İSTANBUL - Adil yargılanma talebiyle girdiği ölüm orucunda yaşamını yitiren Ebru Timtik’in mücadele arkadaşı ve meslektaşı avukat Berrak Çağlar, yaşamı boyunca mücadelede sınır tanımayan Timtik’in hep hukuksuzlukların karşısında durduğunu söyledi.
Dêrsim’in Xozat (Hozat ) 6 kişilik bir ailenin en büyük çocuğu olarak dünyaya gelen avukat Ebru Timtik’in, adil yargılanma talebiyle girdiği ölüm orucunun 238’inci gününde yaşamını yitirmesinin üzerinden 3 yıl geçti. 2018 yılında Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Halkın Hukuk Bürosu (HHB) üyelerine dönük operasyon sonucunda tutuklanan Timtik’e, “Örgüt kurma ve yönetme”, “Ögüt üyeliği” iddiasıyla 13 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
Tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’nde 5 Ocak 2020 tarihinde adil yargılanma talebiyle açlık grevine giren Timtik, meslektaşı Aytaç Ünsal ile birlikte 5 Nisan’da eylemini ölüm orucuna dönüştürdü. Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) cezaevinde kalmalarının sakıncalı olduğuna dair raporuna rağmen tahliye edilmeyen Timtik ve Ünsal, 30 Temmuz’da hastaneye kaldırıldı. 10 Ağustos 2020'de Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) Timtik ve Ünsal için yapılan tahliye talepli “tedbir” başvurusu da reddedildi. Adil yargılanma talebi karşılanmayan Timtik, eyleminin 238’inci gününde 27 Ağustos 2020'de yaşamını yitirdi.
Avrupa ülkelerinden hukuk örgütleri ve barolar, Timtik anısına 14 Haziran’ı “Uluslararası Adil Yargılanma Hakkı Günü” ilan etti. Eylül 2020’de ise insan hakları için mücadele eden avukatlara verilen Ludovic Trarieux Uluslararası İnsan Hakları Ödülü, Ebru Timtik’e layık görüldü. Yine 2020 yılının Kasım ayında Avrupa Barolar Birliği Konseyi’nin (CCBE) İnsan Hakları Ödülü Timtik’e verildi.
Mücadele arkadaşları ve meslektaşları, ölümünün yıl dönümünde Timtik’i anlattı.
MÜCADELEDE SINIR TANIMADI
Berrak Çağlar, “dava arkadaşı” anlattığı ve 2005 yılında tanıştığı Timtik’in mücadelede sınır tanımadığını dile getirdi. Çağlar, “Ebru’yu ilk gördüğümde sanki yıllardır tanıyormuşum hissine kapıldım. Ebru’nun yaşam enerjisi o kadar yüksekti yarım saat onu gören birinin, onu bir daha unutma şansı yok. Ebru hayatın her alanında çözüm odaklı düşünen ve kadın bilinci olan biriydi. Daha üniversite yıllarında iken boşanan bir arkadaşının sırf ekonomik koşullar yüzünden bir erkeğin egemenliğine girmemesi için evden tabak çanak alıp boş bir dükkanı işletmeye çevirmişti. Ebru kadınların sistem içerisinde daha fazla ezildiklerine inandığı için, kadınların ayakları üzerinde durmasına ayrı bir önem verirdi” diye belirtti.
‘MERKEZİNDE ADALET VARDI’
Timtik ile Halkın Hukuk Bürosu’nda yıllarca birlikte çalıştıklarını aktaran Çağlar, Timtik’in avukatlık mesleğinin merkezinde "adalet" olduğunu vurguladı. Çağlar, “Baktığı hiçbir dosyaya sadece kanun maddeleriyle, Yargıtay kararlarıyla iş yapmazdı. Örneğin, Hrant Dink’in bir duruşmasına sabah çok erken gelmiştik. Çok erken olduğu için avukat arkadaşlar yoktu. Ebru, bütün dosya avukatlarını tek tek arayarak herkesi erkenden getirtmişti. Çünkü Dink davasını bir onur meselesi olarak görüyordu. Ben Ebru’dan çok şey öğrendim. Bunlardan birincisi asla yılmamak oldu” dedi.
‘BUGÜN OLSA YİNE YAPARDI’
Aynı zamanda Timtik’in avukatlığını da yapan Çağlar, 3 Ocak 2020 tarihinde yargılandığı dava kapsamında görülen duruşma sırasında bir anısını ve son görüşünü şöyle anlattı: “Mahkemede, avukatı olarak yakın olabildiğim ölçüde yanlarına yaklaşıp merhabalaşmaya çalıştım. Ebru birden ‘Berrak hadi türkü söylesene’ dedi. ‘Duruşmadayız’ dedim. ‘Olsun’ dedi. Duruşmaya sadece 5 dakika ara verilmişti, o an türküyü söylemedim ama keşke söyleseydim. Onu en son görüşüm ölüm orucunun 186 veya 200’üncü günlerindeydi. O zaman avukat görüşü için gitmiştim. Ebru’nun çok sevdiği ve benden daha önce ezberlememi istediği Kapuk Ayaz’a ait bir Erzincan türküsü olan ‘Muradın yar ise bir tane yeter’ türküsünü söylemiştim. Ebru’yu, 238 gün boyunca girdiği ölüm orucu direnişinin 27 Ağustos 2020’de ölümsüzlüğe uğurladık. İnandığı şey uğruna yapmayacağı şey yoktu. Bugün olsa, yine yapardı.”
‘ADİL YARGILANMAK İSTİYORDU’
Meslektaşı ÇHD Genel Merkez Yöneticisi Avukat Oğuzhan Topalkara, Timtik’in başlattığı ölüm orucu eyleminin yaşanan tüm hukuksuzluklara bir tepki olduğuna vurguladı. Topalkara, “Timtik ölüm orucuna başlarken, hiçbir zaman talebi tahliye edilmek, davasının beraatla sonuçlanması değildi. Sadece adil yargılanmak istiyordu. Eylemiyle devlete, bu ülkenin vatandaşlarına, halkına ‘böyle davranamazsınız, yasalarınıza uyun’ demek istiyordu. Düşman hukuku da olsa, hukuku uygulayın diyordu” şeklinde konuştu.
‘EBRU’NUN ÖLMESİNİ BEKLEDİLER’
Timtik’in ölümünden 3 gün sonra dosyası hakkında karar verildiğini hatırlatan Topalkara, “Karar vermek için Ebru’nu ölmesini beklediler” diye konuştu. Timtik’in ölümünden üç gün sonra ölüm orucunda olan Aytaç Ünsal için tahliye kararı verildiğini anımsatan Topalkara, Timtik’in ölmek üzere olduğunu bilmelerine rağmen kararı beklediklerinin altını çizdi. Topalkara, “Ebru’da yaşanan bu hukuksuzluklara karşı bir ışık olmak istedi. Böyle bir sürecin nişanı oldu bizim için. Mücadelesi bizim için rehberdir” sözlerine yer verdi.
‘ÖZGÜRLÜK VE HUKUK ÜLKESİ OLMADI’
“Bu ülke hiçbir zaman özgürlük ve hukuk ülkesi olmadı” diyen Topalkara, şunları söyledi: “Mahkemeler artık bir günde değişebiliyor. Mazlum İçli dosyası, Şenyaşar dosyasında olduğu gibi. Beğenmedikleri bir karar olduğunda, bu bir anda değişebiliyor ve tüm mahkeme kararları, hukuk mevzuatı çöpe atılıyor. Bu artık faşizmin iktidarla perçinlenmesidir. Zira artık bir hukuk yok. Ebru bu hukuksuzluğun bilincindeydi, özgürlüğün sokakta kazanılacağının bilinciyle hareket etti. Bu gerçeğin farkında olarak, adil yargılama hakkına sahip çıkmalıyız.”
MA / Esra Solin Dal