İSTANBUL - Her hafta eylemleri engellenen Cumartesi Annelerinden Hanife Yıldız, kaybedilen adaleti geri istediğini belirterek, “Bize kısaca ‘unutun gitsin’ diyorlar. Ama bu unutulacak bir şey değil” diye belirtti.
Türkiye’nin en karanlık dönemlerinden biri olan 1990’lı yıllarda 17 binden fazla insan “faili meçhul” bir şekilde gözaltında zorla kaybettirildi. Kaybedilenlerin yakınları ise, faillerin ortaya çıkarılarak yargılanması, kaybedilenlerin bulunması için yıllardır adalet mücadelesi yürütüyor. İlk olarak 1995 yılında kaybettirilen Hasan Ocak’ın faillerinin bulunup yargılanması talebiyle İstanbul’da Galatasaray Meydanı’na giden Cumartesi Anneleri/ İnsanları’nın bu eylem çağrısı, dünden bugüne tam 962 haftadır devam ediyor. Galatasaray Meydanı “kayıp” mücadelesinin hafıza mekanı olurken, Cumartesi Anneleri’nin eylemi ise en uzun soluklu eylemler arasında yerini aldı.
Cumartesi Anneleri, şimdilerde ise kaybettirilen yakınlarının yanı sıra Galatasaray Meydanı içinde mücadele ediyor. Eylemlerinin 700’üncü haftasında dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun hedef göstermesinin ardından polis saldırısından sonra Galatasaray Meydanı, bariyerlerle ablukaya alınarak yasaklandı. Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) ihlal kararına rağmen Galatasaray Meydanı’na gitmek isteyen Cumartesi Anneleri, 22 haftadır “yasak” gerekçesiyle polis saldırısına uğruyor.
‘28 YIL SONRA UNUT GİTSİN DİYORLAR’
23 Şubat 1995 tarihinde kendi elleriyle polise teslim ettiği ancak bir daha haber alamadığı oğlu Murat Yıldız’ın akıbetini öğrenmek için 28 yıldır mücadele eden Cumartesi Annesi Hanife Yıldız, her hafta eylemleri sırasında maruz kaldıkları ihlaller ve yürüttükleri mücadeleye dair değerlendirmelerde bulundu. 28 yılda sadece hükümetlerin değiştiğini belirten Yıldız, “Bize kısaca ‘unutun gitsin’ diyorlar. Ama bu unutulacak bir şey değil ki. Kaybettirilen bir eşya değil, bir insan” dedi.
‘28 YILDIR O GÜNÜ BEKLİYORUM’
28 yıl önce polislerin oğlu için kendisine güvence verdiğini bunun üzerine oğlunu ikna ettikten sonra karakola gittiklerini anlatan Yıldız, karakola gittikleri günden bu yana oğlunu bir daha görmediğini ifade etti. Yıldız, polislere inanmakla büyük bir hata yaptığını fakat bu durumu o dönemlerde hiç tahmin edemeyeceğini sözlerine ekleyerek, “Benim en çok da zoruma giden oğlumu kendi ellerimle karakola götürmem oldu. Bugüne değin vicdan azabından ben her gün kahroluyorum. Yahu ben kime güvenmişim… Düşünün tek bir evladınız var, ona bir şey olmasın diye kıyamıyorsunuz ama devlete güvenerek, polise güvenerek teslim ediyorsunuz. Oğlum kaybettirildikten sonra karakola gittiğimde, polisler bana ‘İyi bir evlat olsaydı, sana bunları yaşatmazdı. Bir yerlerdedir belki bir gün seni arar’ diyorlardı. 28 yıldır o günü bekliyorum, o umutla yaşıyorum” ifadelerini kullandı.
‘EN BÜYÜK DARP, YÜREĞİMİZDEKİ ACI’
Galatasaray Meydanı’nın kendileri için kayıpların akıbetinin sorgulanması için bir buluşma yeri olduğunu ifade eden Yıldız, “Kayıplarımızın bir mezar yeri dahi olmadığı için, Galatasaray Meydanı aynı zamanda bir anıt, mezar ve hafıza mekanıdır. Polisler tarafından darp edilip gözaltına alındıktan sonra bizi doktora götürüyorlar. Doktor bize ‘bir yerinizde darp falan var mı?’ diye soruyor. Bizim yüreğimizdeki acıdan başka nasıl bir darbımız olabilir. Hani diyorlar ya, ‘bedenimde değil, ruhum da sızı’ diye, işte tam olarak durum bu. Yıllardır bu acı, özlem, bu ateşli yürekle yaşamaktan başka ağır işkence mi olur? Polis eylem esnasında oğlumun fotoğrafını elimden alıp yırttı. Ben sonra kendi kendime ‘oğlum senin fotoğrafını dahi koruyamadım, getirip tekrar bunlara verip parçalattım’ dedim. O gün o fotoğrafı parçalayacaklarına, beni beynimden vursalardı, daha iyiydi. Bir anne olarak bu uğurda ne yapılırsa yapılsın, en önde ben olacağım” şeklinde konuştu.
‘EN BÜYÜK ADELETSİZLİK BİZE YAPILIYOR’
Meydanın yasaklanmasına tepkisini dile getiren Yıldız, eylemlerine her şartta devam edeceklerini vurguladı. Kayıplarını aramakta haklı olduklarını ifade eden Yıldız, eylemlerinin de anayasal hakları olduklarını aktardı. Yıldız, şunları söyledi: “Bir kaymakamın yasaklamasıyla olacak iş değil. Bir anne olarak asla kabullenemem. 28 yıldır devletten bir cevap alamıyoruz. Düşünün bir sürü anne adalete erişemeden toprağa verildi, kimisi sağlığını kaybetmiş, bugün evden çıkamıyor. Berfo anne 105 yaşında kaybını bulamadan yaşamını yitirdi. Bizi bir ateşin içine atmışlar ve bize ‘siz de kayıplarla beraber yok olup gidin, meydana çıkmayın’ diyorlar. Kimse kaybını unutamaz. En büyük adaletsizlik bize yapılıyor.”
‘O ADALETİ GERİ İSTİYORUM’
Taleplerinin kabul edilmesi ve kayıpların bulunması için kendilerine destek verilmesini isteyen Yıldız, “Meydanı açmak sadece bizimle olacak iş değil. Birileri artık çıkıp bizler için ‘artık yeter bu insanlara bu kadar da zulüm yapılmaz’ demeli. Adalet hakkımız elimizden alınıyor. Kayıplarımızı sorma hakkımız elimizden alınıyor. Ben oğlumu adalete güvenerek verdim, o adaleti geri istiyorum” dedi.
MA / Ergin Çağlar