AMED - Hasta tutukluların tahliye edilmemesinin politik olduğunu beliren avukatlar, koşulsuz olarak serbest bırakılmalarını istedi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) verilerine göre; cezaevlerinde 651’i ağır olmak üzere bin 517 hasta tutuklu bulunuyor. Aynı verilere göre, bu hasta tutuklularda 78’i 2022’de, 15’i de 2023’ün ilk 5 ayında yaşamını yitirdi. Son olarak Erzincan L Tipi Kapalı Cezaevi’nde hasta tutuklu Şakir Turan yaşamını yitirdi. Hasta tutukluların serbest şartlı salıverilmelerinde raporları önemli bir işleve sahip olan sağlık kurulları ile emniyet birimlerinin “tehlikelilik” raporları ve savcılıkların tutukluların “siyasi kimlikleri” üzerinden değerlendirmeleri, salıverme sürecini olumsuz etkiliyor. Avukatlar, hasta tutukluların tedavilerini dışarda sürdürebilmeleri için şartlı tahliyeyle salıverilmelerine olanak sağlayan düzenlemenin denetime açık, bağımsız sağlık kurulları tarafından yürütülmesi görüşünü dile getiriyor. Mevcut yasal düzenlemenin şartlı tahliyelerinin önünde engel olduğunu belirten avukatlar, tahliyelerin önündeki en büyük engellin “siyasi saikler” olduğunu vurguluyor.
‘STÖ’LERE SORUMLULUK DÜŞÜYOR’
Amed Barosu Yönetim Kurulu üyesi ve İnsan Hakları Merkezi Koordinatörü Avukat Yakup Demir, salıverilmelerin engellenmesinin “siyasi saikler” olduğunun altını çizdi. Demir, Adli Tıp Kurumu (ATK) raporlarına rağmen hasta tutukluların serbest bırakılmamasının “siyasi nedenlerden” kaynaklandığını söyledi. Hasta tutukluların serbest bırakılması için uygulanan prosedürlerin uzun bir sürece yayılmasının ölüm oranlarını yükselttiğine dikkat çeken Demir, sorunun çözümünde kamuoyu baskısının önemine işaret ederek, "Toplumda her ne kadar çalışılsa da yeterli duyarlılık oluşturulmuyor. Bu konuda esas sorumluluk bu tutuklularla ilgili çalışma yürüten sivil toplum kuruluşlarına düşmektedir. Bu konuda toplumu daha duyarlı hale getirecek çalışmalar yürütülmelidir" ifadelerini kullandı.
‘KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMALI’
Sorunun çözümü için kamuoyunun Adalet Bakanlığı’nı bir yasal düzenlemeye teşvik etmesi gerektiğini vurgulayan Demir, "Adalet Bakanlığı’nın hasta tutukluların tahliye edilmesi için kanunlarda değişiklik yapması gerekiyor. Ama şu anki siyasi iktidarın hasta tutuklulara ilişkin onurlu bir tavrı söz konusu değildir. İçerde insanlar eziyet çekerek hayatını kaybediyor. Tüm hasta tutukluların gerekli hukuki usuller uygulanmak suretiyle, insan onuruna yakışır bir şekilde tahliye edilmelerini talep ediyoruz" diye konuştu.
‘SİYASİ ATMOSFERDEN BAĞIMSIZ DEĞİL’
Cezaevlerindeki atmosferin siyasi atmosferden bağımsız olmadığını dile getiren Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Hapishaneler Komisyonu Üyesi Avukat Fırat Taşkın, siyasi atmosfer nedeniyle cezaevlerinde fiziksel ve psikolojik işkencenin arttığını kaydetti. Bu durumun cezaevlerinde yaşanan en büyük sorunlardan biri olan “sağlığa erişim hakkını” engellenmesini beraberinde getirdiğinin altını çizen Taşkın, "Sağlığa erişememe hakkı, mahpusların yaşam hakkı ihlaline varacak sonuçlara gitmektedir. Bu yaşam hakkı mutlak bir haktır. Dışarıdaki bir yurttaşın sağlığa erişimi noktasında nasıl bir engel yoksa, cezaevindeki mahpusların da sağlığa erişim noktasında hiçbir engel ile karşılaşmaması gerekir. Baktığımızda son zamanlarda politik mahpuslar açısından bu hak ihlal edilmektedir. Bunun en büyük sebeplerinden biri de dışarıdaki ayrıştırıcı atmosferin politik mahpusların sağlığa erişim noktasında etki etmesinde görüyoruz" şeklinde konuştu.
‘SİYASİ DÜŞÜNCEYE GÖRE AF YETKİSİ’
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisine tanınan “af” yetkisini kullanmada siyasi faktörlere işaret eden Taşkın, "Bu af yetkisi ile Cumhurbaşkanı birçok mahpusa ilişkin ceza ertelemesi kararı veriyor. Bu mahpusların hiçbirinde siyasi mahpuslar yer almamaktadır. Bu da bize açıkça yapılan muamelenin tıp etik kurallarına göre değil, siyasi düşüncesine, kişinin cezaevinde bulunduğu suç durumuna göre muameleye maruz kaldığını göstermektedir" diye belirtti.
‘TURAN İŞKENCEYLE YAŞAMINI YİTİRDİ’
Sağlığa erişim hakları engellenen hasta tutukluların yaşamını yitirmesinin “işkence sonucu yaşamını yitirme” olarak niteleyen Taşkın, yaşamını yitiren hasta tutuklu Şakir Turan’ın hatırlattı. Turan’ın hastalığına ilişkin bilgi aldıktan sonra ölümünden önce görüştüklerini belirten Taşkın, Turan’ın kendilerine kanser hastası olmasına rağmen diyet yemeği verilmediğini ve 4 ayda 30 kilo verdiğini, 2 aya aşkın süre ise endoskopi sırası beklediğini aktardığını ifade etti. Turan’ın Antalya’da ikamet eden ailesinin yakınındaki bir cezaevine sevk talebinin kabul edilmediğini kaydeden Taşkın, Turan’a ilişkin raporu kamuoyuna duyurmalarından sonra sivil toplum örgütleri ve siyasetçilerin konuyu Adalet Bakanlığı ve Meclis İnsan Hakları Komisyonu'na taşıdığını, ancak buna rağmen infazının ertelenmediğini, raporun açıklanmasından 10 gün sonra ise Turan’ın yaşamını yitirdiğini belirtti. Turan’ın, sevk edildiği hastanenin “Cezaevinde kalabilir” raporu vermesinden 20 gün sonra yaşamını yitirdiğini vurgulayan Taşkın, “Ölüm belgesinde doğal ölüm yer alsa da biz Şakir Turan'ın bütün kamuoyunun bildiği işkence sonucunda yaşamını yitirdiğini söyleyebiliriz" dedi.
‘YENİ BİR İNFAZ DÜZENLEMESİNE İHTİYAÇ VAR’
Bu sorunun çözümü için yeni bir ceza infaz düzenlemesine ihtiyaç duyulduğunu vurgulayan Taşkın, öncelikle hasta tutukluların infaz erteleme talepleri için raporlarının dikkate alındığı sağlık kurulları ve Adli Tıp Kurumu’nun verdiği raporların denetime açık hale getirilmesi gerektiğinin altını çizdi. Hasta tutukluların salıverilmesinde emniyet birimlerinden istenen “toplum açısından tehlike arz edip etmediği” yönündeki raporun da uluslararası hukuki normlara uygun hale getirilmesinin gerekli olduğuna işaret eden Taşkın, Adalet Bakanlığı’nı hasta tutukluların sağlığa erişim hakkı ile yaşam haklarının ihlal edilmemesi için tutukluların durumunu yakından takip etmeye çağırdı.
Taşkın, yaşamını tek başına idame edemeyecek tutukluların bir an önce infazının ertelenmesi ve tahliye edilmesini istedi.
‘İNSAN HAKLARINA DAYALI TUTUM’
İHD Amed Şubesi Hapishaneler Komisyonu Üyesi Avukat Yusuf Erdoğan, 5275 sayılı Ceza, Güvenlik Tedbirleri İnfazı Hakkındaki Kanunu’ndan kaynaklanan sorunların olduğunu söyledi. Erdoğan, tam teşekkülü hastanelerden rapor alma zorunluluğu, akabinde de Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınması zorunluluğu ve bu raporların hasta tutuklu lehine olması durumunda da tahliye durumu için yeterli görülmemesinin söz konusu yasal düzenlemeden kaynaklandığını ifade etti. Bu raporlar olumlu olsa dahi emniyet birimlerinden kişiye ilişkin istenen “toplum için tehlike durumu” raporları sonrası karar verildiğini anımsatan Erdoğan, "Hapishanelerdeki sağlık koşulları hasta olan bir kişi için uygun değil. Tahliyelerin önündeki engeller politik yaklaşımlar ve diğer yaklaşımlarla çözülecek durum değil. Daha çok insan haklarına dayalı, insani bir tutum gerekiyor" ifadelerinde bulundu.
‘ATK’NİN YAKLAŞIMI POLİTİKTİR’
Yaşamını yitiren Turan için “cezaevinde kalabilir” raporu verildiğini hatırlatan Erdoğan, "Mahpus yaşamını yitirmeden önce ilgili hastanede tedavi görüyordu. Bütün çağrılarımıza, başvurularımıza rağmen tam teşekküllü hastanelerde hasta mahpusların sağlık durumlarına ilişkin bir rapor düzenlenmiyor. Adli Tıp Kurumu’nun yaklaşımı da politik oluyor. Hapishanede tutulan mahpusların hangi iddia ile tutulduğuna bakılmaksızın, hastalık durumlarını önceleyen, yaşam hakkını önceleyen bir yaklaşım ile önündeki engeller kaldırılmalı, tahliyelerine karar verilmelidir. Ne yazık ki Türkiye'de iktidarın ve yargının tutumu nedeniyle böyle bir yaklaşımla karşılaşmıyoruz" diye kaydetti.
Erdoğan, hasta tutukluların koşulsuz ve şartsız tahliye edilmesi gerektiğinin altını çizdi.