AMED - Görevden alınmasına gerekçe edilen soruşturmadan beraat eden Erxenî Belediyesi Eşbaşkanı Ahmet Kaya hakkında aynı suçlamayla yeni soruşturma açılmasını yorumlayan Amed Barosu Başkan Yardımcısı Mehdi Özdemir, kayyım atama kararına hukuki dayanak oluşturmanın amaçlandığını söyledi.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü bir soruşturma nedeniyle 23 Mart 2020’de İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınarak, yerine kayyım atanan Erxenî Belediyesi Eşbaşkanı Ahmet Kaya, görevden alınmasına gerekçe gösterilen dosyadan beraat etti. Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği beraat kararı temyiz başvurusu olmamasından kaynaklı 6 Nisan’da kesinleşti. Kaya’nın avukatları, Diyarbakır Valiliği üzerinden İçişleri Bakanlığı’na başvurdu. Kaya’nın belediye başkanlığı görevine iadesi istendi.
Mehdi Özdemir
VALİLİKTEN BERAAT KARARINA İTİRAZ
Valiliğin itirazıyla Diyarbakır 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi, 30 Mart 2021’de verdiği ve 6 Nisan 2021’de kesinleşen beraat kararının kesinliğini geri alarak, valiliğe ve mütalaasında beraat talebinde bulunan savcılığa itiraz yolunu açtı. Bunun üzerine savcılık ve Diyarbakır Valiliği, Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi’ne beraat kararının bozulması talebiyle itirazda bulundu.
İTİRAZ REDDEDİLDİ
Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi, Valiliğin suçtan zarar gören taraf olmadığı ve itiraz hakkının bulunmadığı, savcılığın ise süresinde itirazda bulunmadığı için beraat kararını Yargıtay yolu kapalı olmak üzere onadı. Hükmün 22 Mayıs’ta kesinleşmesi sonrası Kaya, 13 Haziran’da göreve iade için başvuru yaptı.
İTİRAZA KAPALI KARARA İTİRAZ EDİLECEK!
Yargıtay yolu kapalı olmak üzere kararın kesinleşmesinden 4 gün sonra ise Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı Kaya hakkında başka bir soruşturma açtı. İçişleri Bakanlığı tarafından, gizlilik kararı bulunan soruşturma ve Yargıtay yolu kapalı kesinleşmiş kararı Yargıtay’a itiraz edileceği gerekçesiyle Kaya’nın göreve iade talebi reddedildi.
‘AĞIR BİR SÜREÇ YAŞANDI’
Kayyım atamaları ve Kaya’nın beraat etmesine rağmen göreve iade edilmemesini yorumlayan Amed Barosu Başkan Yardımcısı Mehdi Özdemir, belediyelere kayyım atamanın önünün 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra ilan Olağanüstü Hal’in (OHAL) verdiği yetkiyle çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile açıldığını hatırlattı.
KHK’ye dayanılarak, çoğunluğu Kurdistan’da olmak üzere Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) kazandığı belediyelere 2016’de kayyımlar atandığı anımsatan Özdemir, 2019’da ise Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kazandığı belediyelere kayyımlar atandığına işaret etti. Özdemir, bu süreçle birlikte belediye başkanlarının görevden uzaklaştırılmaları, haklarında yersiz suçlamalarla birlikte gözaltına alınmaları, tutuklanmaları ve ağır hapis cezalar almalarıyla karşı karşıya kalmalarına ilişkin ağır bir süreç yaşandığına dikkati çekti.
‘SÜREÇ ANAYASA’YA AYKIRI YÜRÜTÜLDÜ’
İçişleri Bakanlığı tarafından bir belediye başkanın görevden alınması ve yerine kayyım atanmasının Anayasa’nın 127’nci maddesine aykırı olduğunu dile getiren Özdemir, “Yaklaşık 7 yıldır yürütülen bu süreç kendi içerisinde Anayasa’ya aykırı bir şekilde yürütülmektedir” dedi.
‘ÖNGÖRÜLEMEZ ŞEKİLDE KULLANILIYOR’
Aynı zamanda kayyım atamalarıyla birlikte belediye meclis üyelerinin görevden alınmasının da Anayasa’nın 127’nci maddesinin “seçme ve seçilme hakkına aykırı” olduğunun altını çizen Özdemir, görevden uzaklaştırmaya “örgüt üyeliği”, “…bilerek isteyerek örgüte yardım etmek” gibi suç tiplerinin gerekçe gösterildiğini vurguladı. Türkiye’de bu suçlamaların öngörülemez olduğunu işaret eden Özdemir, “Türkiye’de aslında örgüt üyesi suçlaması veya yardım etme suretiyle üye olma suçlaması kendi içerisinde keyfi ve ön görülemez bir şekilde savcılıklar tarafından suç istinatlarına konu edilmektedir. Belediye başkanı olarak seçilen kişilerin daha önceki siyasi faaliyetleri, siyasi parti çalışmaları ve kendi düşüncelerini ifade etmeleri yine toplantılara katılmaları belli biri insani ve vicdani temelde cenaze törenine katılmaları veya yas yerlerine gitmeleri kendi içlerinde suçlamalara konu edilmektedir. Toplumsal yaşam içerisindeki rolleri veya kendi parti çalışmaları bu tarz suçlamalarla yargı tehdidine maruz kalmaları kendi içerisinde hukuksuz bir durum ortaya çıkarmaktadır. Fakat İçişleri Bakanlığı tarafından yersiz ve keyfi bu suçlamalar kendi içlerinde gerekçe gösterilerek kayyum uygulamalarında hukuki dayanak oluşturmaktadır” diye konuştu.
‘CMK’YA AYKIRI’
Özdemir, “örgüt üyeliği” soruşturması gerekçe gösterilerek, görevden alınan Ahmet Kaya hakkında beraat kararına, hem süresi geçmesi bakımından hem de Diyarbakır Valiliği’nin itiraz hakkı bulunmamasına rağmen itirazda bulunması ve mahkemenin bunu dikkate alarak, kararın kesinleşme şerhini ortadan kaldırılmasının Ceza Muhakemeleri Kanunu’na (CMK) aykırı olduğunu ifade etti. Davanın tarafı olmayan bir kurumun talebiyle kesinleşmiş bir kararın kesinleşme şerhinin ortadan kaldırılarak, istinaf yolunun açılmasıyla Kaya’nın temel haklarının ihlal edildiğini kaydeden Özdemir, Bölge Adliye Mahkemesi’nin itirazı reddederek, CMK’ya uygun bir karar verdiğini belirtti.
‘GÖREVE İADESİ GEREKİRDİ’
Karardan sonra Kaya’nın görevine iadesi gerektiğini ifade eden Özdemir, “Aslında bu beraat kararının kesinleşmesiyle 53/93 sayılı Belediyeler Kanunu 47’nci maddesine atfen görevden uzaklaştırılan belediye başkanı konumundaki Ahmet Kaya’nın hakkındaki yargılama faaliyetinin sonuçlanmasından kaynaklı beraat etmesi gözetildiğinde görevine iade edilmesi gerekir. Bu yasal zorunluluğun kendi içerisinde değerlendirilmesi gerekir. Emredici bir yasal zorunluluk karşısında Ahmet Kaya’nın görevine iade edilmesi gerekir. Ancak Diyarbakır Başsavcılığı tarafından bu kesinleşen beraat kararının kesinleşmesi ve Ahmet Kaya’nın bu yasal zorunluluk üzerinden görevine iade edilmemesi için yine aynı şekilde ‘örgüt üyeliği’ suçlamasıyla bir soruşturma açılmış ve bu soruşturma faaliyeti kapsamında görevden uzaklaştırma tedbirinin devamı yönünde bir karar verilmiştir” şeklinde konuştu.
‘KAYYIM ATAMAYA DAYANAK OLUŞTURULDU’
Kaya’ya beraat kararının kesinleşmesinden 4 gün sonra yeni bir soruşturma açılmasının “kayyım politikasını sürdürme” olarak yorumlayan Özdemir, şunları söyledi: “Türkiye’de özellikle de Kurdistan’da herkesin ‘örgüt üyeliği’ suçlamasıyla karşı karşıya kaldığı bir dönemden geçmekteyiz. Yasal tanım kendi içerisinde öngörülemez bir şekilde, unsurları itibariyle gerçekleşmeyen eylem ve faaliyetlerin bu suçlamayla kişilere yargı tehdidi olarak döndüğü bir dönemden geçmekteyiz. Bu suç tanımı kendi içerisinde keyfi ve yersiz bir suçlamayla insanların yargılanmasına, cezalandırılmasına konu edilmektedir. Bugün Ahmet Kaya’nın yaşadığı hukuksuzluk kendi içerisinde savcılığın keyfi bir suçlama üzerinden, suç istinadına bulunması ve bununda aslında İçişleri Bakanlığı’nın görevden uzaklaştırma tedbirine, kayyum atama işlemine hukuki dayanak oluşturması amacına dayandırılmıştır.”