AMED - Ekonominin daha bilimsel ve rasyonel bir temele oturtulduğu söyleminin yanılsama olduğunu belirten Prof. Dr. Mustafa Durmuş, faiz artışlarının enflasyon ve döviz kurundaki yükselişi engelleyemeyeceğini söyledi.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın seçimlerin ardından ekonomi yönetimine atanması, faiz artışlarını durdurmadı. Merkez Bankası, son olarak yüzde 17,5 olan politika faizini geçtiğimiz hafta 750 baz puan artırdı. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Nas” söylemini terk etmeden önce yüzde 8,5 olan faiz, yeni ekonomi yönetiminin ilk 3 ayında yüzde 25’e yükseltilmiş oldu. Son artışlarda döviz kurunda görece düşüş yaşansa da kısa süre sonra ABD Doları tekrar 27 TL’ye yükseldi.
Prof. Dr. Mustafa Durmuş, faiz artışlarının kura etkilerini, yapısal sorunları ve Kürt sorunundaki çözümsüzlüğün ekonomiye etkilerini değerlendirdi.
OLUMLU BİR ETKİ OLMADI
Faiz artışlarından sonra da ekonominin toparlanmadığını belirten Durmuş, faiz indirimleri nedeniyle enflasyon ve kurun çok yüksek boyutlara ulaştığını söyledi. Kurdaki yükselişi durdurabilmek için döviz rezervlerinin satıldığını ve Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin ekside olduğuna dikkat çeken Durmuş, “Enflasyon hala yüksek ve bu yılın sonunda yüzde 60’ların üzerine çıkacağı söyleniyor. Kur da yine o yükselişini durdurmadı, hatta faiz artışlarından sonra bir miktar aşağı inen döviz kurunun asıl nedenin, o günlerde Merkez Bankası’nın piyasaya 5 milyar dolardan fazla döviz satması olduğu ortaya çıktı. Yani faiz artışlarının ne enflasyonu aşağı çekmede ne de döviz kurunun yükselişini durdurmada etkisi olmadı. Bu iki değişkene müdahale edip durduramıyorsanız, herhangi bir biçimde de ekonomiyi doğru bir yola sokma şansınız yok” dedi.
İŞSİZLİK, YOKSULLUK, İFLASLAR
Faiz artışlarıyla birlikte sürecin daha kötüye gideceğine işaret eden Durmuş, döviz kurlarından dolayı maliyetlerin artıp hayatın daha pahalı olacağını söyledi. Ekonomik durgunluğa girileceğini dile getiren Durmuş, iş yerlerinin kapanmaya, iflaslar, işsizlik, yoksulluğun artacağı uyarısında bulunarak, “Geçmişi aratacak bir dönemin eşiğindeyiz. Başından beri faiz indirimleri yanlıştı, şimdi de yükseltmeler yanlış” diye belirtti.
ASIL ETKİ YEREL SEÇİM SONRASI
“Faiz artışları nedeniyle ya da yeni Şimşek-Erkan ekibiyle birlikte ekonominin daha bilimsel, rasyonel bir temele oturduğunu söyleyebilmek mümkün değil” diyen Durmuş, bunun bir yanılsama olduğunu ifade etti. Durmuş, ”Bunun ağır faturasını yerel seçimlerden sonra göreceğiz. Çünkü yerel seçimi kazanma gayretiyle ekonomiyi çok ciddi bir krize sokmadan götürmeye çalışıyorlar” diye konuştu.
‘EKONOMİ TEPETAKLAK OLDU’
Türkiye ekonomisinin 2013 yılına kadar büyüdüğünü hatırlatan Durmuş, 2013’te kişi başı milli gelirin 12 bin 500 doların üzerinde olduğunu söyledi. Durmuş, “2015 seçimlerinden sonra her şey tepe taklak gitmeye başladı. Barışçıl giden bir süreç içerisinde çatışma, savaş yoktu. Kaynaklar bu amaçlarla kullanılmıyordu, insanlar daha rahat ve huzurluydu. Savaş konseptine dönülmesinin ardından bu durum ekonomiyi de vurdu. Öyle ki bugün hala 2013 kişi başı milli gelirinin altındayız. Yeterince açıklayıcı değil mi?” ifadelerinde bulundu.
İKTİDARIN TOPLUMLA KAVGASI!
İktidarın savaş sürecine dönmesiyle ülkenin ciddi döviz krizleriyle karşı karşıya kaldığını dile getiren Durmuş, “Şimdi de bir kamu maliyesi krizi var. Bir yandan depremin etkileri, diğer yandan ekonomik kriz, bir de siz bu kaynakları güvenlik, otoriterleşme adı altında savaşlara ayırdığınızda, elinizde zaten ekonomiye sunabileceğiniz kaynak kalmıyor. Kalmadığı için de sizin ekonomiyi büyütebilmeniz, özellikle de adil bir biçimde o ekmeği büyütebilmeniz mümkün değil” şeklinde konuştu.
‘BAŞKA BİR YOL AÇMALI’
İktidarın seçime kadar nasıl bir ekonomi politikası izleyeceğine değinen Durmuş, bir yandan faiz oranlarını yükselterek enflasyonu aşağıya çekmeye çalıştıklarını, bir yandan da mali disipline uymaya çalışarak sıcak para girişleri sağlamaya çalıştığını söyledi. Durmuş, “Ekonomi daralırken, işsizlik artıyor, insanların mutsuzluğu artıyor. Ancak bu kitlelerde huzursuzluğu artırır ve seçimleri riske eder. Çünkü önümüzde yerel yönetim seçimleri var, bunu da kazanmak istiyorlar. Özellikle de yerel yönetim seçimleriyle bu otoriter, tekçi rejimi tam olarak inşa etmek istiyorlar. İktidar bu ikisi arasına sıkışmış bir durumda. İnsanımız seçime kadar bizi rahatlatacaklarını, daha demokratik bir ortam olacağını düşünmesinler. Bu olmayacak, bunun olmayacağının işaretleri de belli. Seçime kadar erteleyebildiklerini erteleyecekler. Seçimden sonra kemer sıkma ya da boğaz sıkma dediğimiz o politikaları daha sert bir şekilde uygulayacaklar. Çünkü karşılarında artık kendilerince herhangi muhalif bir güç kalmamış olacak. Bizim ne yapmamız gerektiği ise belli, sorunu yaratanlara sorunu çöz diye gidilmez. Bu sorunu bizim kendimizin çözmesi lazım. Kendi halklarımızın özgür iradesiyle, örgütlenmesiyle bu meseleye sahip çıkıp, bizim bir başka yol açmamız lazım. O yolu açtığımız ya da bulduğumuz takdirde, biz aslında ne yapmamız gerektiğini biliyoruz demektir” dedi.
MA / Eylem Akdağ