AMED - Tutukluların ailelerinden uzak kentlere sevk edilmelerini değerlendiren avukat Yusuf Çakas, "İçeride ve dışarıda zindanı yaşatıyorlar" dedi.
Cezaevlerinde yaşanan en büyük sorunlardan biri de tutuklu ve hükümlülerin ailelerinden kilometrelerce uzaklıktaki kentlere sevk edilmeleri. Bu sebepten ötürü yıllarca anne, babasını, eşini, çocuklarını ve kardeşlerini göremeyen tutuklular var. Tutuklularla birlikte cezalandırılan aileler ise, cezaevi yollarında sayısız haksızlık ve zorlukla karşı karşıya kalıyor.
18 Ağustos’ta Elazığ T Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutulan oğlunun ziyaretine giden Garibe Aslan, cezaevi dönüşünde meydana gelen kazada yaşamını yitirdi. 21 Ağustos’ta Bayburt M Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Fecriye Benek’in ailesi de görüş için cezaevine giderken Meletî’de kaza yaptı.
‘İŞKENCE YAPILIYOR’
Ailesinden kilometrelerce uzakta bulunan tutuklulardan biri de Şerif Mesutoğlu. Mêrdîn’in Dêrik Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk'ün bombalı saldırıyla öldürülmesi davasında hakkında iki kez ağırlaştırılmış müebbet ve 28 yıl hapis cezası verilen Mesutoğlu’nun eşi Saime Mesutoğlu, yaşadıklarını “Eşim Siverek’ten Kırıkkale’ye götürüldü. Yaklaşık iki yıl orada kaldıktan sonra Ankara’ya sürgün ettiler. Diyarbakır’da Şerifin kalacağı cezaevi var. Ancak Diyarbakır’a getirmiyorlar oğlum epilepsi ve Otizim hastası yüzde 99’luk raporu var, Şerif’in anne ve babası yaşlı onlarında raporları var. Bu konuda defalarca dilekçe vermemize rağmen Diyarbakır’a getirilmiyor. Yakın illere de getirilmiyor. Amaçları Şerifi bizden uzaklaştırmak onu daha fazla tecrit etmek” sözleriyle özetledi.
Yapılanların ne insani ne de hukuki olduğunu söyleyen Mesutoğlu, çocuğunun rahatsızlığından dolayı eşini sürekli görmeye gidemediğini, gittiklerinde de uçakla yolculuk etmek zorunda oldukları için maddi olarak zorlandıklarını dile getirdi. Yılda 3 ya da 4 kez görüşe gidebildiklerinin altını çizen Mesutoğlu, “Çocuklar küçük ve sürekli babalarını görmek istiyorlar. Tutsağa ceza verilirken aileyi de cezalandırıyorlar. Bilerek ve isteyerek bize işkence ediyorlar” dedi.
‘ADALET MUTLAKA BİR GÜN GELECEK’
Görüşe gitmeden önce otizmli çocuğunun psikolojisini ona göre hazırladığını anlatan Mesutoğlu, görüşe gidip geldikten sonra yer değişikliği nedeniyle çocuğunun uzun süre kendine gelemediğini söyledi. “Eğer Diyarbakır da olsaydı bu sorunları yaşamazdık ve çocuklar her görüşte babalarını görebileceklerdi” diyen Mesutoğlu, “Şerif’i nereye götürürlerse götürsünler yılda bir kere bile olsa çocuklarım babalarını görecek. Mücadelemize devam edeceğiz. Mücadele edenlerin, bu ülkeye bir gün adaleti mutlaka getireceğine inanıyorum” diye belirtti.
‘AİLELER ÇOCUKLARINI GÖREMİYOR’
Var olan uygulamaya dair değerlendirmelerde bulunan Med Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD- FED) yöneticisi ve avukat Yusuf Çakas, Türkiye’de yaklaşık 130 cezaevinde politik tutukluların tutulduğunu aktardı. Cezaevlerinde tutulan tutukluların birçoğunun ailesinden uzak kentlerde tutulduğunu kaydeden Çakas, “Siyasi tutsaklar, bu cezaevlerinde tutularak ailelerinden uzaklaştırılmaya çalışılıyor. Van’da, Şırnak’ta olan bir aile evlatlarını 6 ayda, yılda bir zor görüyor. Diyarbakır’dan Bodrum’a cezaevine gitmek isteyen bir aile İzmir’e bilet kesmek zorunda kalıyor. Aileler, böylece çocuklarını ve yakınlarını görmeye gidemeyecek hale getiriliyor” ifadelerini kullandı.
‘İÇERDE, DIŞARIDA ZİNDAN YAŞATILIYOR’
Tutukluların uzak kentlerde tutulması ailelerle birlikte avukatlar açısından da ciddi zorluklar yaratığını dile getiren Çakas, “İçerde, dışarıda zindanı yaşatıyorlar. Ne insanidir ne hukukidir. Uluslararası hukukun, Avrupa cezaevi kurallarının ve Mandela kurallarının belirttiği çerçevede genel bir ilke vardır. Seyahat etme özgürlüğü dışında hiçbir hak tutsaklardan alınamaz. Aile ile görüşme, özel yaşam, iletişim kurma bir bütünen teminat altına alınmalıdır” dedi.
‘AMAÇ TECRİT ETMEK’
Tutukluların, ailelerinin ve avukatların birçok kez dilekçelerle tutukluların ailelerine yakın yerlere sevk edilmesi talebiyle başvuru yaptığının altını çizen Çakas, şunları söyledi: “Bu dilekçelere Adalet Bakanlığı ve cezaevi müdürlüğünün verdiği standart bir cevap var; ‘Örgütlü suçlardan yatanların hepsinin Diyarbakır ve çevre illerine gelmek istediği ve buralarda örgütlü bir yapı kurma hedeflerinin olmasıdır.’ Bunu gerekçe göstererek sürgün dediğimiz yöntemle ailesinden uzaklaştırarak, toplumdan koparma, gittiği yerde iletişim cezalarıyla tamamen tecrit etmektir. Bu devlet, Bodrumda sağladığı güvenliği Diyarbakır’da, Muş’ta, Bingöl’de sağlayamıyor mu? Pekâlâ sağlayabiliyor. Mesele güvenlik meselesi değil, bu meselenin altında politik bir gerekçe, sosyal, toplumsal tecrit meselesi var.”