ANKARA- Kobanê Davası’nda mütalaanın Kürt halkının kültürel taleplerine karşı verildiğini söyleyen Avukat Yusuf Çakas, “Bu mütalaa, ‘Türkçe konuş, çok konuş’un 2023 versiyonudur” dedi.
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırısı sonrasında Kurdistan ve Türkiye’nin pek çok kentinde 6-8 Ekim 2014’te yaşanan halk protestoları nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçinin yargılandığı Kobanê Davası’nın 30’uncu duruşmasının üçüncü oturumu, Sincan Kapalı Cezaevi Kampüsünde bulunan duruşma salonunda başladı.
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılan duruşmaya, tutuksuz yargılanan siyasetçi Mesut Bağcık, Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan kadın siyasetçiler ile avukatları da katıldı.
AİHM KARARINA DİKKAT ÇEKTİ
Esas hakkındaki mütalaaya ilişkin beyanlarına verilen aranın ardından devam eden siyasetçi Mesut Bağcık, n Çewlig’de hakkında açılan ve bu dava ile birleşen davaya işaret etmeyi sürdürdü. Söz konusu davada, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eğitim Komisyonunun yaptığı “Eğitim akademisi”nin suçlama konusu yapıldığını ve Zagıp Zarakoğlu’nun da yargılandığını ve davalarının “ikiz davalar” olduğunu belirten Bağcık, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 15 Eylül 2020’de Zagıp Zarakoğlu hakkında verdiği karara dikkat çekti. AİHM’in kararını okuyan Bağcık, AİHM’in Zarakoğlu’nun suçlandığı akademinin siyasi parti çalışması olduğuna vurgu yaptığının altını çizdi. AİHM’in DBP ve PKK arasında bir ilişkinin olduğuna dair Türkiye tarafından sunulan iddialara ilişkin somut bir delile yer verilmediği yönünde karar verdiğini belirten Bağcık, ayrıca AİHM’in suçlamayı da “mantıksız” bulduğuna değindi. Bağcık, “AİHM kararı yaptığım değerlendirmelerin doğru olduğunu kanıtlamaktadır” dedi.
YARGITAY’IN İÇTİHATLARINA DİKKAT ÇEKTİ
AİHM’in yapıldığı ileri sürülen eğitime katılımı da suç olarak görmediğinin altını çizen Bağcık, “Sadece dört kişi ile telefon görüşmem var. Bu insanlar da benim gibi siyasi parti çalışanı. Ancak buna rağmen ‘bilerek ve isteyerek örgüte yardım’dan ceza aldım. Hangi konuşmadana ‘örgüt’ çıktı da bana ceza verildi” dedi. Bağcık, Yargıtay’ın bu konudaki içtihatlarına ve verdiği emsal kararlara da dikkat çekti. Bağcık, “ ‘X’ şahıs demelerinin nedenini biliyoruz değil mi? Benim ile bu eğitim komisyonu ile bağ kurulmasının nedeni bu telefon görüşmeleridir. ‘Bilerek ve isteyerek yardım etmek’ ile suçlanıp ceza almak için ‘örgüt üyesi’ ileri sürülen kişiye bilerek, isteyerek ve doğrudan yardım etmek gerekir. Kastın unsurları bilme ve istemedir. Abdulbaki Özbuğanlı ile yaptığım görüşme buna gerekçe gösteriliyor. Özbuğanlı’nın varsa bir faaliyetine ise yer verilmemektedir. Ki varsa bile iddia makamının bunu bildiğimi ispat etmek zorundadır. Ayrıca kişi bilmeyerek, farkında olmadan yardımda bulunmuş ise da sorumluluğu da yoktur” şeklinde konuştu.
‘ONUNLA TOP OYNAYANLARA SUÇLU MU?’
Bağcık, “Yardım diyorlarsa bile bir siyasi parti çalışanın bir siyasi parti çalışanına yardımdan söz edilebilir. Çünkü bu kişi PM üyesi olarak Yargıtay tarafından onaylanmış. Bu iddialar kesinlikle doğru değildir. Siyasi parti kanuna uygun görüşmelerdir. Dolayısıyla görüşmelerden bir illiyet bağına ulaşılamaz. Empati kurulması için birkaç örnek vermek istiyorum; Örneğin Bingöl’de Fetö’cü çıkan bir polis ile çalışanlara ceza verilebilir mi? ‘Bilerek ve isteyerek yardım etmişsin’ diyebilir miyiz? Bir AYM üyesi Fetö’den hüküm giydi. Diğer 14 üyesine yardım ettiniz diyebilir miyiz? AKP’den milletvekili olan futbolcu Hakan Şükür de Fetö’cü çıktığı yazıldı. Onunla top oynayan ve diğer vekillere bilerek ve isteyerek yardım ettiniz diyebilir miyiz?” diye sorarak, tepki gösterdi.
ÖRGÜT ÜYESİ HAKİM ÇOLAK’I DA ÖRNEK VERDİ
Bağcık, daha önce Kobanê Davası’na bakan hakim Bahtiyar Çolak’ın da suç örgütünden yargılandığını belirterek, onunla birlikte bu davaya bakan heyetteki hakimlerinin de “yardım” suçundan suçlu olarak kabul edilip edilemeyeceğini de sordu. Bağcık, “Bir partinin tüzüğü onun Anayasasıdır. Eğer o dönemde PM üyesi olmasam, Abdulbaki Özbuğanlı ile karşılaşmamış ve böylesi bir dava açılmamış olacaktı” diye konuştu.
ALENİ PANEL ‘GİZLİ’ GÖSTERİLDİ
Bağcık, suçlama konusu yapılan akademi ile ilgili DBP’nin halk ile en az bin mesaj paylaştığını ve bunun da mütalaada yer aldığını dile getirdi. Bağcık, buna rağmen akademinin “gizli” yapıldığının ileri sürüldüğünü söyledi. Aynı şekilde yapılan bir panelin de suçlama konusu yapıldığını ve bu panel ile ilgili de mesajların atıldığını ve sertifika töreninin de bu panelde belirten Bağcık, onlarca basın mensubunun da bu törende olduğunu kaydetti. Bağcık, MHP’li Devlet Bahçeli’nin katıldığı “siyaset akademisi”ne ilişkin Habertürk’te verilen haberi anımsatarak, bunun suç olarak görülmediğini belirterek, bunun çifte standart olduğunu kaydetti.
‘NEDEN SUÇ ÜSTÜ YAPILMADI?’
Bağcık, “Madem ki suç; o zaman kolluk neden suçüstü yapmadı? Bir ay boyunca dinliyorlar ama gidip baskın düzenlemiyorlar. Bunun tek bir açıklaması var; Savcıya mantıklı geliyor mu? Gir içeriye şu suçtur bu suçtur deyip yakala. Ancak bunu yapmıyor. Çünkü öyle yapsa ‘X’ kişi diyemeyecek. Bağcık, “Bu görüşmelerden yasadışı örgüt çıkmaz. Ayrıca mahkemede dinlenen Özbuğanlı ifade verdi. Eğitimi organize eden kişinin kendisi olduğunu söyledi. Benim alakamın da olmadığını kesin ifadelerle dile getirmiştir” diye konuştu.
KATILMADIĞI EYLEMİ HATIRLATTI
Aylarca fiziken takip edildiğini ancak suç olarak önüne herhangi bir şey konulmadığını ve bunun da bir suç işlemediğinin kanıtı olduğunun altını çizen Bağcık, ayrıca Özbuğanlı’ya da soruşturma açıldığını ve takipsizlikle sonuçlandığını söyledi. Bağcık, Farqîn’de meydana gelen özyönetim direnişleri nedeniyle yapılan bir eylem ile suçlandığını ancak bu sırada Farqîn’e gitmediğini söyledi. Bu konuda da dava açıldığını ve beraat ettiğini belirten Bağcık, “Diyelim ki gitmişim. Bu eylem nedeniyle yargılanan Perhan Demir ile ilgili bir mahkemenin verdiği kararı var. Mahkeme, bu kararda eylemde şiddet, cebir veya başka bir durumun meydana gelmediğini söyleyip, suçsuz buluyor” ifadelerini kullandı.
BERAAT TALEBİNDE BULUNDU
Bağcık, mahkemenin verdiği ara kararlarda sürekli “kaçma şüphesi” iddiası nedeniyle tutuklu bulunanları tahliye etmediğini veya tahliye olmuş kişiler hakkında devam eden adli kontrol şeklindeki ceza uygulamalarının kaldırılmamasına işaret ederek, tepki gösterdi. 30 yıl aynı yerde yaşadığını ancak buna rağmen bu şüphenin olduğunu dile getiren Bağcık, iki yıl önce tahliye olduğunu ve kaçmadığını söyledi. Bağcık, hakkındaki adli kontrol uygulamalarının kaldırılmasını talep etti. Bağcık, beraat talebinde bulundu.
‘DAVA POLİTİK’
Bağcık’ın avukatı Yusuf Çakas, yapılan yargılamanın politik olduğunu altını çizdi. Müvekkillerinin Koban Olayları ile ilgisinin olmadığını ve toplumun da böyle düşündüğünü ifade eden Çakas, DAİŞ’e dikkat çekti. Çakas, DAİŞ’in saldırısı sırasında YPG’lilerin Türkiye’de hastanelerde tedavi edildiğini ve binlerce silahın Türkiye topraklarından Kürt güçlerine gittiğini ifade eden Çakas, “Ahmet Davutoğlu, ‘Ben gönlümü açtım’ dedi. Biz yıllar sonra bu dava ile karşı karşıya kaldık. Bu dava kendi başına bir kaos, müvekkilimin dahil olması da ayrı bir kaostur” ifadelerini kullandı.
‘TÜRKÇE KONUŞ ÇOK KONUŞ’ VERSİYONU
Mütalaanın Kürt düşmanlığı üzerine kurulduğunu ve bu düşmanlığı teşhir edeceklerini belirten Çakas, sözlerini şöyle sürdürdü: “Siz Kürtlerin bu davayı hukuki bir dava olarak gördüğünü mü düşünüyorsunuz? Bizim açımızdan mevcut dava bu haliyle devam ediyor” dedi. Dosyada yer alan gizli tanık Hermes’in müvekkilini tanımadığını ifade eden Çakas, “Savcılık mütalaayı size değil de sanki basına bilgi vermek için yazmış. Bir mahkemenin kaba haliyle bu mütalaayı ‘yiyebileceğini’ düşünemiyorum. Savcının ısrarla ‘etnik terör’ tanımı var. Buna değinmem gerekiyor. Kürtlerin talep ettiği, yaşatmaya çalıştığı kültürü, benliğine dair faaliyetleri suçlama konusu yapılıyor. ‘Türkçe konuş, çok konuş’un 2023 versiyonu bu mütalaa ile karşımıza çıkmaktadır. Kürtlere dair her şey bu mütalaada terörize ediliyor. Hemen yanı başımızda Kobanê’ye yönelik saldırı gerçekleşti. Bütün dünya sessiz kalmadı. Bu sahiplenme nedeniyle bu dava ile bedeli ödedilmek isteniyor. Bu yargılamanın özü, tanıklar üzerinden ‘Kürtler teröristir’ mesajı verilmek isteniyor. Kürtler ve dostları yargılanıyor.”
YETKİ EMNİYETTE
Çakas, dosyada yer alan gizli tanıklara da dikkat çekerek, bu kişilerin söylediklerinin “Kuran hükmü” gibi kabul edildiğini söyledi. Bu durumun kendilerini rahatsız ettiğini vurgulayan Çakas, şöyle devam etti: “Bu tanıkların gizlenmesi bizim için tehlikeli bir meseledir. Her yargılamada birileri çıkıp gizli tanıklık edebilir. Bu kişilerin dinlenip dinlenilmeyeceğine soruşturma aşamasında savcının karar vermesi gerekiyor. Ancak Hermes adlı kişi hakkında kararın jandarmada olduğunu görüyoruz. Çok net söylüyorum; başka bir başka dosyada, kararlar emniyetten geliyordu. Yetki emniyete. Bir polisin ‘Savcım tutuklamaya sevk ederseniz sevinirim’ dediğini gördüm.”
‘YALANCI TANIK’
Gizlik tanık Hermes’in Bağcık hakkında “dağa üç kişi gönderdi, Kandil’de eğitim gördü” şeklinde beyanda bulunduğunu anımsatan Çakas, bu sırada Bağcık’ın cezaevinde olduğunu buna rağmen hala dikkate alındığını dile getirdi. Çakas, “Tanığın söylediği şeylerin güvenilir olup olmadığını değerlendirmeniz gerekiyor. Tanık beyanı bir bütündür. Bir kısmına itibar edip bir kısmına itibar etmemek mümkün değildir. Tanıkların yalancı olduğunu ispatlayacağız. Müvekkilimin cezaevinde olduğu belirtilmeden bu tanık işlemine devam ediliyor. Bu dosyada yer alan gizli tanık Ulaş’ın şablon ifadeleri ile bu dosyaya dahil olduk” şeklinde konuştu.
Mahkeme, taleplere dair iddia makamına söz verdi. İddia makamı, taleplerin reddedilmesini istedi. Ara karar oluşturan mahkeme, Bağcık’a dair devam eden adli kontrol şartının kaldırılması talebi reddetti. Mahkeme, Bağcık hakkında hafta iki defa imza atma şeklinde devam eden işlemini ise ayda bir olarak değiştirme kararı aldı. Mahkeme, bu kararı kurarken, “hafifletme” kavramını kullandı.
Mahkeme, duruşmayı yarın saat 13.30’a kadar erteledi.