HABER MERKEZİ - PKK’nin 15 Ağustos 1984’teki ilk silahlı eylemi üzerinden 39 yıl geçtiğini ancak devlet aklının değişmediğini belirten yazar Ahmet Aktaş, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın paradigmasının dünyaya yayıldığını söyledi.
Kasrı Şirin Antlaşması’yla coğrafyası 2’ye; Lozan Antlaşması’yla da emperyalist güçler tarafından coğrafyası 4’e bölünen Kürtler, kadim coğrafyalarında ulus devletler eliyle yok sayılma, imha ve inkâr politikalarına maruz bırakıldı. Kürtler kendilerine dayatılan imha ve inkâr politikalarına karşı ise direnişten vazgeçmedi. Şeyh Sait, Agirî, Zilan ve Dêrsim’de direnen Kürtlere ise katliamlar dayatıldı.
ÇUBUK BARAJI’NDAN FÎS KÖYÜNE
Kürtlerin üzerine beton döküldüğü düşünülürken, Abdullah Öcalan 1973 Newrozu’nda Ankara’nın Çubuk Barajı'nda yaptığı 6 kişilik toplantı ile yeni bir örgütün temellerini attı. Öcalan ve arkadaşları, 27 Kasım 1978'e gelindiğinde ise Amed’in Licê ilçesine bağlı Fîs köyünde Kürdistan İşçi Partisi’ni (PKK) ilan etti. Türkiyeli devrimciler ve Kürt devrimcilerin eylem ve direnişlerinin yükseldiği bir süreçte bir kez daha devreye giren emperyalist güçler, 12 Eylül Askeri Darbesi’yle Ortadoğu’da geliştirilecek devrimsel çıkışların önünü almak istedi. Kenan Evren eliyle getirilen cunta yönetimi adım adım Türkiye’de ortaya çıkan sol-sosyalist hareketleri yok etme, o dönem Apocu hareket olarak bilinen ve yayılan PKK’yi ise ortadan kaldırmayı hedefledi.
PKK’nin yakalanan öncü kadroları Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nde kendisine dayatılan imha ve inkar politikalarına karşı direnirken, PKK’nin Ortadoğu sahasında mücadelesini sürdüren öncüleri ise yeni bir dönemin başlangıcı için hazırlık sürecini yürüttü. PKK, 15 Ağustos 1984'te Sêrt'in Dihê (Eruh) ve Colemêrg'in Şemzînan (Şemdinli) ilçesinde ilk silahlı eylemini yaptı. Dönemin hükümet yetkilileri tarafından "3-5 çapulcu, eşkiya" olarak nitelendirilen PKK'ye 6 saat ömür biçilse de 39 yıldır varlığını sürdürdü. PKK’yi bitirme sözüyle çatışmalı süreçte gelen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’da göreve geldiği 2016’da PKK’yi bitirme sözü verse de, seçimden sonra yeni oluşturulan kabineye alınmadı. Türkiye, Kürt politikasında “şiddette” ısrar ederken, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın paradigması, bugün milyonlara ulaşmış durumda.
PKK’nin kuruluşu, Kürt halkı üzerindeki etkileri ve devletin yaklaşımını yazar Ahmet Aktaş, değerlendirdi.
ÜÇÜNCÜ YOL SİYASETİNİN TEMSİLİ
Kürt hareketinin çıkışıyla birlikte üçüncü yol siyasetini temsil ettiğini dile getiren Aktaş, “O günde var olan yapılar Kürtleri kabul etmiyordu. Kürtleri ezilmiş, yok sayılmıştı. PKK’yi hem NATO hem de o dönem Varşova Paktı’nın bileşenleri kendilerine karşı gördüler. O dönemde Ortadoğu için Türkiye önemli bir ülkeydi. Nasıl ki bugün Tayyip Erdoğan, NATO ve ABD tarafından bu harekete karşı kullanılıyor. O dönem de Kenan Evren bunun için kullanıldı” dedi.
‘İRADE VE İNANÇ AYAKTA TUTTU’
Türkiye’deki 1980 Askeri Darbesi’nin devrimci hareketlerin önüne geçebilmek için yapıldığını ancak Kürt hareketine yönelik özel bir politika olduğunun altını çizen Aktaş, “Türkiye devrimci hareketi de bu süreçte eridi ve dağıldı. Kürt hareketleri de öyleydi. Sadece PKK o süreçte dağılmadı. O döneme dair Sayın Öcalan, ‘O dönem faşizmden bir kurtulan benim. O yüzden o dönemin sorumluluklarının hepsi de bize düştü. Deniz Gezmiş’in de, Mahir Çayan’ın da mücadelesinin sorumluluğu kaldı’ diyordu. O dönemde sadece Türkiye devrimci hareketi değil, Ortadoğu’da devrimci hareketlerin sorumluluğu dahi bu hareketin omuzları üzerine kaldı. 12 Eylül ile birlikte devrimci hareketlerin liderleri tutuklandı, kimisi Avrupa’ya, kimisi Ortadoğu’ya dağıldı. Ama Kürt özgürlük hareketi öyle olmadı, çünkü büyük inanç, irade ve umut üzerine kurulmuştu. Adım adım sistemini oluşturdu” ifadelerini kullandı.
‘DÜN DE BUGÜN DE AYNI’
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 12 Eylül Askeri Darbesi’nin geleceğini öngördüğünü ve o dönemde Suriye’ye yöneldiğini hatırlatan Aktaş, şunları söyledi:“ Bundan dolayı hazırlıklarını da ona göre yapıyordu. O dönemde gerilla savaşı ilk olarak Hilvan’da başladı ama tahmin ediyordu ki; devlet önünü kesiyordu, kesecekti. Bunun için başka bir zaman ve örgütlülük için hazırlık gerektiği esası üzerine yönünü Ortadoğu’ya çevirdi. O dönemde devletin bu harekete karşı olan korkusu bugün de devam ediyor. O gün nasıl engellemeye çalıştılarsa bugünde aynı politikalar sürüyor. Bu hareket de ‘ne olursa olsun yapacağım’ dedi. Bu inancı, önderlik başlangıçta oluşturdu. Eğer bu kadar güçlü bir önderlik olmasaydı, cezaevinde bulunan Kemal Pir, M. Hayri Durmuş, Mazlum Doğan mücadeleyi büyütemezdi. Çünkü bu hareketin önderliğinin ne yapıp edip, hareketi başarılı kılacağına inanıyorlardı.”
'15 AĞUSTOS KENDİ BAŞINA BİR DEVRİM’
PKK’nin inanç ve irade ile ayakta durduğunu aktaran Aktaş, “O dönemde herkesin içinde korku vardı. O korkuyu yıkan Amed zindanındaki direnişti. O korkuyu yıkan da hareketin ilk öncüleriydi. Amed Zindanı’nda nasıl ki direniş, yaşam; teslimiyet, ihanet ise o pratik dışarıda da sürdü. Halk korku içerisindeydi, zindanın sesi geliyordu ama azdı. Herkes ne zaman ülkeye döneceğiz, cezaevindeki arkadaşların intikamlarını alacağız, diyordu. Sabırsızlıkla halka yapılanların intikamı alınmak isteniyordu. O dönemde önderlik, sabırla adım adım arkadaşları eğitiyor, planlamasını yapıyordu. O esaslar üzerinden grup, grup ülkeye dönüş sağlandı ve 15 Ağustos bu esaslar üzerinden planlandı. O dönemde Agit ve Abdullah Ekinci bu süreci birlikte başlattı. Bu karar ve eylem kendi başına bir devrimdi” diye belirtti.
‘BU HAREKET BİTMEZ’
PKK’nin çıkışından bu yana devlet aklının da değişmediğinin altını çizen Aktaş, “Kenan Evren de ‘bu hareket kök salmadan, büyümeden bitirmek gerekiyor’ diyordu. O da gördü ki; ölü dirildi, kabirden uyandı, canlandı. Gördüler ama inanmadılar. Çapulcu diyerek, halkı, kamuoyunu korkutmak istiyorlardı. Ama hareketin inancı, iradesi onların yaratmak istediği algıları kırdı. Kürt halkında cesaret yarattı ve bugün o korku onlara geçti. Bugün önderliğin paradigması dünyaya yayıldı. Belki Êfrin gibi bir bölgeye girebilirler ama kazanamazlar. Bu hareket bitmez. Bugün Kürt halkı arasında da bir birlik oluşmuş durumda, bunun daha da örgütlenmesi gerekir” şeklinde konuştu.