İSTANBUL - AKP-MHP iktidarının Kürtlere karşı yürüttüğü savaşın ekonomik, ekolojik ve sosyal yansımalarını değerlendiren kadın hakları savunucuları, savaşa karşı ortak mücadelenin yürütülmesi çağrısında bulundu.
Türkiye’nin KDP ortaklığında Zap, Metîna ve Avaşîn’e yönelik saldırıları sürüyor. Kürt sorununda çözümsüzlükte ısrar eden AKP iktidarı Kürtlere karşı imha ve inkar politikalarına devam ederken, bu politikaların sonuçları en çok kadınları etkiliyor. Efrîn-Suriye İnsan Hakları Örgütü, Türkiye ve bağlı grupların 2018’den bu yana kontrolü altında tuttuğu Efrîn’de en az 99 kadının katlettiğini, bini aşkın kadının da kaçırdığını açıkladı. Savaş politikaları Efrîn’de olduğu gibi Kuzey Kurdistan’da da kadınların hayatına mal oluyor. Özel savaş politikalarının bir parçası olarak üniformalılar tarafından kadınlar katlediliyor ya da göçe zorlanıyor. Savaş, Kurdistan’da olduğu gibi Türkiye kentlerinde de “kadın yoksulluğunu” derinleştiriyor. Kürt düşmanlığına dayalı savaşta ısrar eden AKP-MHP iktidarının 2023 yılı bütçesinde savaşa ayırdığı tutar 470 milyara ulaşırken, savaş sanayisine yatırım yapılan bütçe ile halklar hedef alınıyor.
İstanbul’da çeşitli sivil toplum kuruluşlarında yer alan kadınlar, Türkiye’nin Kürtlere karşı yürüttüğü savaşın etkilerine değinerek, savaşa karşı ortak mücadelenin önemine vurgu yaptı.
'KADIN VE ÇOCUKLAR GANİMET OLARAK GÖRÜLÜYOR'
Barış İçin Kadın Girişimi (BİG) üyesi Nimet Tanrıkulu, Kurdistan’da yürütülen savaşın yerinden etme, kültüründen uzaklaştırma, dilini ve inancını yaşamaya izin vermeme üzerine kurulu olduğuna dikkat çekti.
Savaşların kadınlar üzerindeki etkilerine dikkat çeken Tanrıkulu, “Tüm savaşlarda kadınlar ve kız çocukları işgal edilen topraklarda birer ganimet olarak görülüyor. Kadınların bedenlerine hayatlarının her türlü alanına yöneliyorlar. Bugün Kurdistan'da 50 yıla yaklaşan bir savaş sürüyor. Ancak bu savaşa karşı toplumsal kesimler yeterince ses çıkarmıyor” diye konuştu.
'ORTAK MÜCADELE HATTI'
Rojhilat ve Rojava’daki kadın direnişine işaret eden Tanrıkulu, kadınların kendi bedenlerine ve topraklarına yapılan müdahalelere karşı mücadele ettiğini vurguladı. Tüm dünyada kadınların barış sesinin ortaklaştırılması gerektiğini belirten Tanrıkulu, “Savaşın olduğu yerlere yürümek lazım” dedi.
Tanrıkulu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Savaşa dur demenin bütün yöntemlerini ve araçlarını konuşmalı ve mutlaka ortak mücadele hatlarını oluşturmalıyız. Biz eğer bugün Rojava'ya yönelik savaşın nedenlerini ortaya dökmeyeceksek ne zaman dökeceğiz? Alanlarda, sokaklarda bunu konuşmalıyız. Savaşa karşı barış politikalarını geliştirmeliyiz. Kadın barış sesinin yükseltilmesi gerekir.”
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Koordinasyonu’ndan Semiha Şahin, Kurdistan'da yaşanan özel ve fiziki savaşın “güvenlikçi politikalar” adı altında devam ettiğini belirtti. Türkiye’nin KDP işbirliğiyle Federe Kurdistan Bölgesi başta olmak üzere Kurdistan’ın birçok yerine saldırılar gerçekleştirdiğine dikkat çeken Şahin, yürütülen bu savaşın Kürt halkının özgürlük mücadelesinin ve statüye kavuşmasını engellemeye dönük olduğunun altını çizdi. Şahin, “İster bu coğrafyada olsun, ister başka coğrafyalarda, savaş gerçeği en çok kadınları etkiliyor. Yoğun ve sürekli devam eden bir savaş hali, erkeğin kadına yönelik bir savaşı haline dönüyor” dedi.
'SAVAŞ EVİMİZE GİRDİ'
Şahin ülkedeki ekolojik, ekonomik, sosyal, siyasal ve askeri krizlerin Kürtlere karşı yürütülen savaşla bağlantılı olduğunu ifade ederek, “Biz savaşın, işçilerin sendika talebiyle, Akbelen’de ağaçların kesilmesiyle, maden sahalarının artmasıyla ilişkisini bunların insanların yaşamını nasıl tehlikeye attığını herkese anlatmak zorundayız. Özellikle evlerde kadına ve çocuğa yönelik yaşanan şiddetin, tacizin, tecavüzün bu savaştan bağımız olmadığını anlatmalıyız. Savaştan kaynaklanan bu şiddet sarmalının sokağa yansımasını anlatmalıyız. Savaş doğrudan evlerimize topla tüfekle gelmiyor ama alamadığımız bir ekmek, çocuğumuza vermediğimiz bir okul harçlığı ya da bedenimize yapılan bir saldırı ile giriyor. Savaş artık evimizin içinde yaşanıyor” diye belirtti.
İnsan Hakları aktivisti Gülendam Özdemir ise savaşın “kadın yoksulluğu” olduğunu belirtti. Halka harcanacak bütçenin 2023 yılında 470 milyarının savaşa ayrılmasını değerlendiren Özdemir, “Bu nedenle yoksulluk ve sefalet hat safhada. Maalesef bu yoksulluğu da en fazla kadın yaşıyor. Türkiye'de ve dünyada kadınlar, yaşanan savaşlardan dolayı çocuklarını kaybediyor. Bu yüzden bu savaşı durduracak olan da kadınlardır. Savaşları erkekler çıkarır ve her zaman kadınlar durdurur. Kadınların bu konuda bir mücadelesi var ama yeterli değildir, daha fazla birleşmeliler ve mücadeleyi ortaklaşmalıdırlar. Bunun için mücadele etmeli ve gücümüzü birleşmeliyiz” şeklinde konuştu.
MA / Esra Solin Dal