WAN - Wan’da kira artışları ve yapı stokunun dengesiz bir şekilde ilerlediğini söyleyen İMO Şubesi Başkanı Mihail Atik, “Dar ve orta gelirli vatandaşlar için konut üretilmiyor. Sosyal devlet anlayışı kapsamında bu düzenin değiştirilmesi gerekiyor” dedi.
Dar ve orta gelirliler için yeni bir ev alabilmek imkansız hale geldi. Yüksek ev fiyatları ve kredi bedelleri, ev alabilme umudunu her geçen gün azaltıyor. Kiralar ülke genelinde son 4 yılda 6 kat artarken, büyükşehirlerde bu oranın çok daha yüksek olduğu görülüyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2023’ün ilk altı ayında 565 bin 779 konut satışı gerçekleşti, satışların önceki yıla göre yüzde 22,1 azaldı.
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Wan Şubesi Başkanı Mihail Atik, kentte artan kiraları ve yapı stokunu değerlendirdi.
Mihail Atik
‘ENFLASYONİST BİR DÖNEMDEN GEÇİLİYOR’
Ülkenin enflasyonist bir dönemden geçtiğini belirten Atik, inşaat malzemelerinin karşılığının döviz olduğunu ve döviz kurunun yükselmesiyle fiyatlarda artış yaşandığını söyledi. Atik, “Konut üreticileri ya da sahiplerinin, konutlarını kiraya ya da satılığa çıkarırken banka mevduatlarının getirisi kadar getiri almak istedikleri için böyle bir girişime başvuruyorlar. Vatandaşın maalesef burada paralel bir gelir gücünün olmaması, ödeme güçlüğü yaratıyor. Ayrıca artan enflasyon ve zamların gerisinde kaldığı için, fiyatlar bu kadar fahiş gelebiliyor. Türkiye’nin mevcut koşullarına baktığımızda da dar gelirli ve orta gelirli için yeterince konut üretilmiyor” dedi.
‘WAN’DA KONUT STOKU MEVCUT’
Wan’da çokça üretilen konut stoklarının olduğuna dikkat çeken Atik, kentte belli bir düzeyde bütçesi olan herkesin konut sahibi olduğunu ifade etti. Müteahhitliğe başvuruların oldukça yüksek olduğunu vurgulayan Atik, “Bu durumda konut stoku oldukça fazla olabiliyor. Hâlihazırda elimizde olan konut stokunun, üretilen ile dolan kısmı arasında ciddi bir fark var. Her üretilen konut dolmuyor ve müteahhit bunu kendi elinde tutuyor. Buradaki temel etken de fazladan konut sahibi olmanın ek bir vergisi yok. Dolayısıyla konut üreten kişinin eğer mecburiyeti yoksa ya da istediği karı almıyorsa, konutu satmayıp fiyatını düşürmeyebiliyor. Bu kiralarda istediği oranda olmayınca, kiraya bile vermeyebiliyor. Boş konutların ekstra bir vergi ödemesi olsaydı, belki o konut sahipleri dairelerinin boş kalmasındansa kiraya verirdi ya da daha düşük bütçeyle satışını yapabilirlerdi. Ama Türkiye’nin mevcut durumunda bu neredeyse imkansız” diye konuştu.
‘BARINMA İHTİYACI OLANLAR BARINAMIYOR’
Konutların yatırım aracı olarak kullanıldığını söyleyen Atik, piyasadaki arz talep isteğinin artması üzerine fiyatlarda da artışın görüldüğünü dile getirdi. Piyasa düzenlenmesine yönelik bir düzenleme olmadığı takdirde sorunların devam edeceğini vurgulayan Atik, “Buna karşı bir düzenleme olmadığı için artışlar ve problemler yaşanmaya devam edecektir. Yeni konutların deprem yapılanması için daha sağlıklı olduğunu ancak vatandaşın hiçbir şekilde kiralık bile yerleşmediği aşikar. Konut üretimi ve konut edinme bir üretim enstrümanı haline geldiği için, insanlar konut üretip ticaret yapmaya başladı. Belli bir sınıf için temel bir ihtiyaçken, belli bir sınıf için ise sermayedir. Geldiğimiz aşamada aradaki makas oldukça açılmış. Barınma ihtiyacı olanlar barınamıyor, hatta kiralarını bile karşılamıyor ama konut üretenler daha lüks konut üretmek ve daha çok konut mal etmek üzere kentte bir anlayış gelişmiş. Son dönemde iktidar TOKİ konutlarını yaptı satışa sundu, lakin TOKİ fiyatları da uygun değil” ifadelerini kullandı.
‘KONUT İÇİN KREDİ ÇEKİLİYOR’
Wan'da Tuşba Belediyesi'nin de konut üretimine başladığını fakat onların da çok yüksek fiyatla konutları satışa çıkardıklarını aktaran Atik, “Kimse gidip satın alıp ya da kiralayamadı. Çünkü istedikleri teminat oranı çok yüksek. Dolayısıyla tamamıyla sermayesi olanlara hitap eden bir anlayış söz konusu. Müteahhit tekrar kârını bırakarak satışa sunacak, vatandaş yine kar edemeyecek. İnsanlar kredi çekerek bir konut sahibi olabilecek. Bu dengesizlik, bu çelişki, yoksulu iyice ezen bir durum. Bazı dar ve düşük gelirliler böyle kentleri terk edip köylere yerleşmek durumunda kalıyor. Sosyal devlet anlayışı oturana kadar ve hükümet kendi dar gelirli vatandaşına konut hizmeti verinceye kadar, bu durum ancak öyle dengelenir” şeklinde konuştu.
‘YABANCI SATIŞI OLDUKÇA SERBEST’
Hükümetin düşük gelirli vatandaşı sermaye sınıfına karşı koruması gerektiğinin altını çizen Atik, şunları söyledi: “Piyasada yabancı satışı oldukça serbest bırakıldı. Yurtdışında yaşayanlar Türkiye’de çok ucuz fiyatlara konut sahibi olabiliyorlar. Dolayısıyla Türkiye’de çalışan birinin bu seviyeye ulaşması mümkün değil. Bu pazar artık dışarıya hitap ediyor. Bu durum Wan’da da çok gelişmiş. Artık İranlılar yerlilerden daha çok alış-satış yapıyor. Bazı müteahhitler veya konut üreticileri artık emlak işlerinde yabancı dili daha çok kullanmaya özen gösteriyorlar. Farsça ilanlar çıkarmaya başladılar, çünkü yerli artık alamıyor. Hükümetin girişimleriyle bu dengesizliğin ortadan kaldırılması lazım. Vergi sisteminde bazı değişimlerin yapılması, elinde birden fazla konut tutanlara yeni bir vergilendirme sistemi getirilmesi lazım, boş konutlara yeni bir vergi sistemi getirilmeli, fahiş fiyatlara karşı vatandaşına konut üretmesi ve seçenek sunması lazım. Belediyeler bu işleri yürütebilir. Sosyal devlet anlayışı kapsamında bu düzenin değiştirilmesi gerekiyor.”