KASTAMONU - Maden şirketinin çevreyi zehirlediğini belgeleyen Mehmet Soysal, Hanönü’nde bakır madenine ait atıkların döküldüğü kanalda inceleme yapan yetkililerin numune almadığı gibi işletmeyi, “Buraları tazyikli suyla yıkayın, hiçbir şey kalmasın” diyerek uyardığını söyledi.
Akfen ve İlbak Holding ortaklığında işletilen Acacia Madeni İşletmeleri A.Ş., kimyasal atıkları belgelenmesine rağmen Kastamonu Hanönü ilçesini zehirlemeye devam ediyor. İşletmenin yakınında bulunan Hidrolik Elektrik Santrali (HES) kanalına akıtılan atıkları bağımsız bir laboratuvarda inceleten Mehmet Soysal, bölgeyi tehdit eden ağır metalleri raporladı.
Türk Standartları Enstitüsü (TSE), Avrupa Birliği (AB) ve Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) içme suyu üst sınır verilerinin üzerinde çıkan analiz sonuçlarında, 0,01 oranında olması gereken arsenik 36,57 oranında, 2,0 miligram (mg) olması gereken bakır 153 bin 275 mg, Cıva 0,001 mg olması gerekirken 16,19 mg, 0.2 mg olması gereken demir 184 bin 110 mg, üst değeri 0,05 olan krom 28,56 mg, 0.01 mg olması gereken kurşun 154 mg olarak çıktı. Yine 0,01 mg olması gereken kurşun 9,29 mg, Baryum ise 2,6 mg olarak belirlendi. Buna rağmen yetkililer, inceleme yapmak üzere gittiği bölgeden numune almadan ayrıldı.
İlçede yaşayan ve 23 Nisan’dan bu yana bakır madeninin kimyasal atıklarını kanıtlamak için çalışma yürüten Mehmet Soysal, sürece dair konuştu.
NUMUNE ALINMADI
Elde ettiği laboratuvar sonuçlarıyla tekrar başvuruda bulunduktan sonra soruşturma başlatıldığını ve savcılık tarafından Kastamonu İl Çevre Müdürlüğü’nden görevlendirilen iki memurun bölgede incelemelerde bulunduğunu belirten Soysal, “Elimdeki sonuç ve resimlerle olay yerine gittik. Suyun temiz olduğunu iddia edince görevlilere, ‘Analiz yaptırdım. Bu analiz gerçeği yansıtmıyorsa kendiniz analiz yapın, sonuçları bizimle paylaşın, emin olalım’ dedim. Ne yaptıysam da kendilerini ikna edip numune aldıramadım. Suyun temiz olduğunu kayda geçtiler. Savcıdan numune alıp sonucu görmesini isterdim. Ama bunu yapmadı” diye belirtti.
‘YETKİLİLER İŞLETMEYİ UYARDI’
İşletmenin içerisindeki çiçek sulama kanalı, yol kenarındaki kanal ve fabrika atıklarının akıtıldığı kanalın kimyasal atık deponun arkasında 25 metre mesafede bulunan kanalla birleştirildiğini ve 3 kanalın suyunun aynı yere aktığını söyleyen Soysal, “Bu su, HES kanalına akıyor. Yetkililer, bu suda kimyasal atık olmadığını, fabrikanın yol kenarından taşan ve çiçeklerin altından sızan su olduğunu iddia ettiler. Kastamonu İl Çevre Müdürlüğü’nden gelen yetkililer incelemenin ardından araca bindikleri esnada fabrika yetkililerine ‘Burayı tazyikli suyla yıkayın hiçbir şey kalmasın’ uyarısında bulundu” dedi.
Söz konusu durumun ardından basına başvurduğunu aktaran Soysal, “Görünen köy kılavuz istemez. Toprağın renginden bile burada kimyasal atık olduğu belli. Bunlar, fabrika içindeki çiçeklerden taşan su olduğunu iddia etti. Madem öyle neden kimyasal atık deposunu orada bırakıyorsun? Yolun 1 kilometre aşağısında çay var. Niye bütün suyu kimyasal atık deposunun yakınında birleştirip bırakıyorsun?” diye sordu.
KIZILIRMAK’A AKIYOR
Atıkların suyun çamurlu olduğu yağmurlu havalarda veya çalışan sayısının az olduğu resmi tatillerde bırakıldığına dikkat çeken Soysal, “Atıkları yağmurlu havalarda bıraktıklarında dair elimde videolar var. Nisan ayından bu yana sürekli takip ediyorum. HES kanalının 10-12 kilometre aşağısında Sakız Köy var. Oradan Gökırmak’a karışıyor. Gökırmak ise Kızılırmak’ın en büyük kolu. Boyabat yolu üzerindeki çiftçilerimiz pirinçlerini sürekli bu suyla suluyor. Bu pirinci de biz tüketiyoruz. Su kirli. Yetkili makamlar, gözle gördükleri halde analiz yapmadan suya ‘temiz’ dediler. Bu su Türkiye’nin tamamına yayılıyor. Kızılırmak’taki bütün balıklar bu zehirli atığı alıyor. Eskiden de burada toplu balık ölümleri oldu. O zaman da herhangi bir açıklama yapılmadı” ifadelerini kullandı.
‘BOYUN EĞMEYELİM’
AKP’li Hanönü Belediyesi’nin de suyun “temiz” olduğunu iddia ettiğini söyleyen Soysal, şöyle devam etti: “Bazı vatandaşlar da parti üzerinden bu suyun temiz olduğunu söylüyor. Bu siyasi bir mesele değil, şahsi çıkar meselesi değil. Vatandaşlık görevidir. Belediyemizin de bize sahip çıkması gerekirdi, çünkü onu biz seçtik. Talebim arıtma tesisinin çalıştırılması, doğaya daha fazla zarar verilmesinin engellenmesi. Ormanda kestikleri ağaçların yerine fidan dikmeleridir. Biz çıkar peşinde değiliz. Bu maden doğamıza, insan sağlığına, ürünlerimize zarar vermesin istiyoruz. Fabrikanın yönetmeliği uygulamasını, hiçbir canlıya zarar vermemesini talep ediyoruz. Bu da bizim en doğal hakkımız. Halkımızın bu duruma duyarlı olmasını istiyorum. Korktukça bunun ardı gelecek. Sağlığımızı riske atacak şahısları, firmalara boyun eğmememiz lazım.”