AMED - İktidarın Özgür Basın'a yönelik ikinci KHK darbesiyle de amacına ulaşamadığını belirten gazeteciler, geri adım atmadıklarını, hakikat ve hak odaklı habercilik mücadelesini sürdüreceklerini söyledi.
İktidarın Kürt sorununda çözümsüzlük politikalarıyla savaşı derinleştirdiği bir ortamda 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe girişimi sonrası 20 Temmuz 2016’da Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edildi. Darbe girişiminde bulunan Gülen Cemaati’ne karşı “mücadele” adı altında ilan edilen OHAL kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK), emekçiler kamu görevinden ihraç edildi, dernekler mühürlendi, muhalif gazete ve ajanslar kapatıldı. OHAL kapsamında 29 Ekim 2016’da çıkarılan KHK ile ilk kadın ajansı olan ve "Erkekler ne der diye düşünmeden yazıyoruz" şiarıyla yayın hayatına başlayan Jin Haber Ajansı (JINHA), tek Kürtçe gazete olan Azadiya Welat, Dicle Haber Ajansı (DİHA) ve Özgür Gündem Gazetesi’nin de aralarında olduğu 10 gazete, 2 ajans ve 3 dergi kapatıldı.
Özgür Basın geleneğinin sürdürücüleri olan yayınların kapatılmasının ardından kurulan DİHABER, Kürtçe gazete Rojeva Welat ve kadın ajansı Gazete Şûjin de yayın hayatlarına başladıktan kısa bir süre sonra 25 Ağustos 2017’de çıkarılan 693 sayılı KHK ile kapatıldı.
Kapatılan gazete ve ajanslara ait her türlü malvarlığı, alacak ve haklar, belge ve evrak Hazine’ye bedelsiz olarak devredildi. Özgür Basın kurumlarına yönelik KHK’lerle gerçekleştirilen kapatmalar üzerinden 6 yıl geçse de iktidarın Özgür Basın kurumları ve çalışanlarına yönelik baskıları sürüyor. Kurumlarının kapatılmasına karşı alternatif mecralarda hakikat arayışını sürdüren Özgür Basın çalışanları, baskı, engellenme, gözaltı ve tutuklamalarla karşı karşıya kalıyor.
Tüm baskı ve engelleme politikalarına karşı hakikatin peşini bırakmayan gazeteciler, geçen 6 yılda gazeteciler üzerindeki baskıları ve buna karşı mücadeleyi anlattı.
‘GERİ ADIM ATMADI’
Gazetecilik faaliyetleri nedeniyle gözaltına alınıp tutuklanan ve 13 aylık tutukluluğunun ardından tahliye olan gazeteci Zeynel Bulut, Kürtler ve Kürt basınına karşı baskılarının Osmanlı’dan bu yana sürdüğünü söyledi. Türkiye’de 1990’lı yıllarda Kürt gazetecilerin Kurdistan’daki hakikatleri kamuoyuna duyurmaya başlamasıyla birlikte yoğun baskılara maruz kaldığını hatırlatan Bulut, “Bu süreçte gazeteciler katledildi, gazete binaları bombalandı. Ama Kürt basını geri adım atmadı. Öncekinden daha fazla çalışmalar yürüttü, gazetecilik faaliyetlerini daha da arttırdı.2000’li yıllarda baktığımızda, AKP iktidarı aynı şekilde Kürt halkı ve basınına karşı olan yaklaşımı, politikayı sürdürdü. Onlarca kez Kürt basının gazetelerini kapattılar” dedi.
‘HER ZAMAN ALAN AÇTI’
Tek Kürtçe gazete olan Rojeva Medya’nın kapatılmasının anadil üzerindeki baskılardan ve asimilasyon politikalarından bağımsız olmadığının altını çizen Bulut, “Gazeteyi kapatarak, Kürtçenin sesini kesmek istediler. Bir yandan Kürt toplumunun sesini kesmek, diğer yandan da gazeteyi kapatarak aynı zamanda asimilasyon politikasını, Kürt halkını yok etme politikasını ilerletmek ve devam ettirmeyi amaçladılar. Tüm bunlara rağmen Kürt basını her zaman kendine alternatif alanlar yarattı. Azadiya Welat, Rojeva Medya kapandı. Ama alternatifleri de yaratıldı. Kürtçe basılı yayıncılık devam etti. Bugün Kürtçe yayın yapan Kürt halkının ve toplumunun sesi olan Xwebûn gazetesi var” diye belirtti.
Bulut, Özgür Basının sürdürücüleri olarak olası baskılara ve kapatmalara karşı her zaman alternatif alanlar yaratarak, mücadelelerini sürdüreceklerini vurguladı.
‘ERKEK DEVLETİ TEŞHİR EDİYORUZ’
“Medyanın diline, çuvaldız niyetine” şiarıyla yayın hayatına başlayan ve 2017’de KHK ile kapatılan Gazete Şûjin çalışanlarından gazeteci Gülşen Koçuk, kadın ajanslarının kapatılmasıyla kadınların sesinin kısılmaya çalışıldığını belirtti. Koçuk, iktidarın amacına ulaşamadığını ifade ederek, “Bir gazeteci tutuklandı, yerine on gazeteci geldi. Bir kurum kapatıldı, yerine on kurum açıldı. Bir gazeteci katledildi, yerine bin gazeteci geldi. Bu geleneğin bitmeyeceğinin belki de herkesten çok farkındalar. Şimdi eğer iktidar bu kurumları ve hakikati hedef almak yerine yargı eliyle adaleti işletmiş olsaydı, ne kapatılmasına gerek kalacaktı ne biz bugün bunları konuşacaktık” ifadelerini kullandı.
‘KADINLAR ALTERNATİFLERİNİ BÜYÜTTÜ’
Kapatılmalara karşı kadınların alternatiflerini büyüterek mücadelesini sürdürdüğünü dile getiren Koçuk, “Gazete Şûjin’in kapatılmasıyla iktidar amacına ulaşamadı. Aksine iktidar bir yerde kadının sesini kısmak isterken, orada baskılamaya çalıştığı enerji, mücadele ruhu, gazeteci kadınlar için çok farklı yolların açılmasını beraberinde getirdi. Bugüne kadar Musa Orhan örneğinde olduğu gibi, ‘Erkek devlet’ nasıl korunduysa, bizler de bunun karşısında durup nasıl yazdıysak, bundan sonra da adalet, hakikat ve hak odaklı habercilik mücadelemiz devam edecek" diye konuştu.