayrimüslimlere ait dükkanlar vardı. Ellerinde uzun sopalarla isyan eder mahiyette olan bu gruplar, gayrimüslim komşularımızın tabelalarına bakarak, onları rahatsız edip dükkanlarını tahrip ettiler. Bizim dükkana da bakıyorlardı ama bizim tabelada ‘3 yıldız Ahmet Fikri” yazdığı için bir şey yapmadılar” diye belirtti.
‘RUM KOMŞUMUZUN TABELASINI İNDİRDİK’
“Sütçü Dodori” olarak bilinen ve yıllarca komşuluk yaptıkları bir Rum ailenin dükkanın da saldırıların hedefi haline geldiğini ifade eden Dörtler, yaşananlara dair şunları söyledi: "Aile dükkanlarını kapatıp eve çıkmış bekliyorlardı. Ama tabelalarında Dodori yazdığı için gelip geçenler o tabelaya takılıyorlardı. Allah’tan onun kepenkleri çok sağlamdı. O yüzden onunla uğraşmaktansa ileriye gidip daha çok kişiye zarar vermek istiyorlardı. Sonrasında bir boşluk oldu ve ben ve orada bulunan arkadaşlarımız, Rum komşumuzun ‘Dodori Ciciridiz Sütçü’ yazılı tabelasını indirdik. Dolayısıyla hem dükkanı korumuş oldum hem de onları."
'VARLIK VERGİSİ İLE BAĞLANTILIYDI'
Yaşanılanların 6-7 Eylül öncesi gayrimüslimlerin mal varlıklarına el koymak amacıyla çıkarılan “Varlık Vergisi” ile doğrudan bağlantılı olduğuna dikkati çeken Dörtler, bu nedenle bazı güçlerin planlı bir şekilde saldırıları devreye koyduğunu söyledi. Dörtler, "Bunun bir tahrik olduğu düşüncesindeyim. Aklı başında olanlar bunu tasvip etmedi zaten. Çünkü biz uzun yıllar onlarla beraberce yaşadık ve komşuluk yaptık. Bu işi yapanlar ceplerine para da koydular. Yoksa vatan millet aşkıyla olmadı bunlar. Zaten sonrasında Atatürk'ün Selanik’teki evine atıldığı iddia edilen bombayı atanların birisinin Selanik Başkonsolosluğu kavası, ötekinin ise sonradan Niğde’de valilik yapacak olan bir siyasal bilgiler talebesi olduğu ortaya çıktı" şeklinde konuştu.
‘YÜZLEŞİLMELİ’
Saldırılar sonrasında yakın komşusu olan birçok gayrimüslimin Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldığını belirten Dörtler, gidenlerin gittikleri diğer ülkelerde de zorluklar çektiğini ifade etti. Türkiye’nin bu olayla yüzleşmesi gerektiğinin altını çizen Dörtler, şöyle devam etti: "Ben hala onlardan kalan yakınlarıyla bizim ve onların dini bayramlarında telefonlaşırım."
MA / İbrahim Irmak