MERSİN - İnfaz yakmalarla siyasi tutukluların tahliyesini engelleyen İdare Gözlem Kurulları'nın siyasallaşmış bir merci gibi hareket ettiğini belirten İHD Mersin Şubesi Başkanı Gazi İnci, umut hakkının da ihlal edildiğini söyledi.
Cezaevlerinde artan baskı politikaları sonucunda her gün yüzlerce tutuklu hak ihlalleriyle karşı karşıya kalıyor. Tecrit uygulamalarının derinleştiği cezaevinde, baskı ve işkencenin yanı sıra İdare ve Gözlem Kurulu kararlarıyla tutukluların infazı erteleniyor. İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) verilerine göre, 2021 yılının başından bu yana 312 tutuklunun tahliyesi birden fazla kez engellendi. Tahliyesi engellenen tutuklulardan 88'inin hasta tutuklu olduğu ve 42'sinin cezaevinde kalamayacak derecede ağır hasta olduğu kaydedildi.
İHD Mersin Şubesi Başkanı Avukat Gazi İnci, cezaevlerinde İdare ve Gözlem Kurulu kararlarıyla infaz yakmaların sistematik hale geldiğini söyledi.
Gazi İnci
'KEYFİ KARAR MEKANİZMASI'
İnfaz uygulamasının siyasi tutukluların aleyhine olduğunu belirten İnci, koronavirüs salgını döneminde de çıkarılan af yasasından siyasi tutukluların yararlandırılmadığını kaydetti. Bu dönemde uygulamaya konulan görüntülü konuşma hakkının siyasi tutuklulara tanınmadığını dile getiren İnci, "Yeni yapılan Yüksek Güvenlikli hapishaneler siyasi mahpuslar ile dolduruldu. İnfaz mevzuatında ne denli iyileştirme yapılırsa yapılsın, siyasi mahpusların koşulları her geçen gün daha da ağırlaştı. İdare Gözlem Kurulları amacı dışında çalışmaya başladı. Özellikle siyasi mahpusların özgürlükleriyle ilgili keyfi bir karar mekanizmasına dönüşmüş durumda. Türkiye cezaevlerinde genel durum siyasi mahpuslara yönelik özel ve sistematik uygulamalara, son 2 yılda İdare Gözlem Kurullarının kararları da eklenmiş durumda" dedi.
'SORULAR KRİMİNALİZE EDİCİ'
İHD Hapishane Komisyonu'nca yaptıkları son görüşmelerde koşullu salıverme süresi yaklaşan hiçbir siyasi tutuklunun bu haktan faydalanmadığına dikkat çeken İnci, "Bunların gerekçesini örnekleyecek olursak; kimi mahpuslara keyfi disiplin cezaları verilerek, disiplin cezası olmayan mahpuslara ise örgütle ilgili fikirleri sorularak, cevaplarına karşılık infaz yakmaya gerekçe oluşturuluyor. Örneğin; örgüt üyeliğinde dahi ceza almamış, propaganda eyleminden hapis yatan birine hala örgütle bağının olup olmadığı soruluyor. Bu soru yönlendirici, kriminalize edici ve ifade özgürlüğünü ihlal eder niteliktedir. Bazı mahpusların İdari Gözlem Kurulu kararından önce 'Kurum Testi'ne tabi tutularak, bir ön mülakat yapılmak istendiğini, burada da yine kişisel sorular sorulduğunu, bu sorulara cevap vermeyenlerin İdari Gözlem Kurulu’na bile çıkarılmadığını öğrendik. Esasında burada siyasi mahpuslar üzerindeki haksız infaz uygulamasına ilişkin kasıt kadar infaz birimlerindeki hukuki bilgisizliği ve deneyimsizliği de görüyoruz" ifadelerini kullandı.
'UMUT HAKKI İHLAL EDİLİYOR'
İnfaz yakmalarla siyasi tutukluların topluma tekrar karışmasının engellenmeye çalışıldığını belirten İnci, toplumsallığın önüne geçmek için cezaevi süresinin uzatıldığı bir hukuksuzluk metodu olduğunu söyledi. İnfaz yakmaların özellikle 30 yılını tamamlamış tutuklular üzerinde uygulandığını kaydeden İnci, "Özellikle 90’lı yıllarda başlayan siyasi yargılamalar ile müebbet hapis cezasına çarptırılan mahpusların tam da tahliye zamanlarına denk gelecek şekilde; 2020 yılı sonunda, İdari Gözlem Kurulu müessesesinin ortaya çıkmasının tesadüf olmadığını düşünüyorum. Bize gelen başvuruları incelediğimizde, müebbetlik mahpusların umut hakkının ihlal edildiğini düşünüyorum. Yine ağır hasta mahpuslarla ilgili hem 'koşullu salıverilme' hem de 'infaz erteleme' süreçleri tamamen siyasi malzemeye dönüşen; İdari Gözlem Kurulları ve Adli Tıp Kurumu uygulamaları ile engelleniyor. Özetle konu siyasi mahpuslar olunca, hukuk aradan çekiliyor, mahpusların kaderi iktidarın iki dudağı arasına teslim ediliyor. Gelinen aşamada İdare Gözlem Kurulları tamamen siyasallaşmış bir yargı mercii gibi hareket ediyor" diye belirtti.
'TOPLUMDA SESSİZLİK HAKİM'
İnci, şunları söyledi: "İHD'nin Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirmesine Dair Yönetmelik hakkındaki iptal davası hala devam ediyor. Politik konulardaki yargı süreçlerinin uzun sürmesi ve bu uzun süreçler sonunda aleyhe kararlar vermesi tesadüf değil. Siyasallaşmış yargıdan medet ummak, biraz da toplumsal desteğe ihtiyaç duyabiliyor. Esasında keyfi ve hukuksuz olarak verilmiş her bir İdari ve Gözlem Kurulu kararında mahpuslar birer 'idari rehineye' dönüşüyor. Fakat toplumda bu konuda sessizlik hakim. Konu ile ilgili kamuoyu bilgilendirmeleri, meclis çalışmaları, hukukçular üzerinde farkındalık yaratılması, ilk etapta ülke gündemine alınması gereken bir konu. Özellikle baroların bu ağır insan hakları ihlaline karşı baskı unsuru oluşturup konuya müdahil olması gerekmektedir. Keyfi infaz yakmaları konusunda duyarlılığın artması gerekiyor."
MA / Dilan Akyol