AMED - Amed'deki hasarlı binaların yıkımında yönetmeliğe uyulmadığını belirten mimar ve mühendisler, güçlendirme çalışması yapılmayan orta hasarlı binalarda hala yurttaşların yaşadıklarını söyledi.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Amed İl Koordinasyon Kurulu, Mereş merkezli 6 Şubat'ta meydana gelen depremlerden etkilenen kentlerden biri olan Amed’te hasar gören binalara ilişkin 21 Ağustos’ta bir rapor açıkladı. Rapora göre; kentte 152 bin 937 binada hasar tespit çalışması tamamlandı. 22 bina yıkıldı, 66 binanın acil yıkılması gerekiyor, 3 bin 252 bina ağır hasarlı, 2 bin 828 bina orta hasarlı, 32 bin 652 bina ise az hasarlı. Yıkım işlemlerinin devam ettiği kentte, yıkım sırasında önlem alınmaması ve yönetmeliğe uyulmaması da raporda yer alan bilgiler arasındaydı.
‘YURTTAŞLAR ORTA HASARLI YAPILARDA KALIYOR’
İnşaat Mühendisleri Odası Amed Şube Eşbaşkanı Mahsum Çiya Korkmaz, yıkımların yönetmeliğe uygun yapılmamasının getireceği tehlikelere ilişkin konuştu. Korkmaz, bu konuda uygun çalışmalar yapılması gerektiğini aksi durumda yaklaşık 10 yıl sonra halkta kronik hastalıklarla birlikte çok sayıda sağlık sorununun yaşanacağı tehlikesine işaret etti.
Orta hasarlı olarak tespit edilen binaların derhal boşaltılması gerektiğini belirten Korkmaz, “Sahadan aldığımız bilgilere göre; orta hasarlı binalarda hala insanlar kalıyor. Bu büyük bir tehlike çünkü orta hasarlı binaların güçlendirmesi gerekiyor. Ağır hasarlı yapıların bir alt statüsünde olan yapılar bunlar ve bu binalar bir yıl sonra ağır hasarlı statüsüne giriyor. Bakanların daha güçlü incelemesi lazım çünkü büyük tehlike arz ediyor” diye konuştu.
‘SUÇ İŞLENİYOR’
Depremlerin ardından hasarlı binalarının yıkımına çok geç başlandığını ifade eden Korkmaz, “3 bin 200 tane ağır hasarlı bina var, 2 bin 500’ün üzerinde de orta hasarlı bina var. Yıkımı yapılan binalar ise çok kontrolsüz yıkılıyor. Binaların inşa sürecinde olan yönetmelik aynı zamanda binaların yıkımıyla ilgili. Ancak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın çıkarmış olduğu yönetmeliğe uyulmuyor. Örneğin bu yıkım esnasında binanın alt katından başlanmaz. Son katta başlanılarak gelinir. Etrafına bir file çekilir ki bir toz bulutu oluşmasın. Burada söz konusu yıkımdan öte bina çöktürülmeye çalışıyor. Alttaki kolonu yıkıp alttan yıkmaya çalışıyorlar. Bu beraberinde büyük bir tehlikeye yol açıyor ve bir suç işleniyor. Bununla ilgili ilgili belediyelere, valiliğe yazılarımız oldu ancak her hangi bir cevap alınmadı” diye belirti.
‘MÜLK SAHİBİNE KÜLFET YARATIYOR’
Kentte en büyük sorunun orta hasarlı binalarda yaşandığına dikkat çeken Mimarlar Odası Amed Şube Eşbaşkanı Ferit Kahraman, “Bu yapıların tekrar onarılabilmesi yönünde maddi zorlukların yaşadığı çokça görülmektedir. Orta hasarlı statüsünde olan yapıların onarım çalışmalarının yapılabilmesi için belediyeden güçlendirme ruhsatı alınması gerekiyor. Ruhsata başvurulduğunda da bu yapıların güçlendirme projelerinin uzmanlarca hazırlanması gerekmektedir. Dolayısıyla bunların hepsi mülk sahibine maddi külfet yaratıyor” ifadelerini kullandı.
Orta hasarlı binaların birçoğunun kaçak olmasından kaynaklı ruhsatı olmadığının da altını çizen Kahraman, “Dolayısıyla kaçak statüsünde olan bir yapı için ruhsat düzenlemesi de zor bir durum teşkil ediyor. Bütün bunlar işin muhataplarıyla çözülmeli, özelikle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlükleri’nin belediyelerle koordinasyon gerçekleştirerek bu süreci yönetmeleri gerekmektedir” dedi.
‘GÜÇLENDİRME YAPILMADAN YAPILAR KULLANILMAMALI’
Kentte barınma sorunu yaşandığını kaydeden Kahraman, şunları söyledi: “Özelikle depremden sonra yaşanan konut eksikliği, kira fiyatlarının çok artmış olması bu sorunu giderek daha da büyütmektedir. Kış mevsimi geliyor bugünden sonra daha ciddi sıkıntılara sebep olacağı görülmektedir. Yurttaşlar orta hasarlı olan yapıların güçlendirme çalışmaları tamamlanmadan kullanmamaları yönünde uyarıda bulunmak istiyoruz.”
Yıkımı yapılan binalarda kesintisiz sulama yapılması için defalarca girişimlerde bulunduklarını belirten Çevre Mühendisleri Odası Eşbaşkanı Nujiyan Yıldırım ise “Yıkımlar yapılırken kesintisiz sulama yapılmamakla birlikte DİSKİ sürekli olarak suları kesmeye başladı. Bu durum çevre ve halk sağlığını olumsuz etkileyecek sonuçlar ortaya çıkıyor. Kontrolsüz yıkımlar devam ediyor. Bundan dolayı asbestin hem halk sağlığında hem çevre sağlığında etkisi büyük” diye belirtti.