İSTANBUL - İktidarın savaşa harcadığı bütçenin halkların hayatını cehenneme çevirdiğini belirten İktisatçı Mert Büyükkarabacak, yaşanacak bir ülke için işçi sınıfının savaş karşıtı bir mücadele izlemesi gerektiğini vurguladı.
İktidarın 2015 yılında yeniden savaş politikasına dönmesiyle başlayan çoklu krizler derinleşiyor. Kürt sorununda geleneksel savaş kodlarına geri dönen iktidar, ülke bütçesinin büyük çoğunluğunu savaşa harcamasıyla halkları adeta yoksullaştırdı. Ülke ekonomisinin savaşa harcandığını belirten İktisatçı Mert Büyükkarabacak, kapsamlı tüm saldırılara rağmen iktidarın savaş politikasının sonuç vermeyeceğini söyledi. Saldırıların temel hedefinin Kürt kazanımları olduğunun altını çizen Büyükkarabacak, bölgeye yönelik saldırıların politik, askeri, enerji ve iç politikayla yakından bağlantılı olduğunu belirtti. Büyükkarabacak, “Ancak fiili durum ve bölgede oluşan statükolar üzerinde dönüştürücü baskılar yaratmak noktasında kimi mevzileri elde edebildiğini de görmek gerekiyor. ‘Hiçbir şeyi değiştiremezler’ rehavetiyle izlenebilecek bir durum değil” diye kaydetti.
Büyükkarabacak, Türkiye’nin son dönemlerde İnsansız Hava Aracı (İHA) ve Silahlı İnsansız Hava Araçlarıyla (SİHA) bölgede bulunan yerleşim yerlerini hedef almasını ise, sivil nüfusu harekete zorlamaya, kimi bölgeleri insansızlaştırmaya ve savaşılan güçlerin lojistik olanaklarını sınırlamaya dönük hamleler olarak değerlendirdi.
BAKANIN OPERASYON RAKAMLARI
Büyükkarabacak, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın operasyon açıklamalarını, başarısızlığın somut ifadesi olarak yorumladı. Büyükkarabacak, “Neyin operasyon olduğunu nasıl tanımladığınıza bağlı olarak sayılar farklı biçimlerde düzenlenebilir. Ancak sahadaki statükonun köklü bir biçimde dönüşümüne yol açamayan on binlerce operasyondan bahsetmek, tam tersine başarı ve görkem yerine başarısızlık ve iş bilmezlik algısını da güçlendirebilir. Bu tür demeçleri, iktidarın savaşçı girişimlerini özellikle milliyetçiliğin etkisi altındaki yoksul emekçi halka, yaşadığı yoksulluk ve pahalılığın gerekçesi olarak anlatma çabalarının da bir parçası olarak nitelendirebiliriz” ifadelerini kullandı.
SAVAŞ POLİTİKASI VE İŞÇİ SINIFI
“Savaş emekçiler için ölüm anlamına gelir” diyen Büyükkarabacak, iktidarın her türlü milliyetçi propaganda ve örgütlenmeyle toplumda özellikle de işçi sınıfının ideolojik bütünlüğünü bastırmaya çalıştığını aktardı. Büyükkarabacak, “İşçi sınıfının parçalanması ve sermaye karşısındaki mücadelesinin gerilemesi, faşizmin güçlü bir yayılma zemini bulmasını mümkün kılar. Bu yanıyla savaşlar, işçi sınıfının örgütsüzleştirilmesinin ve haklarından mahrum bırakılmasının en önemli gerekçesine dönüşür. Bugün hala uluslararası şirketlerin oto lastiği için çelik tel üreten fabrikalarda işçilerin aldığı grev kararlarının ‘milli güvenlik’ gerekçesiyle iptal edilebilmesi tesadüf değildir” diye konuştu. Savaş ve ona dayalı beka politikalarının işçi sınıfının mücadelesini teslim almak için egemen sınıfın elindeki en güçlü araçlardan biri olduğunu sözlerine ekleyen Büyükkarabacak, yaşanacak bir ülke için işçi sınıfının savaş karşıtı bir mücadele izlemesi gerektiğini vurguladı.
‘SAVAŞ BÜTÇESİ HALKA VERİLİRSE NE OLUR?’
2023 bütçe taslağına göre halktan yaklaşık 3,2 trilyon TL vergi toplanacağını belirten Büyükkarabacak, bu bütçe harcamalarının yüzde 10’unun (469 milyar TL) şimdiden savaşa ayrıldığına dikkat çekti. Savaş harcamasının tüm sosyal yardımların neredeyse iki katı büyüklüğünde olduğunu kaydeden Büyükkarabacak, “Pahalılığın ve yoksulluğun toplumun geniş kesimlerinin hayatını cehenneme çevirdiği koşullarda, bu kaynakların toplum yararına kullanılması mümkün. 469 milyar TL’yle 24 derslikli bin 800 okul, bin yatak kapasiteli 180 yurt yapabilmek mümkün. 750 bin aileye asgari ücret seviyesinde temel gelir sağlanabilir” dedi.
2015 SONRASI RAKAMLAR
Büyükkarabacak, 2000’de kamu harcamalarının yüzde 9,23’ünü oluşturan askeri harcamaların 2015’de yüzde 5,46’ya düşerek, tarihinin en düşük seviyesine gerilediğini anımsattı. 2015’de “çözüm” adı altında yürütülen sürecin sonlandırılmasıyla 2020’de askeri harcamaların bütçenin yüzde 7,52’sini oluşturduğunun altını çizdi. Gelinen süreçte savaşın ekonomiyi getirdiği duruma işaret eden Büyükkarabacak, “Saray rejiminin sadece Kürtlere savaş açmadığını, işçi sınıfının milli gelirden aldığı paydaki şok edici gerilemeden takip edebilmek mümkündür” şeklinde konuştu.
KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ
“Kürt sorununun demokratik ve eşitlikçi çözümü mücadele etmeyi gerektiriyor” diyen Büyükkarabacak, işçilerin savaş karşıtı tutumunun onlar için ekmek meselesi olduğunu belirtti. Büyükkarabacak, şunları söyledi: “İslamcı-milliyetçi sağın işçi sınıfı üzerindeki hegemonyası, faşist rejimin temel payandası. Bu hegemonyayı çözmek zorundayız. Bu yüzden sosyalist bir sınıf hareketinin mevziler kazanmasıyla Kürt sorununun demokratik-barışçıl çözümü arasındaki rabıtayı akıldan çıkarmamak gerekiyor. Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yönde çözümü halkların geleceği açısından kritik önemde.”
MA / Rukiye Adıgüzel