ANKARA - Bakır madeni işleten Acacia Şirketi'ne ait atıkları taşıyan boruların patlaması sonrasında tarlası zarar gören Aziz Sarıkaya, ADT sahalarının Hanönü için büyük tehlike arz ettiğini söyledi.
Akfen ve İlbak Holding ortaklığında işletilen Acacia Madeni İşletmeleri A.Ş.’nin kimyasal atıklarla Hanönü ilçesini zehirlediği belgelenmesine rağmen bölgede hala inceleme başlatılmadı. İşletmenin kimyasal atıkları, yakınında bulunan Hidrolik Elektrik Santrali (HES) kanalına akıttığı Hanönü’nde yaşayan Mehmet Soysal tarafından belgelendi. Numunelerden alınan veriler ise Türk Standartları Enstitüsü (TSE), Avrupa Birliği (AB) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) içme suyu üst sınırı verilerinin kat be kat üzerinde çıktı. İlçenin içinden geçen ve kimyasal atıkları Atık Depolama Tesisi’ne (ADT) taşıyan borular ise, 18 Kasım 2022, 11 Aralık 2022 ve 3 Ocak 2023 tarihlerinde 3 kez patladı. Patlama sonucunda yol üstünde bulunan tarları kimyasal atık bastı. Fabrikaya yetmeyen ADT havuzu sayısı ikiye çıkarılırken, tarlaların üstünde doluk oranını tamamlamış olan ADT sahaları ise taşma riskiyle karşı karşıya kaldı.
Aziz Sarıkaya
‘ATIKLAR HAVAYI KİRLETİYOR’
Emekli tarım teknikeri olan ve Hanönü'nde çiftçilik yapan Aziz Sarıkaya, tarlasının ADT fabrikalarının hemen altında olduğunu belirterek, “Şirketten en çok zarar görenlerden biri de benim. Tozlu çalışmaları artık bir kenara ittik. Atık sahasına giden boru hattının patlamasıyla oluşan kirli çamuru kış boyunca gördük. Şu anda bu çamur bitti. Bir toz bulutu oldu ve her gün sebze ve meyvelerimizin üstünde bu tozu görüyoruz. Kiraz, bilhassa meyvelerde, sebzelerde bu tozu görmek mümkün. Bahçenin ön tarafı hala toz içinde. Araçlardan kalkan tozu görüyoruz” dedi.
Şans eseri yaşadıklarını söyleyen Sarıkaya, “Sahanın yıkanması suretiyle oluşturulan çamur ve kirli su da bizim kapımızın önüne indi. Dolmuş vaziyetteki atık alanı 150 metre ilerde, hemen tepenin arkasında. İkinci olanı da öbür tepenin arkasında. O da 250 metre ileride. Bunların masum, zararsız olduğunu söylemek mümkün değil. Eğer atık orada toplanıp depolanıyorsa, bunun hem Hanönü halkı için çok büyük bir tehlike olduğunu görebiliyorum. Bu atıklar, buharlaşmak suretiyle bizim havamızı da kirletmektedir” diye konuştu.
AKCİĞER KANSERİ ENDİŞESİ
Hanönü halkının tehlikenin farkında olmadığını ifade eden Sarıkaya, “En ufak taşmada Hanönü yetkililerinin, tüm dairelerin ayağa kalkmasıyla bunun çok da iyi bir şey olmadığını görüyoruz. Ama bildiğimiz bir şey var. Bu madende bir tehlikeli atık varsa, hepsi burada toplanıyor. Hatta bunun toplanmış, göl haline gelmiş şeklini resimlerle basına verdik. Burası da yeni bir yapım aşamasına girdi. Ne kadar zamanda yapılacağı da belli değil. Bulaşık toprağın yeryüzüne çıkmasıyla da yeni bir tehlike alanının oluştuğu görülmektedir. Hanönü halkı olayın sadece toz ve çamur bölümünü görüyor ama biz az da olsa çevre sağlığı eğitimi aldık. Şu anda bu kadar bulaşık, kirli, çamurlu toprağın havada olmasının insanlar için ne kadar tehlikeli olduğunu görebiliyorum. Hanönü’nde ilerde bir akciğer kanseri patlaması olacağı endişesi yaşıyorum” diye belirtti.
‘HERKES ETKİLENECEK’
Çocukluğunun atıkların atıldığı ırmakta geçtiğini ve eskiden suyun rahatlıkla içilebilecek düzeyde temiz olduğunu vurgulayan Sarıkaya, “Son yıllarda pervasızca kirletmeler ve en son gelinen bu noktadaki kir, bırakın ırmağın içerisindeki balığı yemeyi içerisinden geçmeyi bile tehlikeli hale getirdi. Bu ırmaktan istifade edilen tüm alanlarda, sulama sularıyla sulanmış sebzeleri yemek suretiyle herkes etkilenecektir” şeklinde konuştu.
‘PERVASIZCA İŞLEMLER YAPILMAKTA’
Sarıkaya, şöyle devam etti: “Faaliyete başlama aşamasında burada halkın dilek ve şikayetleri dikkate alınarak toplantılar yapıldı. Ama son yıllarda kimsenin bu konudaki istekleri dikkate alınmadan pervasızca işlemler yapılmakta. İşte yapılan boru tamiratı olayı bile 6 aydır çözülemedi. Buranın sorumlu yöneticileri de konuyla ilgilenmemekte. Bu aşamaya gelmiş bir fabrikayı durdurma gibi bir seçeneğimiz yok ama çevreye duyarlı olmalarını talep ediyorum. Burası patladığı günden bu yana sorumsuzca, atıl vaziyette kaldı. Ben her gün patlayan yere girip çıktım. Eğer o gün bu parçalar takılmış olsaydı, bu sorun olmayacaktı. Sorumluluğunu bilmek kaydıyla halka verdikleri zararı takip edip, bunu en kısa sürede gidermeliler.”
BAŞVURU DİKKATE ALINMADI
Ailesi fabrikada çalışan ve bu nedenle ismini vermeyen bir başka çiftçi D.C. de arazisinin havaya kalkan tozdan, borulardan sızan ve taşan sudan olumsuz etkilendiğini ve kurumaya yüz tuttuğunu aktardı. Sulama yönetim ile yapılması gereken çalışmaların yapılmadığını, kaymakamlığa yapılan başvurunun ise dikkate alınmadığını belirten D.C., hiçbir önlemin alınmadığının altını çizerek, “Meyvelerin üstü toz dolu. Bir yarısı çürük. Bu meyveleri biz de halk da yiyor ama hiçbir önlem de alınmıyor” dedi.
MA / Yüsra Batıhan